Multiye Kelsey'yi feels komasına sokacak bir şey bıraktım kzjajanaj
//
Elimde tuttuğum ve sahip olduğum en pahalı şey olan antika vazoyu tehditkar bir şekilde iki izbandut kılıklı adamın yüzüne salladım. Yaklaşık yarım saattir pes etmeden beni alaşağı etmeye çalışıyorlardı. Gerekirse kanımın son damlasına kadar savaşacaktım.
"Defolun dedim size!"
Attığım çığlıkların bir tanesini bile duymayan üst komşum ve aynı zamanda ev sahibem olan koca popolu Isabella'ya 73. küfrümü de salladım. Kira için saniye bile kaybetmeyen hanımefendi şimdi kılını bile kıpırdatmıyordu. Beni kesseler kimsenin haberi olmayacaktı. Bu işte tek başımaydım.
Kırık dökük eşyalarım ile dolan salonuma baktım. Yarım saat öncesine kadar sıcak, sevimli bir mekanken şimdi tam bir savaş alanıydı. Yerde binbir parçaya ayrılmış fotoğraf çerçevesine kaydı gözüm. Kırık camların altında, gülüşünde tek bir noksanlık olmayan ailem duruyordu. Onları bırakıp buraya gelmek en başında hataydı. Eğer annemi dinleseydim böyle olmazdı.
"Bayan Hudson direnmeyi bırakın. Size zarar vermeyeceğiz."
Her kelimesinde bana doğru bir adım atan adamla eş zamanlı olarak geri geri gitmeye başladım. Salonum benim gibi ufak tefek biri için saray standartlarındaydı ama bu iki adam sayesinde neredeyse yarısı dolmuştu. Yerdeki kırık eşyaların da kalabalığını sayacak olursak adım atacak yer kalmamıştı fakat adam inatla üzerime geliyordu.
Saydığım adımlara ve okuduğum kitaplara göre sırtımın duvara çarpması çok yakındı ama bu lanet adam hala geliyordu.
Adamı baştan aşağı inceleme fırsatı bulduğumda ilk olarak gözlerine baktım. Kahvenin en koyu tonundaki gözleri uzun kirpiklerle harmanlanmıştı. Sert yüz hatları ve onu olduğundan daha yaşlı gösteren sakalıyla tam bir orta yaşlının olması gerektiği gibiydi. Siyah ve itiraf etmeliyim ki jilet gibi bir takım elbisesi vardı. Ceketinin altında şişlik yapan şeyi tahmin etmekte pek zorlanmadım. Kemerine gelişigüzel sıkıştırdığı silahı ne kadar tehlikeli olduğunu gözler önüne seriyordu.
"Lütfen efendim zorluk çıkarmayın."
Aramızdaki mesafenin ne ara kapandığını anlayamamıştım. Haddinden fazla yaklaşmıştı. Geri çekilmek istediğimde bileğinden yakaladı. Canımı acıtmamak için ekstra çaba harcıyordu. Belli ki beni sağ salim götürmek için para alıyordu.
Bileğimi sertçe adamın elinden çektim. Engel olmadı. Sanırım amacı beni sakinleştirmekti. Peki faydası oluyor muydu? Ne yazık ki hayır.
"Hemen evimden defolun!"
Gırtlağımı parçalarcasına bağırıyordum. Küçük kızlar kötü adamların eline düşünce böyle yaparlardı. Bu hikayenin küçük kızı bendim.
"Üzgünüm Bayan Hudson. Bunu yapamayacağımızı biliyorsunuz."
Beni yakalamak için bir hamle yapınca atik bir şekilde sağa kaçtım. Adamı duvarla aramda sıkıştırmıştım. Kaçmak için iyi bir fırsattı. Hızlıca gözlerimi dört açıp odayı süzdüm. Ekranı kırılmış olan o küçük kutu benim televizyonum olamazdı değil mi? Hayır. O benim televizyonum. Altı ay maaş biriktirip aldığım o şahane varlık, çoktan cennete gitmişti. Artık o bir melekti. Sadece televizyonum olsa yine iyiydi. Annemin ne olur ne olmaz diye Barselona'ya gelirken elime tutuşturduğu 120 parçalık yemek takımı artık 1500 parçaydı. Hele bugüne kadar evimdeki işlevini anlayamadığım kristallerin halleri içler acısıydı.
Arkamı döndüğümde diğer adamın kapıda durduğunu gördüm. Resmen kapana kısılmıştım. Nereye dönsem bu iki adam süpersonik bir hızla karşımda beliriyordu. Çok acizdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/74936649-288-k208083.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hood's Baby // Calum Hood (#CaRa)
FanfictionKelsey Blue henüz 18'inde dünyaca ünlü bir basistin çocuğunu doğurdu. // @fatherblue 😘 #CaRa