Tabiki o sandıktan sonrası yaşanmamıştı.Sandığı gördük.İçinden ses mes gelmiyordu.Sandığı keserle açtık.Sandığın içinde bir mektup,bir de kasa vardı.Mektupta şöyle yazıyordu:
-Kızım Ayça'm arkadaşlarınla güzel yaşa diye sana bu kasadaki paraları veriyorum.Tam 120.222.354 TL.Kasa da paradan başka bir şey daha var onu kurcalarsan hakkımı helal etmem kızım.Bu paraların yarısını bankaya yatır.En alt katı benim için pembelerle dekore et.
Seni Seven Annen Sibel,
Çağla:
-Demek en alt kat o yüzden öyle.Ama,olayda anlamadığım kısımlar var.Kasa şifreli ve şifreyi söylememiş.Üstelik yarısını niye yatır diyor?Hemde diğer şeyi incelemesini istemiyorsa niçin koyuyor?Hemde,Ayça arkadaşlarıyla neden yaşıyor annesi onu sevmesine rağmen?
Ben:
-Güzel sorular kanka ama cevaplarını ben bilemem.
Çağla:
-Mantıklı düşün.Kasanın şifresi n'olabilir?
Ben:
-Bahçedeki mezarların sayısı olabilir mi?
Çağla:
-8 miydi?
Ben:
-Evet.Kasanın şifresi kaç haneli?
Çağla:
-12
Ben:
-12x8=9 6.Şifre 969696969696 olabilir mi?
Çağla:
-Olabilir.
Denedik.Olmadı.Çağla:
-Olmadı ama yine de mantıklıydı.Bir de 888888888888'i denesek?
Denedik o da olmadı.Ben:
-Şu olur mu?812812812812?
Denedik.Oldu.Kasa açıldı.Bir zarf vardı.Ama garip giden bir şey vardı.Paralar yerinde sayıyordu.En alt katı kim dekore etmişti?Beyin fırtınası yaşıyorduk adeta.Zarfı açtık.Zarfta Sibel Yıldırım diye birinin Ayça Durmaz diye birini evlatlık aldığı yazıyordu.Yoksa,Ayça denen kız bu Sibel'in öz çocuğu değil miydi?Taa bebekken almış.Acaba bu kızın öz annesi gerçekte kim?Durmaz soyadı.Bizim sülale de bile Durmaz soyadlılar var.Tanıdığım bir sürü var benim.Kim bilir dünyada ne kadar vardır.Şimdi bu kız,soyadını Yıldırım diye mi biliyor?Çağla da,bende kendi kendimize düşünüyorduk.Ama böyle düşünmenin pek bir manası yoktu.Yukarki katları da gezmeliydik.Bunu ÇAğla'ya söyledim.Çağla zarfı ve paraları çantasına koydu.Kasayı kapatıp sandığa yerleştirdi.Keseri de çantasına koydu çünkü ara sıra işimizin düştüğünü fark etti.Yukarı katta,darma dağın sekiz yatak vardı.Çağla korkuyla yutkundu:
-Bahçedeki mezarlar sekiz tane değil miydi?
Ben endişeyle:
-Sanırım Ayça ve arkadaşları yaşamıyor.
Çağla:
-Burada kanlı bir bıçak var.
Çağla yerden bıçağı aldı.Baya keskindi.Düşündüm:
-Kızlar yeni ölmüş olamaz.İskeletler vardı mezarlarda.Ama çok önceden de ölmüş olamaz çünkü yıl geçse toprağa karışır yok olurdu kemikleri.
Çağla:
-Kafamdaki sorular daha çok birikiyor.
Ben:
-Benim birikmiyor mu sandın?
Endişeyle odaya ve bıçağa bakıyorduk.N'oluyordu böyle?
