2

17 1 1
                                    

Salim, otogara giderken kimseye haber vermemiş, kendisinin bile yeni haberi olmuştu. Salim yirmi sekiz yıllık hayatı boyunca aşkın ne bok olduğunu anlayan bir zavallı olduğu için aşkta mutluluk aramayı çoktan kesmişti. Sadece hayatının bir yerinde sevişmeye yer olduğu için huzurluydu. Ama o kız sadece Salimin kafasında olduğundan bunu beceremeyeceğini sonradan anlamış ve içgüdüsüne çoktan küfretmişti bile. Resmiyete geçememiş kuralları kural olarak görmeyen Haşmet ise akşamın verdiği yorgunluğu kafaya takmayıp, gizli dert ortakları olan müşterilerin kadehlerine rakı ekleyip buzlarını tazeliyordu. Salimin kafasında ise bu şehirden uzaklaşmak, kendi kafasını tazeleyeceğini düşünmek vardı. Salim herhangi bir saate aldığı otobüse binmiş, gece yolculuğuna çıkmıştı. Hiçbir şeyden haberi olmayan Haşmet ise bir sigara molası vermiş, işinin verdiği yorgunluğu kafaya takmayarak kafasını Salime taktı. İki dostunun birbirinden haberi yoktu. İkisi de birbirlerini rahat bırakma konusunda yoğunlaşıyordu. Ankara'ya gitmemizin sebebini düşünen beynin sahibi Salim, neden Ankara'yı seçtiğine dair bir mantık bulamıyordu. Bunu düşünmekten daha  mühim olan şeyler vardı. Rüyasındaki kız. Salimi can evinden vurmuş, öylece tutsak bırakmıştı. Salim'in tek umudu vardı. Tutunduğu umut ise tekrar uykuya dalıp o kızı görmek. Bazı gerçekler gerçekten acıdır. Onu tekrar görse daha kötü olacak ve daha çok bağlanıp pili bitmek üzere olan bir robot gibi ortada kalacaktı. Yapayalnız. Görmezse eğer şu an ki durumu devam edecek, Kafayı yiyecekti. Sonuç vermezse eğer, Ankara'daki tanıdığına gidip uyuşturucu bulmasını isteyecekti. Belki onu bambaşka yerlere götürüp anı yaşayacaktı. Bunların adı umut. Fakirin ekmeği dedikleri. 

Haşmet sigarasını bitirmiş, mesaisinin bitmesine yaklaştığı için mutlu hissediyordu. Fakat dotunun hali onu, yavrusunu kaybetmiş bir kedinin hissettiği acı kadar masum bir hüzne boğuyordu. 

Salim, yolun yarısını tamamlarken hafızasında o kızın silüetini tamamlamaya çalışıyordu. Mola olduğunda ise dışarı çıktı ve sigara yaktı. Mola çok sürmeden bitti. Salim muavinin dağıttı meşhur kekler yerine kahve almayı tercih etti. Haşmet dükkanı kapatmış, eline de iki torbaya sığacak biçimde bira doldurmuş şekilde eve gidiyordu. Dostu her zaman olduğu gibi kafasına takılmış, arasa da açmıyordu. Salim'de telefon kullanmayı yeni öğrendiğinden ne mesaj atabiliyor, ne de oyalanabiliyordu. Salim Ankara'ya vardığında iç geçirerek söylendi;

'' Ah geri şehir. Beş sene oldu seni terk edeli. Gittim koyduğumun İstanbuluna. Affet beni. 

Salim Ankaraya geldiğine sevinmiş, Etimesgut'taki evine gitmek için sabırsızlanıyordu. Duygu bozukluğunun zirvesini yaşadığından, aklına gelmesi gereken çoğu şeyi unutuyordu. Salim taksiye adresi verdi. Uzun zaman sonra taksi evinin önüne gelmişti.

''Burası abi.''

'' Biliyorum bilader. Eyvallah''

Taksiciye parasını verip yolladı taksiyi. Evin önüne geldiğinde ise kapıyı açmak için bir anahtar olduğunu anımsadı. Yanında anahtarının olmadığını fark edince fikrini biraz daha geliştirince duvarda duran çilingir numarasını aramayı aklına getirdi. 

Kapı eşiğinde yazan çilingirin numarasını aradı. Sabahın beşinde çilingir bekleyen bir adamın umudu, rüyasındaki kızı bulma umuduna yetiyordu. Haliyle çilingir telefonu açmamış, ne yapacağına karar vermek için kaldırım taşına oturmuştu. Kaldırım taşının verdiği soğukluk, Salimin kendine gelmesini sağlamıştı. Evinin ilerisindeki parka doğru ilerledi. Bankı fark etmesi çok uzun sürmedi. Ankara'nın ayazına alışık olan Salim zaten kafasının dolu olduğunu bildiğinden ayazı kafasına takmamaya alıştı. 

Haşmet dördüncü birasını açmış, sabahın altısında kadın programlarının tekrarlarını izliyorsa da algılayamıyordu. Daha mantıklı bir program arasa da avucunu yaladı. Haşmet, Salim'den 12 yaş büyüktü. Eski meyhaneci olduğundan gece gündüz ayrımı yapmıyordu. Artık onun için öyle bir terim yoktu. Bir aksiyon filmi bulduktan sonra ise dördüncü birası bitmişti. Beşinciyi açtı ve karnında bir boşluk hissetti. Bir şeyler kemirmek için mutfakta kayıntı arasa da bulamadı. Tekrar yerine oturdu. Salimi merak ettiğinden saati umursamadan tekrar aradı. Telefon çalıyordu. Salim uyuyakaldığı banktan irkilerek uyandı. Telefon sesinden nefret eden Salim, ne kadar küfür etse de arayan kişinin Haşmet olduğunu görünce telefonu açtı:

"Alo"

Telefonu açtığını fark eden Haşmet, şaşkınlık ve sevinçle;

"Salim ?"

"Ne oldu Haşmet ?"

"Çok merak ettim ulan! Neredesin?"

"Sonra arayacağım"

Salim telefonu kapattı. 

Saat 7'ye ulaşmış, insanlar evlerinden işe çoktan yol almıştı bile. Bunu fırsat bilen Salim, apartmanın girişinde yazan numarayı aradı ve çilingiri çağırdı. Bu semtin kadınları ise bir yabancıya bakar gibi Salim'i süzerek yanından geçtiler. 

SANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin