0.0

406 42 17
                                    

Jimin, Jungkook'un ellerinden gelen keskin kan kokusunu hissedebiliyordu. Bu koku, kaderinde Jungkook'un ellerine hapsolmak varmış gibi hiç kaybolmuyordu. Jungkook'un ona yaklaşmak için attığı her adımda, midesindeki ağrı katlanarak artıyordu. Korktuğundan, iğrendiğinden değil. Sadece ona yakın olma düşüncesi benliğine hükmediyordu.

Saçlarına sertçe geçirilen ellerin sıcaklığı Jimin'in gözlerinin kapanmasına neden oldu. Jungkook'un dudaklarından kaçan minik nefesler boynunu tuhaf bir şekilde gıdıklıyordu. Bedeni bana dokun diye yalvarır gibi yanıyordu. Boynuna değen yumuşak dudaklar ona bir şey hatırlattı; teni Jungkook'un teninden başkasını kabul etmeyecekti. Dudakların aralandığını ve ardından boynunun ıslandığını hissetti. Islaklık yukarı doğru kaydı ve kulağına ulaştı. Jimin'in kendisini istediğini bilmek, onu böyle görmek Jungkook'a zevk veriyordu.

"Kim Seokjin, out. Min Yoongi, out. Jung Hoseok, out. Geriye kimler kalmış bir bakalım..."

Kulağında duyduğu fısıltı Jimin'i deli edercesine devam etti.

"Kim Namjoon, Kim Taehyung... Park...Ji...Min."

Jungkook'un elleri çektiği saçları rahat bırakarak Jimin'in sırtına indi. Her dokunuşu şehvet doluydu. Gözleri Jimin'in yüzündeki tüm detayları beynine kazır gibi bakıyordu. O kadar nefret doluydu ki, canı yanıyordu. Can yakmak istiyordu. Ama konuşurken sesinde duygudan tek bir eser dahi yoktu.

"En güzel kurbanı en sona saklamazsam sence de bu büyük bir kayıp olmaz mı?"

the scent :: jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin