SALİM'İN RÜYASI

15 1 0
                                    

İnsan rüyasındaki kıza Âşık olabilir mi ? Ben oldum. Aklımdan bile gitmedi. O gerçek miydi ? Ne zaman karşılaşacaktık ? Yoksa sadece kendimi ona yakın hissettiğim için saçma bir duygu mu besliyorum bilemiyorum. Uzunca düşündükten sonra tekrar, uyandığımda saat; öğlen üçe geliyordu. Sadece onu düşünüp oturmak yormuştu beni artık. Dışarı çıktım. Hava günlük güneşlikti. Herkes mutlu görünmekten yorulmuş bir şekilde avare avare dolaşıyordu. Haşmet'in meyhanesine girdim. Zafer meyhanesinin  şefiydi. Meyhane de ona aitti. Sanırım yine kendimi kandırıp yine içmeye başladım. Haşmet, yüzümdeki ifadeden anlamış olmalı ki önüme rakı şişesini yerleştirmişti çoktan. Meyhane bu saatte boş olduğundan Haşmetin yanıma oturması isabet oldu. Ne olduğunu sordu. Hiçbir şeyin olmadığını söyleyip şişedeki rakıyı kadehle bağdaştırdım. Sek içmek yerine diğer kadehte ki suyu rakıyla çiftleştirdim. Önümde duran peyniri ağzıma yerleştirip dilim ve damağım arasında ezip, boğazımdan geçmesini bekledim. Rakıyı ilk yudumladığımda haşmet bana acır gözlerle bakıp; '' Şu haline bak'' dedi.

'' Ne varmış halimde ?''

'' Dağılmışsın, dökülmüşsün salim.''

'' Olur arada''

Haşmet acır gözlerle bana bakmaya bakmaya devam ediyordu. Rüyadan bahsettim. Âşık olma ihtimalimi gözden geçirdikten sonra varılamayacak bir sonuç üzerinde tartıştık. Saatler ilerledikçe müşteri artıyor, Haşmet sürekli masadan kalkıp müşterilerle ilgilendikten sonra tekrar gelip yalnızlığımla savaşıyordu. Oysa benim istediğim yalnızlığıma yenik düşmekti. Cebimden çıkardığım tabakanın içinden bir sigara seçip dudağımın sağ tarafına yerleştirdim ve yaktım. Rüyayı görmek mi daha saçmaydı, yoksa Aşk mı ? Belkide ikisini birden yaşamak mı ? Onu düşünürken bir nefes çektim ciğerlerimin derinliklerine. Rakımın son demini de yudumladıktan sonra Zafer'den çıkıp bir taksiye bindim. Nereye gideceğimi bilemezken; ''Devam Et..''


HAŞMET:

Meyhanenin insanlara kattığı hava hüzündür. Başrol rakı diye ocakbaşı ile karıştırılmamalıdır. Bence bir insan muhabbet istiyorsa Meyhane olmamak şartıyla her yere gidilebilmelidir. Meyhane dert ister. Salim'de bu yüzden seçti burayı. Var kafasında bir şeyler. Sonuçta on beş senelik dostluğumuz var nasıl olsa. Ama bizim dert konusunda çok ortak yönümüz var sanırım. Yoksa her an mutluluğu beklemiş olan, mutluluğun çok farklı birşey olduğunu zannedip huzur ile mutluluğu ayırmayı bile beceremeyen iki adamın dost olması beklenemezdi. Salimi çok sağlıklı görmedim bugün. Gerçi hiçbir zaman sağlıklı olmadı ama bugün biraz daha farklıydı. Çökmüştü bu sefer. Meyhanenin plağında çalan Müzeyyen Senar ezgileri eşliğinde duyduğum ''Şef !'' bağrışmalarına karşılık vermekle meşgul olurken Salimin yüz ifadesine kafamda anlam vermeye çalışıyordum.  


SALİM: 

Ne ben, ne de taksici nereye gittiğimizi bilmiyorduk. taksici, artan taksimetre sayılarına her göz attığında huzurlanıyordu. Benim için pek bir şey ifade etmiyordu. taksici her seferinde farklı yollara sapıyor, nasıl olduğuna anlam veremediğim şekilde yine aynı yola gelmeyi başarıyordu. Kafamda zaten sorunlar varken bir de bu kız çıkınca harbiden çöktüm sanırım. Sürekli ''Ankara'' tabelasıyla karşılaşıp dönüp dolaşmaya devam ediyorduk. 

'' Ağabey, nereye gideceğimize karar verdin mi ?''

'' Ankara'ya sür.''

''Ankara mı ? Ağabey ben şehir hatlarının dışına çıkamam. Gel seni otogara bırakayım, nereye gideceksen orada karar verirsin.''

''Eyvallah''



SANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin