2

11 1 0
                                    

Bunun gerçek olmamasını, sadece bir rüya olmasını diledim. Daha bir kaç dakika önce düğün salonundayken şimdi evdeydim. Işınlanmıştım sanki. Yaptığım şey gerçekten inanılmazdı. Tekrar yapabilme umuduyla gözlerimi kapadım ve kızlar tuvaletinde olabilmeyi hayal ettim. Ama olmadı. Telefonumu çıkarıp çektiğim fotoğrafa bakarken kendimi tekrar tuvalette buldum. Bu... gerçekten... İNANILMAZDI!
Ablama, anneme, babama ve kardeşime herkese olanları anlatmak istiyordum fakat daha yeni keşfettiğim bir süper gücüm vardı ve bunun doğruluğundan şüpheliydim. Kimseye bir şey söylemeden düğünün bitmesini bekledim. Yine pasta yemeden gitmiştik. Lanet olsun.
Eve geldiğimizde saat 23:30'du. Telefonumu şarja taktım ve gözlerimi kapayıp uyudum.

Sabah kalkar kalkmaz elime telefonumu alıp ışınlanma hakkında araştırma yaptım. Çoğu kaynak bunun üzerinde çalışıldığını, henüz mümkün olmadığını söylüyordu. Ama ben başarmıştım, değil mi?
Miray'a anlatmayı sabırsızlıkla bekliyordum. 4. sınıftan beri arkadaşımdı ve onunla çok fazla hayalimiz vardı. Gözlerimi kapadım ve kendimi Paris'teymişim gibi hayal ettim. Evet, gözlerimi açtığımda oradaydım. Koskoca Eiffel Kulesi karşımda duruyordu. Bu inanılmaz bir şeydi. Kanıtlamak için burada bir selfie çektim ve kendimi tekrar yatağımda hayal ettim. Miray'a bunu kesinlikle söylemeliydim. Ve Meriç'e. Meriç'e söylemek için daha çok zamanım olduğunu fark ettim. Miray'a 2 saat sonra buluşmak istediğimi yazıp telefonu bıraktım. Ne giyeceğimi karar veremiyordum. Sonuçta ışınlanma gibi bir yeteneğim vardı. Ama düşünmeden de edemedim. Eğer ben oraya gidebiliyorsam dokunduğum kişi de benimle birlikte gelebilecek miydi? Pamuk'a bir şey olmaz düşüncesiyle kedimi kucağıma aldım ve kendimi tekrar Paris'te hayal edip gözlerimi kapadın. EVET!! Başarmıştım. Kedim de benle gelmişti. Miray'la buluşacağımı düşünüp eve geri döndüm. Yapabildiğim şey gerçek dışı bir şeydi. Tamam çok fazla süperkahraman filmi izlemiştim ve eğer sezon finaline girmeseydi hâlâ izlediklerim vardı. The Flash, Supergirl gibi. Ne giyeceğime sonunda karar verip kahvaltı yaptım. Kıyafetleri üzerime geçirip anneme Miray'la buluşacağımı söyledim ve bir miktar para aldıktan sonra evden çıktım. Kulaklarımda annemin çıkmadan önceki son sözü yanıklanıyordu. Dikkatli ol Başak!
Miray'ın oturduğu binaya girip şifreyi tuşladım. Ardından asansöre binip 2'ye bastım. Yapabildiğim şeyi Miray'a açıklamak için sabırsızlanıyordum. Asansör yukarı doğru çıkarken son kontrollerimi yaptım. Kapıyı açtım ve 12 numaralı dairenin ziline bastım. Miray yine her zamanki gibi çok seksi olmuştu.
Binalarının arkasındaki minik bahçeye doğru yürüdük ve çimlere oturduk. Kalbim küt küt atıyordu.
"Miray sana bir sır vereceğim" diye döküldü kelimeler birden ağzımdan.
"Söyle"
"Bak kimseye söylemiyeceksin ama"
"Tamam, benden sır çıkmaz. Söyle hadi çatlatma kızım"
"Kanka ben..şey...ben..." diye kekelemeye başladım bir anda.
"Sen, evet?"
Derin bir nefes aldım. "Benim süper bir gücüm var"
"Şaka mısın kızım sen? Yok daha neler! Ben de uçabiliyorum zaten"
"Hayır kanka. Öyle değil. Ben.. ışınlanabiliyorum. Gözlerimi kapayıp olmak istediğim yeri hayal ediyorum. Kendimi orda buluyorum. Bak şimdi," deyip telefonumdaki Paris'te çektiğim fotoğrafı gösterdim. "Benim pasaportum yok. İstersen eve gidip gösterebilirim. Böyle bir yeteneğim olduğunu dün akşam fark ettim." dedim ve her şeyi en baştan anlattım.
Hikayem bittiğinde Miray bana şaşkın gözlerle bakıyordu ve hâlâ inanamıyordu.
"Kanka," dedim. "Bu yeteneğimle neler yapabildiğimi bir düşünsene. İstediğimiz her yere gidebiliriz, her şeyi yapabiliriz. İşimiz bittiğinde de geri döneriz"
"Kanka bilmiyorum. Kulağa çok güzel geliyor. Özellikle seninle çok fazla hayallerimiz var biliyorsun. Ama bu sana ait bir yetenek. Ben nasıl yapacağım"
"Orasını dert etme. Sabah denedim. Pamuk'la birlikte Paris'e gittik. Ve ona bir şey olmadı. Şu an evde, uyuyor."
"İyi de kanka o sadece bir kedi. Benden bahsediyoruz, unutma"
Hiç insan üzerinde denememiştim. Haklıydı. Bir şekilde halledebilirdik ama.
"O zaman deneyelim. Şimdi." dedim.
Miray şaşkın gözlerle bakarken elini tuttum. "Bir şey olmayacak göreceksin. Sağ salim eve geleceğiz. Üstelik çok güzel bir gün olacak. "
Miray başıyla onayladı. 15 dakika kadar nereye gideceğimizi düşündük. Sonra Miray'ın elini sıkıca kavrayarak olmak istediğimiz yeri hayal ettim. Bir süre sonra kendimizi New York sokaklarında gezerken bulduk.
Bu gerçekten müthiş bir şeydi. Böyle bir gücüm varken evde oturamazdım ki. Miray'la gezebilmek, hayallerimizi gerçekleştirmek çok güzel bir duyguydu. Koskoca bir günü Miray'la New York'u gezerek geçirdik ve dolu dolu selfie'ler çektik. Akşam 8 civarı da Mirayların arka bahçesine geri döndük. Şimdiye kadar 100'den fazla selfie çekmiştik bile. Miray'ı evine uğurlarken ben de gözlerimi kapayıp odamda olduğumu hayal ettim. Bir süre sonra ordaydım. Yatağıma uzanıp Böğürtlen Kışı'na geri döndüm. Bir süre sonra da kitap kafama düşmüş bir şekilde uyuduğumu fark ettim.
Kalktığımda gece 2'ydi. Meriç bir ton mesaj atmıştı. Yine dizi izlerken ona cevap vermediğimi düşünmüş olmalıydı. Bir süre sonra aklıma bir fikir geldi. Attığı mesajları kısa bir süre gözden geçirdim. Uyumamış olduğunu düşünerek Bana odanın fotoğrafını at yazılı bir mesaj yolladım. Çok geçmeden fotoğraf geldi ve gözlerimi kapayıp orda olduğumu hayal ettim. Gözlerimi açtığımda Meriç bana böm böm bakıyordu. Süper gücümü ona açıklayıp yanına yattım. Normalde fesat olan sevgilim bunu bir rüya sanmış olmalı ki kafasını göğsüme yaslayarak uykuya daldı. Yan yatakta uyuyan Melih horluyordu ve bu sinir bozucuydu. Uyandığımda saat 7'ydi ve Meriç hâlâ ne olduğunu anlamıyordu. Bir yandan üstünü giyiyor, diğer yandan beni izliyordu. Yataktan doğruldum ve Melih halen uyuduğu için şanslı olduğumu düşündüm. Meriç'in yanına gittim ve yanağına bir öpücük kondurdum.
"Nasıl geldin?" diye sordu.
"Dün açıkladım diye hatırlıyorum"
"Rüya sanmıştım"
"Öyle düşünmeye devam et o zaman" dedim ve gözlerimi kapadım.
"Dur," dedi. "Sanki hatırlıyorum. Evet, evet. Senin..neydi..bir gücüm mü ne vardı. Hah! Işınlanma. "
"Evet" dedim gözlerimi açmadan. Hiçbir şeyi de hayal etmiyordum. "Cumartesi akşamı düğünde fark ettim. Eve gitmek istedim. Gözlerimi kapayıp evde olmak istediğimi hayal ettim ve puf! Ordaydım. Sonraysa orda çektiğim fotoğrafa bakıp oraya geri döndüm çünkü annemgil endişelenirdi. Ah! Ayrıca dün Miray'la New York'a gittik. O da biliyor."
"Buraya nasıl geldin peki?" diye sordu Meriç.
"Senden dün odanın fotoğrafını istememin sebebi buydu. Baktım ve burda olduğumu hayal ettim. Ta da!" dedim ellerimi bir gökkuşağı şeklinde açarken.
"Ama bu inanılmaz bir şey. İstediğin zaman yapabiliyor musun?"
"Evet." dedim. "Sadece bunu yaptığımda biraz ruhen yoruluyorum."
"Peki öyleyse" dedi Meriç siyah bluzunu kollarından geçirirken. "Bunu sık sık yap. Belki bir ara da otele gideriz ha?"
Kızarmıştım. Otele gideriz derken neyi kastettiğini biliyordum. Seks.
"Belki" dedim yanağını öperken. "Görüşürüz!" dedim ve gözlerimi tekrar yumdum.
Bu ışınlanma olayı beni gün geçtikçe yoruyordu. İyi bir dinlenmeyi hak ediyordum. Hâlâ çıkarmamış olduğum pijamalarımla yatağıma uzandım ve derin bir rüyaya daldım.
Kalktığımda saatin kaç olduğunu bile bilmiyordum. Odam oldukça aydınlıktı. Kalktım ve temel ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra kahvaltı yaptım. Böyle bir yeteneğim olduğunu fark etmeden önce hayatım gerçekten sıkıcıydı. Bilgisayar bozulmadan önce sabahtan akşama kadar oyun oynuyordum. Diğer kızlardan daha farklıydım bu konuda. Ama bu oyunları oynayan kız arkadaşlarım da vardı ve anneme her ne kadar bu oyunu sadece ben oynamadığımı söylemeye kalktığımda o oyunu bırakmam gerektiğini söyleyip duruyordu. Aslında biraz haklıydı. Bütün odam posterlerle doluydu ve onlara bakıp uyumak beni mutlu ediyordu. Tek sevdiğim oyun da buydu zaten. League of Legends.
Ama bilgisayarım bozulmuştu ve bütün günüm kitap okuyarak ve video/film izleyerek geçiyordu. Evdeki bütün kitapları neredeyse okumuştum. (Sadece ilgimi çekenleri.) Ve Böğürtlen Kışı ilgimi çeken son kitaptı. Okula gittiğim son gün olan cuma günü -sınav olduğu için gitmiştim- erken çıktığımda kitabevine uğrayıp hoşuma giden kitapların listesini çıkarmıştım. Bugün annem maaşını alacaktı ve onunla gidip o kitapları alacaktım. Ya da daha ucuza bilgisayarı yaptıracaklardı. Başka yolu yoktu.

Böğürtlen Kışı da yavaş yavaş bitmek üzereydi. Ne yapacağımı bilemeyerek Meriç'e mesaj attım. Çalışması çok garipti. Okumuyordu ve bütün gün bir diş merkezinde porselenden diş kalıpları yapmakla geçiriyordu. Bir süre konuştuktan sonra defalarca Miray önermesine rağmen izlemediğim Grinin Elli Tonu'yu izledim. Tek anladığım seksti ve sanırım zevke gelmiştim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 08, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Dünya Ayaklarımın AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin