1

1.3K 44 18
                                    

Multide Selin'in giydikleri. Iyi okumalar...

"Ya Savaş hadisene tuvaletin içine mi düştün!?"
Sifon sesi duyulduğu zaman Savaş'ta çıkabildi sonunda.
"Ya kızım ne bağırıyorsun ne yapabilirim tuvalette?"
Sanki ben koymuş gibi elimi pijamasının cebine atıp bir hışımla telefonunu çıkardım.
"Sevgilinle mesajlaşıyor olabilir misin mesela?"
"Ya Selin sussana annem duyacak!"
Bu sırada koridora Güneş sultan hazretleri bodoslama dalar ve o muhteşem soruyu sorar.
"Neyi duyacakmışım bakiyim?"
"Ay benim çok çişim geldi siz konuşun anne oğul hihi."
"Selin böyle yıratabileceğini sanma."
Savaş'ın dişlerinin arasından söylediği tehdidini umursamayarak ortaya bombayı atıp tuvalete giriyorum. Ne kadar da rutin bir sabah(!).

🏫🏫🏫

"Hadi Allah zihin açıklığı versin çocuklar."
Annemin 89. duasına karşılık gözdegül yaparak arabadan iniyorum. Bu arada gözdegül göz devirirken aynı zamanda gülümsemek oluyor. Bunu şimdi buldum.
Herneyse.Geçen seneden beri gittiğim okuluma Savaş benden önce adım atıyor ve o çok meşur grubunu anında buluyor. Bense koşar adım sınıfımın yolunu tutmaya başlıyorum. Acelem yoktu aslında.Sınıfta aman aman özlediğim biride.Ama benim istem dışı bir hareketimdi aceleci ve sabırsız olmak. Herzaman,heryerde heyecanlı ve sabırsızdım. Bu çok sinir bozucuydu...

Tam sınıfın bulunduğu koridorda gelmiştim ki koca bi gövdeye çarpmamla kendimi yerde bulmam bir oluyor. Hadi ama ilk günden!
Daha affallamam geçmemişken gövdenin sahibine ait olan el bana doğru uzandı. Bir hışımla elini iterek ayağı fırladım.
"Ya sen salak mısın! Ne diye fırlıyosun önüme! Zaten şu gövdeye bak şişirmiş kasları gömleğe sığmıyo mal az dikkatli ol!"
Sanki komik bişey söylemişim gibi 32 diş gülerek karşıma dikiliyor.
"Kusura bakma ama bağcıklarını bağlamadığın için düşmüş olabilir misin?"
Benim aksime gayet sakin çıkan sesi öfkelenmeme sebep olsa da bunu unutup kafamı ayakkabılarıma indiriyorum. Ah be Selin! Sen ne diye önüne gelene sövüyosun!Tam yanından geçecekken beni durduruyor
"Hey!Burnun kanıyor."
İçimden bir küfür savurup elimi burnuma götürüyorum. Of şimdi bu bi başlarsa tüm gün kanardı.
Elini burnuma götürecekken geri çekilip "Ben hallederim." diyorum ve tuvalete doğru adımlıyorum. Şimdi olmasın ya nolur daha dakka bir gol bir...

📓📒

Burnumun kanaması durduğunda sonunda tuvaletten çıkabilmiştim. Of! Daha ilk günden geç kalmıştım derse. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde sınıftaki herkes bana dönmüştü. İşte bundan nefret ediyordum. Oflayarak öğretmenin bulunması gereken masaya döndüğümde...hey bi saniye. Bu sabahki çocuk değil mi? Aynı sınıftanmışız. Demekki henüz hoca gelmedi. İyide sınıf neden bu kadar sessiz hocanın gelmemesine rağmen? Of banane. Gözüme kestirdiğim boş sıraya dogru adımlayacakken arkamdan duyduğum ses durmama sebep oldu.
"Küçükhanım hayrola?"
Ha? Banamı demişti o? What dedin gülüm? Şaşkınlıkla arkamı döndüm ve tek kaşımı havaya kaldırarak
"Pardon?" dedim.
"Öğretmeninden özür dilemeyecekmisin?"
Sınıftan kıkırtılar yükselmeye başlarken daha bende jeton yeni düşmeye başlamıştı.
Yok canım! Bu öğretmen olamaz dime! Yani ben bunu öğrenci sanmıştım ayrıca çok yakış- falan değil çok tipsiz! Ayrıca sabah o kadar hakaret ettim of!
"Öğretmen...Ha şey öğretmensiniz!"
Birden herkes dünden hazırmış gibi alkışlamaya başladı. Bravo kızım Selin bak üç oldu! Şu an kendimi içinde dondurma olduğunu sandığım kutuyu açtığımda sarma çıkmış gibi hissesiyorum.
Başımı havaya dikerek elimi alnımı vurmamla öğretmende daha çok gülmeye başladı. En sonunda kalabalığı susturan o olup
"Tamam hadi bu kadar zevzeklik yeter. Geçebilirsin yerine sende." Bıkkınlıkla
"Allah razı olsun." deyip yerime geçerken herkesin sırıttığını tahmin ediyordum. Aman ne hoş!

Derste hoca kendinden bahsederken gözlerinin mavi olduğunu yeni farketmiştim. Masmavi gözleri sapsarı saçlarıyla yakışıklı değil desem çarpılacağım için inkar etmiyorum. Bu öğretmenlikte üçüncü yılıymış 22 yaşındaymış ve adı Ali'ymiş. Atanmalarda şanslı olduğu için öğretmenliğe erken başlamış falan...

-Ben Melisa Erdoğdu. Bu sene geldim. Ve modacı olmak istiyorum.

Iyk. Kıza şimdiden sinir oldum. Hayır bikere neden bebek gibi konuşuyoki. Tiki!

-Ben Savaş Yılmaz. Iki senedir buradayım.

Ve benim muhteşem abimin muhteşem konuşması falan derken sıra bana gelmişti.Yerimden kalkıp konuşmaya başladım.
-Ben Selin Yılmaz.Bu kadar.
Yerime otururken hoca Savaş ile bana,
"Siz kardeşmisiniz?" dedi.
Aynı anda "Malesef." dedikten sonra hoca gülerek tanışma faslına kaldığı yerden devam etti...

Zil sonunda çaldığında kantine gitmek için kapıya yönelmiştim ki ne mümkün!
"Selin?"
Derin bir nefes alıp arkamı döndüm.
"Efendim hocam?"
"Burnun nasıl oldu."
"İ-iyi oldu. Sağolun."
Ah kekeledim!En samimi gülümsememeden hocaya yolladığımda şüpheci bakışları üzerimde gezindikten sonra durumu kabullenmekte karar kılıp gitmeme izin verdi.

Kapıdan çıkarken yüzüme istemsiz bir gülümseme yayıldı. Sadece annem ve Savaş'ın bildiği bu hastalığımı başka kimse bilmeyecekti. Neden ona söyleyeyim ki...

Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin zor değil bi tuşcuk :)


Piskopat Öğretmenim -Alsel-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin