"Günaydın, leydim ."
"Günaydın, Bay Harrington," diye selamladım mahallenin kendini korsan sanan delisini .On yedinci yüzyılı anımsatan kıyafetler giyen ve kendine bu yabancı ismi veren adamın elinde gazeteye sarılı bir şişe vardı. Ciğerlerine yararlı bir sıvıyla dolu olmadığı kesin olan şişeyi ceketinin altına saklamaya çalışırken , boşta olan eliyle kirli sakalının altındaki sertleşmiş çenesini kaşıdı.
Ona deli demek istemiyordum ama asıl ismini bilmediğim ve sorunlu biz insanlar gibi olmadığından ona takılan lakabı bazen kullanmak zorunda kalıyordum.