Şaka

319 7 1
                                    

Şaka yapmayı, severim. Ama her şeyin bir yeri ve zamanı var. Bazı insanlar şakanın ölçüsünü de kaçırırlar. Tıpkı 18. yüzyılda yaşayan Şair Haşmet gibi: Şair Haşmet'in yaptığı bu ağır şakalar başına çok dert açmıştır, bu yüzden 2 kez sürgün edilmiştir. Bu gün Şair Haşmet'i şiirlerinden çok bu şakalarıyla tanıyoruz. Bu şakalardan biri şöyle:

Şair Haşmet daha çocuktur, arkadaşlarıyla sokakta oyun oynuyordur. Bu gün İstanbul'da bir semte adını veren Koca Ragıp Paşa da oradan geçiyordu. Yaz ortasında sıcaktan bunalmış, iyice susamıştı. Sokakta oyun oynayan çocuklardan bir tas su istedi. Küçük Haşmet, hemen evine koşarak o zamanlar çok sevilen bir içecek olan bir tas turşu suyu getirdi. Paşa turşu suyunu kana kana içti. Sonra "Evladım, ölmüşlerinin canına değsin!" dedi.

Haşmet " Önemli değil efendim." dedi." Bir tas daha getireyim."

Hemen koşup bir tas daha turşu suyu getirdi. Paşa onu da içti ve " Su istedim, beni turşu suyuna boğdun!" dedi teşekkür ederek. 

Haşmet " Efendim turşu suyuna sıçan düşmüştü, o nedenle bol bol dağıtıyoruz." diye açıkladı.

Sıçanı işitince Ragıp Paşa elindeki tası yere savurdu, tas bir taşa çarparak yamuldu.

Küçük Haşmet ağlamaya başladı.

Onun ağladığını gören Paşa dayanamadı ," Niye ağlıyorsun?" diye sordu.

Haşmet, " o kırdığınız tas, bizim köpeğin su kabıydı. Hayvancık nasıl su içecek şimdi?" diye ağlamayı sürdürdü.

Koca Ragıp Paşa köpeğin su kabından içtiği içine fare düşmüş turşu suyu konusuna mı üzülsün yoksa çocuğun ağlamasına  mı üzülse bilemedi.

Gidip çocuğun ailesinden özür dileyip, bir tas armağan etmek istedi. O zaman ortaya çıktı ki, Haşmet'in anlattıklarının hepsi uydurma. Hemen o anda uydurmuştu sıçan ve köpek hikayesini. 



Şaşırtıcı Gerçekler KitabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin