2

14 1 0
                                    

Kral V. Arthur büyük, büyük, büyük babalarından sonra tahta geçmişti. Henüz evlenmemiş olan kralımız çok genç olmasına rağmen tutulduğu, tedavisi olmayan hastalıkla mücadele ederken önlem olarak bana da dövüş sanatları dersleri veriyorlardı. Kimse krallıktan dışarı çıkmamıştı. Dışarıda ne olduğuyla ilgili bilgilerimiz babamdan ve onun soyundan gelmişti. Sıradaki bendim.

Yaşadığım krallıkta kız ya da erkek fark etmeden on sekiz yaşını doldurunca babasının yaptığı mesleği yapmak zorundaydı. Babası hayatta olanlar babalarından; benim gibi babasını kaybedenler ise bir yılını şatoda eğitim alarak geçirirdi.

Babam iki yıl önce ölmeseydi beni o eğitebilirdi. O bir Çözümleyici'ydi. Krallıkta sadece bir soya ait olan tek meslek buydu. Tüm dünyayı gezip insanlara tedavi ve çözüm buluyordu. Ama gezisi sırasında hayatını kaybettiğinde, kurallara göre yerine geçmesi gereken kişi bendim.

Sistemimiz bize eşitlik yapmak adına bu yöntemi kullandıklarını anlatmıştı. On altı yaşında olan gençler sarayın halka açık bölümünde toplanır ve sistemimizin gerekliliği anlatılırdı. Ben sistemi ilk duyduğumdan beri karşı çıkıyordum. Ama babamın çıktığı geziler sırasında defterine not ettiği şeyler baz alınarak düzenlenen kanunlarımıza göre en doğru yöntem buydu. İnsanların bencil olması yüzünden bu yöntemlere itilmiştik. Bense buna katılmıyordum. Eşitlik, adalet demek değildi.

Babamın mesleği yine de ideal bir meslekti. Komşularımızdan birinin babası demirciydi ve bunun anlamı o güzel kızın da demirci olacak olmasıydı. O ailesinde demircilik yapacak olan ilk kızdı. Tıpkı benim ilk kız çözümleyici olacak olmam gibi. Ama onun bu mesleği yapmaması gerektiğini düşünüyordum. Onun için ne kadar zor olacağını göremiyorlar mıydı? Onun gibi çelimsiz bir kızın tüm gün boyunca demir dövecek olması acımasızlıktı. Şimdiden canının sürekli yandığından ve ellerinin sürekli kanadığından bahsediyordu. Ellerini görmüştüm. Kan, sardığı bezlerin dışına kadar çıkmıştı.

Aslında ben de çelimsizin tekiydim. Krallıktan çıktığımda neler olacağını düşünmek beni korkutuyordu. Annemin arkadaşına gittiğimizde oradaki oğlan dışarıda beni çiğ çiğ yiyeceklerini söylediğinde onun haklı olduğunu düşünmek beni mahvetmişti. Ama içimdeki korkuyu dışıma vurmamak için çok uğraşıyordum. Boks denen o sporu yaparken tek düşündüğüm buydu. Korkum sanki o kum torbasıymış gibi davranıyordum. Onu yumruklamak, korkularımı yumruklamaktan daha kolaydı.

Eve döndüğümde annem evde yoktu. Muhtemelen kardeşimi okuldan almaya gitmişti. Bu bahaneyle yemek bile yemeden duşa girdim. Kendimi tamamen temizlenmiş gibi hissederken birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Yarınki töreni düşünüyordum. Babamın orada olmayacağını düşündüm. Onu çok özlemiştim. Şuan en çok onun desteğine ihtiyaç duyuyordum. Eskiden üzüldüğümde olduğu gibi beni sıkıca sarıp her şeyin bir rüya olduğunu söylemesini istiyordum. Ama söylemiyordu. Asla söylemeyecekti.

AbsentisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin