Susmak

289 21 12
                                    

Multi:UFUK

Bölüm şarkısı : Nükleer Başlıklı Kız - Ölesim Var

Keyifli okumalar :) SEVGİLERLE♥♥

Söylenecek onca söz, anlatılacak o kadar çok şey varken neden susar ki insan? Neden kilit vurur sözcüklerine?
Anlatılmak susmaktan geçse de yıpratması kaçınılmaz olur insanı çünkü insanın içindeki dev dalgaları susarak anlatması zordur.
Susmak, kelimelerle boğuşurken dudaklarından tek bir sözcüğün dahi dökülmemesidir. Bir şeyleri anlatmaya gücünün kalmamasıdır, yorgunluktur, belki de biraz ; profesyonelce oynanan sessiz sinemadır.
Anlaşılmayı beklemektir kimine göre ya da daha çok şey anlatmaktır anlamayı bilene.

10 yıl önce...

Ufuk derin bir nefes aldı, önünde uzayıp giden uçsuz bucaksız yağmurun göz kamaştırıcı parlaklığına baktı.
Bir ürperti yokladı bedenini. Hava puslu ve kasvetliydi. Rüzgar ürkütücü bir şekilde uğuldarken, gökyüzündeki kalın grilik her an üstüne devrilecek gibi duruyordu.
Bu koca şehirde yapayalnız olma düşüncesi daha da korkmasına neden oldu. Yağan yağmurun şiddetine aldırmadan güçlükle ilerlemeye devam etti. Gökten süzülerek önünde santim santim büyüyen küçük selcikler oluşturan yağmur, yürümesini bir hayli zorlaştırıyordu.
Çok üşüyordu, elleri soğuktan mosmor olmuş arada bir nefesiyle avucunu ısıtmaya çalışması pek bir işe yaramıyordu. Evden telaşla çıkarken üzerine daha kalın bir şeyler alamamıştı.
Üstünde mavisi bir gömlek, onun üstünde ise siyah bir kaban, ayaklarında potinleri ve başında tuttuğu şemsiyesi vardı.

Ufuk henüz yirmi üç yaşında çiçeği burnunda genç bir öğretmendi.
İnce uzun boyu ve güneşin doğmasıyla boyanan kumral saçları vardı.
Işıklı bakışlarıyla insanlara gülümserdi. Zümrüt yeşili gözlerine bir parıltı düştüğü zaman sağanak yağmurun ardından güneş açtı zannedilirdi. Uzun siyah kirpikleri birer zıpkın gibi açılıp kapanırdı.

Annesi "Aslanım" derdi ona. Al yanaklarını avucunun içine alır, saçlarını bir karanfilmiş gibi okşayarak yatırırdı geceleri.
Ona çok güvenirdi annesi. Çok şeyler beklerdi ondan;

"Aslanım benim, güzel oğlum. Okuyacak devletin sorunlarını çözecek. Benim beyaz çiçeğim bütün gençlere örnek olacak" derdi.

Ve bir sabah yağmurla gelen bu adam, bu koca şehirde başka fidanları sulamak için geldi.
Ufuk öğretmen okula vardığında yağmur bi hayli şiddetini artırmıştı.
Okula başladığının ilk günüydü 5-A sınıfına girdiğinde sınıfın minikleri merak ve sevgi dolu gözlerle ona bakıyorlardı.
Ağzından ilk kelime çıkana kadar heyecandan titriyordu. Titreyerek söylediği ilk sözcüklerden sonra öğrencilerini tanımaya başladı.
Biraz sonra derse başladı. İlk ders matematikti.
Ufuk öğretmen hem sınıfın durumunu öğrenmek hem de öğrencilerini yavaş yavaş tanımak için geçmiş konulardan sorular yazdı tahtaya.
Çocuklar bu soruları önce defterlerinde çözüyorlardı sonra tahtada.
Ufuk sınıfın içinde gezerek göz kontrolü yapıyordu.

Orta sıranın en arkasında oturan esmer, zayıf ve kısa saçlı çocuk defterine hiçbir şey yazmıyordu. Belli etmeden defteri kalemi varmı diye sırasına baktı. Sıranın üzerinde kenarları kıvrılmış bir defter ve arkasından ısırılarak eskitilmiş bir kalem vardı. Bunlarla yazabiirdi ama yazmıyordu çocuk. Sanırım bilmediği konular deyip daha eski konula geçti.
Tahtaya yazdığı soru iki basamaklı sayıların, iki basamaklı sayılarla çarpımı ile ilgili bir soru idi.
Arka sıradaki çocuğu kontrol etmek maksadıyla tekrar sınıfta gezmeye başladı. Sınıf hemen çözmüş olmasına rağmen o yine yazmamıştı.
Sınıfta çocuklar tahtaya kalkmak için parmak kaldırıyorlardı.Sınıfa dönüp;

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 22, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yağmurla Gelen MutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin