Sahil kenarındaki bir berberde oturuyordu genç adam. Yüzü güzeldi. Belli ki sırasını savmış, tıraşını olmuştu. Çok da güzel gülüyordu. Gözleri hafif yeşil tonda, beyaz yüzüne nede güzel yakışmıştı.. Aslında bir adamın yüzüne bakamazdım ben. Utanırdım hep. Ne zaman o yüzünü başka yere çevirdi, hemen dönüp baktım. Nede olsa görmüyordu eğer o 'da göz ucuyla bakmadıysa.. Siyah- beyaz bir tişörtü vardı. Bacak bacak üstüne atmış yanindaki arkadaşına gülerek bir şeyler anlatıyordu. Sanırım yanından geçtigim Opel araba da onundu. Çünkü arabanin camindan görünmeye devam ediyordu. Az ilerledim. Aslinda bakasım vardi ama kendimi ele vermek istemedim. Biraz gurur yaptım. Bir kaç metre sonra arkadaşımla karşılaştım. Zaten yolda yürürken tek onla karşılaşırım. Hep bir taarruf.. Geldiğim yöne gidiyordu. Onun koluna takılıp ; aaaaa ! Ben de birsey alacaktim ama unuttum. Hadi onu alayim deyip arkadaşın koluna girecektim, çünkü o genç adamin yanindan geçecektim tekrar ama bu sadece aklımdan geçti. Dönüp kendime baktım. Omzumdan düşen kırmızı bir çanta, lacivert bir tunik, spor ayakkabi... Tam uyumsuz ve uyuz bir şekilde yürüyordum. Hep hazırlıksız denk gelir böyle şeyler. Neysee dedimm .. Iki gündür hastayım zaten.. Evime gidip dinlenmek istedim ama gidene kadar aklımda o genç adam vardı. Karnım da açtı aslında ama onun düşüncesi doyurdu beni..... Evimin sokagina gelince , dünün bir aynısını yaşayacaksın dedim kendime. O yüzden kendimi eve onu sahibine emanet ettim. Evime girdim. Öğlen namazını da kaçırmıştım. Elimde ki poşetleri bir kenara koydumm. Üstümü çıkardım. Ellerimi yıkadım ve aç olduğumu tekrar hatırladım. Bir çay demledim. Annem de taze ekmek almış ben yokken. Taze ekmek ve çayın yanında en iyi tereyağ gider dedimm . Ekmeğime sürdüm. Biraz dinlendim. Zaten ikindi ezani okundu. Öğleni de kaza ettim. Biraz kitap okudum.. simdi mi ? Oturdum bunları yazdım iste....
Büşra Karacan