Bisikletimin tekeri yerde boşa dönerken, bugüne kadar olan tüm anılarımın gerçekleştiği ilçenin yıkılışını izliyordum. Üst üste yıkılan küçük büyük binalar bir filmden sahne gibiydi, siren sesleri o çok izlenen televizyon dizilerindeki gibiydi, bağrışmalar ve kulaklardan uzunca süre geçmeyen bir çınlama. O anları izlerken olayları idrak edemiyordum. Binaların devrilmesini diğer bir binanın üzerine düşmesini izliyordum sadece.
Ta ki bizim evin yıkılmış olma ihtimalinin farkına varana kadar.Kardeşlerim annem babam ya onlara bir şey olduysa n'aparım?
Bisikletime bindim ve olabildiğince hızlı pedalları çevirmeye başladım. Kalbim bugüne dek atmadığı kadar hızlı atıyordu. Öyle çok ağlıyorum ki önümü göremiyordum. Hiç bu kadar korkmamış hiç bu kadar ne yapacağını bilemez bir hal içine girmemiştim. Ne yapıcam? Ne yapmalıyım ? Onlara bir şey oldu mu? Nereye gitmem gerektiğinden hariç hiçbir şey bilmiyordum.
Ercişe vardığımda, gördüğüm insanların nerdeyse hepsi ağlıyordu, deprem anında camdan atlayıp kurtulmuş ama kemikleri kırılmış insanlar vardı etrafımda, binlerce yıkılmış bina gördüm ve o binalardan sokağa savrulmuş eşya parçaları . Artık hiç sağlam yapı yoktu bizim mahallede. Sokağımıza girdiğimde ise tek bir yıkılmamış bina kalmamıştı. Hala hayatta olan tüm komşularımın suratında korku vardı ve yıkıntıların arasından insan parçaları çıkartıyorlardı.
Bizim binanın bulunduğu yerdeki enkazların arasından sesler geliyordu ama kimin sesi ne diyor onu anlayabilecek kadar bilinçli değildim. Taşları kenara atmaya ve içeriden gelen sese yetişmeye çalışıyordum. Bizim sokakta sadece 1 ambulans vardı. Askerler polisler her yerde enkazları eşeliyordu.
Benim kazdığım yerle ilgilenen kimse olmadı. Tek başıma uğraştım ağladım bağırdım sayıkladım .Anne dedim. Baba dedim. Hasan dedim. Hacer dedim. Yusuf dedim. Onlarsa hiçbir şey demedi.
Çok eski bir binada yaşıyorduk 4 katlıydı biz apartmanın 3. katında yaşıyorduk. En alt kat halı yıkama dükkanıydı bir üst katta yaşlı bir çift oturuyordu. Onların üstünde biz en üst kat da boştu.
Artık hepsi yıkıntıların altında kaldı.Akşam olmuştu ağlamaktan perişan olmuştum ama hala bir yerleri kazmaya çalışıyordum tek başıma. Diğer illerden de yardım gelmeye başladı. Muştan gelen bir itfaiye ekibi yardım etti bana. İlk annem çıkmıştı enkazdan. Mos mor kesilmişti annemin elleri üstünde daha bu sabah bize kahvaltı hazırlarken üzerinde olan siyah yeleği ve onun içinde bordo renkleri olan penyesi altında da uzun eteği vardı. Paramparça olmuştu annemin ayakları her şeyi bir ceset torbasına doldurdular ve götürdüler.
Annemin hemen altından Yusuf'u çıkardık. Çok yakışıklıydı benim kardeşim daha 2 yaşında ama tüm kızlar ona bakardı. Teyzeler kızlarına almak isterlerdi Yusuf'u. Nazar değecek diye çok korkardık Yusuf'a. Nazar bütün Ercişe değdi :(
Şimdi kafası ezilmişti kardeşimin gözleri kocaman kocaman açılmıştı. Gözlerinin etrafında kanlar vardı. Benim yakışıklım nasıl bu hale gelmişti. Ne günah işlemiştim ben? Niye ben de ölmedim? niye bunları görmek zorunda kaldım Allahım beni de al onların yanına.Yusuf'u böyle görünce tüm umutlarım yerle bir oldu. Artık başka kimseyi o taşların altından çıkarmak istemiyordum. Oturdum bir taşa ve ağladım sadece ağladım. Ben ağlarken Yusuf'u da küçük boy bir ceset torbasına yerleştirip ambulansa götürdüler.
Sabaha kadar uğraştık hala yaşayan birileri varsa kalmasınlar orada diye. Kimseyi bulamadık televizyonun parçalarını bulduk. Televizyonun altında sakladığımız albümü bulduk. Ona baktım sarıldım öptüm hepsini tek tek. Arada 'Tamam Musa sakin ol onlara yardım etmen gerekiyor. "desemde hiç faydası olmadı. Sonra ağlaya ağlaya uyuya kaldım yıkıntıların arasında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zelzele
General FictionO yıkıntının altında annem, babam, 3 kardeşim, hayallerim ve çocukluğum vardı. Şimdi onlar olmadan ayakta durmaya çalışıyorum.