Alkarısı Nedir?

404 0 0
                                    

Alkarıları Orta asyadan avrupaya hatta afrikanın kuzeylerinde görülen Mitolojik varlıklardır, işin ilginç tarafı bu yerler arasında uzun mesafeler olsa bile İrandaki alkarısı ile makedonyadaki Alkarılarının aşırı benzerlik gösterebilmesidir.

Alkarıları Geceleri Ahırlarda atlara musallat olurlar bazen onları kaçırır bazende onların saçlarını örerler, Alkarıları Lohusa Kadınlara Musallat olurlar Çocuğun ve ya Annenin ciğerini söküp yerler, Bu  yüzden lohusa kadınlar yalnız bırakılmaz 

Alkarıları Çuvaldızla yakalanabilirler , Alkarısını yakalayan onu Hizmetçi gibi kullanabilir çok hamarat ve marifetlidirler. 

Alkarısı Hikayeleri :1. Bizim köyden biri çuvaldızla alkarısını yakalıyor ertesi günde ekmek pişirtiyor azıcık undan aşırı fazla ekmek yapıyor ve hamur bir türlü bitmek bilmiyor yorgun düşen alkarısını dinlendirmek için hamuru yuvarlak yapıp koparıyor ve ondan sonra ancak hamur bitiyor.

2.Ninemin annesinin dayısı İsmail Hoca, bir bahar gecesi kırda tarla suluyormuş. Hava soğuk olduğu için üşümüş. Etrafına bakınca da ötelerde bir yerde yanan bir ateş kümesi görmüş. Isınmak için oraya doğru yürümüş.

Yaklaştığında bir de ne görsün Al Karısı, loğusa bir kadın ciğerini kebap edip, çocukları ile birlikte yiyorlarmış. Bir yerde gizlenerek başlamış onları gözetlemeye... Yemişler, yemişler, fakat çocukları doymamış olacak ki, ciğerleri bittiği zaman: ''Anne, daha yok mu?" demişler. Al Karısı da onlara: "Şimdi yatın" demiş. "Yarın sabah İsmail Hoca'nın gelini doğuracak. Kaynanası da sarma saracak. Bir sahan da gelinine verecek. İşte gelinin yiyeceği üçüncü sarmaya bir kıl olup yapışacağım. Gelin beni yutacak ve içerden ciğerini çekip, çıkaracağım. Getiririm, yersiniz." diye onları uyutmuş.

İsmail Hoca bütün konuşulanları duymuş tabiî. Sahiden de gelini o sabah doğuracakmış. Kalkmış, oradan doğruca eve gelmiş ... Kimseye de bir kelime söylememiş.

Sabah olduğunda gelin doğurmuş ve hakikaten karısı da öğlen yemeği için sarma sarmaya başlamış. İsmail Hoca, yine bir şey dememiş. Sadece ayran tuluğuna su koyup ıslatmalarını tembih etmiş.

Öğlen olmuş, sarma hazırlanmış; bakmış ki, karısı bir tabak da gelini için ayırmış. O zaman demiş ki: "Hanım, ben oğlumu evlendirirken ahdetmiştim ki, gelinim ilk doğurduğu zaman onun yiyeceği üç lokmayı ben kendi elimle vereyim. Şimdi ver o sarmayı bana, sen de tuluğu al, gel benimle." demiş.

Gelinin odasına gitmişler. İsmail Hoca almış, tuluğu da yanına ve başlamış sarmalan geline yedirmeye. Birinci sarmayı vermiş, ikinci sarmayı vermiş, sıra üçüncüye gelince, onu tuluğun ağzını açarak, koymuş onun içine ve ağzını kendir ipiyle sıkı sıkı bağlamış.

Sonra ayran tulumu başlamış şişmeğe. Şişmiş, şişmiş...Nihayet "boommp" diye patlamış. Al Karısı, meydana çıkmış ve hemen İsmail Hoca onu yakalamış. Bir daha salmamış, evinde çalıştırmış. Tam on iki sene Al Karısı, İsmail Hoca'nın evinde hizmet etmiş. Evin adamı gibiymiş artık. Ama bir aksiliği varmış. Ona, "filan işi çabuk yap" deyince Al Karısı, o işi çok ağır aheste yaparmış. Eğer "ağır yap" dedi mi, hem çabuk hem de çok güzel yaparmış.

Fakat zamanla birgün Al Karısı, kendisini, salmalarını söylemiş. Tövbe ettiğini bildirmiş ve İsmail Hoca da bunu tutup salıvermiş.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 16, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cinler Hakkında BilmediklerinizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin