Henüz 18 yaşındayım insanın en güzel en mutlu en yaşı değilmidir ama benim değil çünkü ben mutluluğun ne demek olduğunu bilmiyorum ki varlıklı bir ailenin tek çoçuğuyum hani bir söz varya tek çoçuk sevilir o söz kesinlikle yalan şimdi tam
inanıyorum parayla mutluluk olmaz mutluluk huzurla olur annem in tek derdi magazin babam ın ise iş zaten hiç anne baba sevgisiyle büyümedim süreli bakıcı değiştiren çok sevilmeyen bir kız oldum
bugün hayallerimin gerçekleştiği gün istanbul boğaz içi üniversitesini kazandığım için bugün istanbul a gidicem ailem sağolsunlar uğurlamaya bile gelmiyecekler sabah annem ve babamın tartışmalarıyla uyandım aman ne güzel birgüne başlangıç her sabah alarm gibi
Annemin bağırma sesleriyle uyandım alışmam lazımdı ama ben hala alışamadım artık bunu dayanamadığım için yataktan kalkıp oturma salonuna gitim ve onların karşısına geçip kavgalarını izledim ikiside beni
Umursamadan kavga ediyorlar dayanamayıp yeterrrrrrrrr diye bağırdım susup bana döndüler titrek sesimle ya siz ne biçim anne babasınız yeter artık biraz beni umursayın madem annelik babalık yapmayacaktınız neden doğurdunuz babam sinirlerine
Hakim olayıp sert bir tokat atı nankör altındaki arabayı cüzdanındaki kredi kartları gökten mi geldi yediğin önünde yemediğin önünde göz yaşlarım sel olup akmaya başlamıştı bile şantamdan arabanın anahtarını kredi kartlarını çıkarıp babamın
Yüzüne fırlatım bana bunları vereceğine biraz sevgi verseydiniz sesim yine titremeye başlamıştı koşar adımlarla odama çıktim annem arkamdan iğursuz nankör gel babandan özür dile dedi zaten annem ne zaman arkamda olduki
tek başıma bavulumu topluyorum hüzünlendiğim için gözlerimden yaşlar akıyordu niye ağlıyordum ki hayal kırıklığım mutsuzluğum olan ankaradan kurtulacaktım
Aynanın karşısına geçip ela gözlerimden dökülen yaşları sildim artık acıyı kendimden uzaklaştıracaktım kolumdaki mavi sade satte baktım yarım saat vardı pencerip acıp güzel havanın kokusunu içime şektim kendimi rüzgara bıraktım öyle bir dalmışımki
Telefonumun çaldığını bile fark etmemişim arayan beni tek anlayan kardeşim gibi gördüğüm çoçukluk arkadaşım deryaydı yapmacık bir sevinçle telefonumu açtım zaten bu aralar kendimi mutluyum diye kandırıyorum sadece kandırıyorum
Alo hazalım nasılsın canım
İyim deryam sen
Bende iyiyim Ee canım yola çıktınmı
az kaldı canım
Tam ozaman ben kapatıyım sen şimdi annenlerle vedalaşırsın
Sadece tamam diyip kapatabildim ne diyecektim ki babam gitmeden tokat attı annem uğursuz diye bağırdı ailem beni uğurlamaya bile gelmedimi zaman hızla akıp geçmişti yarım saat geçti ben şuan uçamta müzik dinliyorumkendimi uykuya bıraktım uyandığımda istanbula gelmiştin şimdi mutlumuyum bilmiyorum durakta derya yı bekledim beklerken çevremi izledim oyalanmak için yanima sarı taksi yaklaştı derya koşup
Boynuma sarıldı çok güzelleşmişsin deli kız ya nasıl özlemişim eve varana kadar kulağımı götürdü sormadık soru bırakmadı evine girdiğimde biraz şaşırdım 2 katlı sade ve şık bir kişiye göre baya büyük bir ev
Mavi bavulumu çekiştire çekiştire 2 kattan soldaki odaya götürdüm ve çok yorgun olduğum için kendimi duşa bıraktım duştan çıktığım için üzerimde dizlerime gelmiyecek kadar kısa bir havlu vardı
Kapının zili durmadan çalıyordu deryaya seslendim cevap vermedi bende derya diyip kapıyı açmaya gitim kapıyı açtığımda karşımda mavini en guzel en derin tonunu taşıyan aşırı çekici bir çocuk vardı
o kadar yakışıklılığı başımı döndürmüştiki çocuğun beni baştan ayağa süzüp ıslık çalmasıyla kendime gelmiştim