-3-

21 2 0
                                    

Kız kolumu bırakıp geriye çekildiğinde silkindim ve net bir yüz ifadesiyle kıza bakmaya başladım. Buradaki herkes gibi siyah kot pantalon, siyah t-shirt ve diz kapaklarının yaklaşık 3-4 cm aşağısında biten siyah zımbalı botlarıyla; kızıl saçları, pek ağır bir ton olmasa bile dikkat çeken kırmızı rujlu dudakları ve sert vücut hatlarıyla yoldan geçen bir insanın gözündeki orospu imajını insanların kafasında rahatlıkla kötü kız imajıma çevirebilecek bir kapasitedeydi. Saçlarımı arkaya itmek için elimi kafama götürdüm, saçlarım ince parmaklarımın arasında kayıp giderken şu lanet günde yaşadıklarım, ailemden haber alamayışım, annem, erkek kardeşim bir anlığına kafa tasımın içinde "Eda, kızım, abla!" diye haykırırken göz kapaklarımın açılması ve 'küçük çöplüğüme' geri dönmem saniyelerimi aldı. Gözlerimi kızıl kevaşenin gözlerinde sabitledim ve isyankar bir ses tonuyla net bir şekilde;
"Benden ne istiyorlar?" diye sordum. Kız yüzüme bir kaç saniye bakıp,
"Ne demek benden ne istiyorlar? Sen buraya satıldın. Bir çanta esrara, bir kaç milyara hatta kim bilir; belki de tek gecelik bir ilişki karşılığına bile satılmış olabilirsin. Ha, bu arada ismim Derin memnun olmadım." dediğinde beynimden vurulmuşa döndüm. Birisi -hatta kendisi bile olabilir- üvey babamı benimle tehdit etti ve o beni buraya satmayı mı teklif etti? Sırtımı arkamdaki demir parmaklıklara yasladım ve Derin'e teşekkür edip gözlerimi kapattım. Ben böyle bir yaşamı hak etmedim, ben satılacak birisi değildim, ben üvey babamın yaptıklarının bedelini ödemek zorunda değilim! Ama buradayım, bu çöplükteyim ve o adam kıçını kaldırıp bana yardım bile etmiyor. Acaba annemin yüzüne nasıl bakıyordur yüzsüz herif. Yaklaşık 5-10 saniye daha demir parmaklıklardan destek alarak ayağa kalktım ve daha sonra uyandığım yatağa yöneldim. Dikdörtgen bir odada yaklaşık on tane iki katlı ranza yan yana dizilmişti. Hepsinin sağ kenarında iki gözlü kilitli bir çekmece ve tam karşısında aralarında bir metre bulunan ikili kilitli demir kıyafet dolapları bulunuyordu. Yatağın üzerine oturup, yatak başlığının üzerine baktım demir başlığa zânımca çakı gibi sivri bir aletle kazınan isimin üstü karalanmıştı ve tam altına benim ismim ve soy ismim kazınmıştı; Eda Türk. Kafamdaki soru işaretleri sırasıyla artarken yukarıdan birisi;
"Ben kazıdım, sahibi olduğunu belli etmezsen herkes göz koyar. Hoş geldin hediyesi olsun..." dedikten sonra yutkundu ve elinde tuttuğu şeffaf kilitli poşetin içindeki beyaz tozu -sanırım esrar kullanıyor- yatağın üzerine bırakıp merdivenleri kullanmadan alt kata atladı. Tam önümde dikilip, benimle aynı hizada olmak için ranzanın üst katından eliyle destek aldı ve kafasını eğdi. Yarım kalan sözünü tamamladı;
"Ne kadar hoş geldiysen." dedi ve tek bir laf dâhi etmeden arkasını dönüp çekip gitti. Elimi kazınan isminin üzerinde gezdirdim, bu ismi buraya kazıtan adama lanet okuyup orada kendime bir söz verdim. Er ya da geç, ben bu cehennemden çıkıp buraya üvey babamın ismini kendi ellerimle kazıyacaktım. Er ya da geç bedelini ödediğim pisliklerini, ona teker teker ödetecektim.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 26, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin