3

6 0 0
                                    




Salimin çağırdığı çilingir gelip kilidi açtıktan sonra çilingire parasını verip ekledi;

"Bu kilitten bir anahtar yapmanı istiyorum, bir saat sonra geleceğim."

Çilingir onaylayıp dükkanına doğru ilerledi. Haşmet televizyonun karşısında uyuya kalmıştı. Salim, evinde bıraktığı eşyaları görünce huzur kapladı içini. Ev ısıtması apartman kaynaklı olduğundan içerisi yeterince sıcaktı. Salim, yanında bir şey getirmediği için üstünü değiştiremedi. Geldiği gibi yattı. İnce bir hayal, rüya ile karışıyordu.

-Kızıl saçlı, kırmızı rujlu idi. Beyazlar içinde, yukarı bakarak gözlerini Salimin gözlerine dikti.-

'' Salim... Salim... Buradayım... Yanındayım Salim... Tam kalbinde..."


Salim yine irkilerek uyandı. Uyandığı gibi bir sigara yaktı. Ağlamaya başladı. Tek huzuru o kızı tekrar rüyasında görmesiydi. Salim eskiden beraber olduğu birkaç kıza daldı. Birinin gülüşü, birinin bakışı, birinin sevişi, birinin Türkçe'si hala hoşuna gidiyordu Salimin. Hepsi için içmiş, hepsinin ayrılığı onu ağır bir duygusuzluğa sürüklemişti. Hepsini unutmayı denemiş. Unutamamış, alışmıştı. Rüyası ona duyguları yeniden kazandırıyordu. Gitmiyordu aklından. Ona bir isim taktı. Hayal.

Salim kendini aynanın karşısında buldu. Yaklaştı aynaya. Kendine bakarak fısıldadı;

" Hastasın sen. Ruh hastası."

Biraz uzaklaşsa da hala kendi gözlerini kendi gözlerine dikmeye devam ediyordu. Loş ışıkta birden sinsice bir kahkaha yükseldi. Olduğu yerden. Kendi genzinden...

Haşmet yeni uyanmış ve telefonunu kontrol etmişti. Cevapsız arama yok. İçini huzursuzluk kapladı. Dostunu merak etmekten aklı karışmıştı. Sabaha karşı içmiş olduğu biralardan arda kalan boş şişeleri topladıktan sonra işe gitmek için hazırlanmıştı. Saat öğlen 1'i gösteriyordu. Bir yere gidip yiyecek bir şeyler geçirse boğazından, fena olmazdı. Cebindeki paraya bakarak ne yiyeceğini düşündü. İnce bir kayıntı giderdi.

Salim biraz dışarı çıkıp etrafta tur atarak çevreyi hatırlamak için dolanmayı düşündü. Telefonunu evde bırakmıştı. Bilerek. Sessizlik, ona huzur getiriyordu. Yağmurda öyle. Haşmet, Salimi tekrar arıyor, telefon açılmamakta ısrar ediyordu. Meyhaneyi açmış, sandalye ve masaları düzenliyordu.

Salim, neredeyse unuttuğu çilingire doğru yol aldı. Evin kapısını açmaya yarayan bir nesne unutulmamalıydı. Çilingir dükkanına vardığında çilingir, Salimin yüzünü hatırlamış olmalı ki hemen uzattı anahtarları.

"Borcum ne kadar ?"

"Dört lira yeter abi."

Salim, parayı verip dükkandan çıktı. Doğruca evinin yolunu tuttu. Anahtar deneme bahanesiyle kapıyı anahtarla açınca, beş sene önceki anıları nüksetti birden. Eve geldiğinde saate bakmak için telefonun ekranını açtığında, Haşmet'ten cevapsız aramalar gördü. Uzunca düşündükten sonra aramaya karar verdi. Telefonun Salim tarafından arandığını gören Haşmet, büyük bir heyecanla telefonu açtı;

"Salim, Neredesin oğlum ?"

"Ankara'ya geldim abi."

"Manyak mısın oğlum, neden ?"

"Kafa toparlamak için."

Telefonda konuşmayı sevmeyen Salim, telefonu Haşmet'in yüzüne kapattı. Haşmet ise bu duruma alıştığından sorgulamıyordu. Salim'in gerçekten neden oraya gittiğini bilmediğinden dolayı kafası iyice bozulmuştu. Ama bir yandan da ondan haber aldığı için huzurluydu. Dükkanda kös kös oturan Haşmet, Ankara'ya gitmeyi düşünüyordu. Salim'in evinin olduğunu uzaktan akrabası olduğundan biliyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin