Hikayemin 2. Bölümüne hoşgeldiniz :)
Umarım beğenirsiniz! Oy verin ve okudukça yorum yapın ;) Xx
Ayrıca, bölüme başlamadan önce, yesilboncuk16 isimli güzele kocaman bir teşekkür borçluyum. 1. bölümde yaptığım hataların hepsini düzeltmeme yardımcı oldu ve hikayemi 1. bölümden destekledi. :) Yaz tatilinde kendi hikayesine başlayacak, gidip onu takip etmenizi öneririm ;) sana tekrar teşekkür ediyorum, umarım 2. bölümü de seversin. Xx <3
Buyurun... :)
::::
Bütün gün Burak'ın dediği laf aklımdan çıkmıyordu. Onun söylediğine yanaklarımın kızarmasını gördüğünden emindim ama dersin sonuna kadar hiç birşey söylemedi. Zil çaldığında, tekrar bana doğru eğilip, kulağıma doğru yaklaşıp, "Görüşürüz, Serenay." Dedi.
Burak'ın söylediklerini Gizem'e söylememiştim. Her ne kadar kendimi söylemem icin ikna etmeye çalışsamda, yapamadım. Burak'ın dediğini de fazla takmıyordum bu yüzden onu da boşuna heyecanlandırmak istemiyordum.
Biliyordum ki eğer Burak'ın dediklerini Gizem'e söyleseydim, ne yapar ne eder, Burak'ın bana bu laf ile çıkma teklifi etmeye çalıştığını söylerdi.
Teneffüste Burak ve iki arkadaşını görmüştüm. Gelmelerinin ilk günü olmasına rağmen, yemekhanede oturdukları masada üç tane kız vardı.
Melisa ve iki minik Melisa'ları, Burçin ve Cansu. Üçüde gıcıkların tekiydi ve onlara göz gezdirdik sürece iğreniyordum. İlk günden çocukların kollarına sarılmış kıkırdıyorlardı.
Utanma yok mu bunlarda ya?
Gizem'in dediğini duyduğumda dikkatimi ona verdim. "Cuma günü Deniz'in evinde parti varmış. Gider miyiz?"
"Ben varım." Dedi Ersan heyecanla gülümseyerek.
"Serenay?"
Dudaklarımı büzdüm. "Ya, bilmiyorum ki. Hep aynı şey."
"Hep evden okula, okuldan eve gidiyorsun. Aynı şey olsa da yine de bi değişiklik olur." Dedi Ersan. "Bak, gideriz, sıkılırsan seni eve bırakırım."
Az bir düşündükten sonra kafamı salladım. "İyi madem, gidelim bakalım." İkisine gülümsedim ve elimdeki sandviçi yemeye devam ettim."Bide şu İngilizce çabuk geçse de bir an önce eve gitsem." Dedim, düşüncelerimi seslice ifade ederek.
"Aynen." Dedi Ersan.
Ersan ve ben İngilizce dersini beraber görüyorduk, Gizem ise ikinci derste görüyordu.
Zil tam sandviçimi bitirdiğim anda çaldı ve sınıflara girmek için öğrenciler yemekhaneden çıkmaya başladı.
Sınıfa girip arkadaki yerimize oturduk. Öğretmeni beklerken Ersan kardeşinin yeni öğrendiği kelimeyi anlatıyordu. "Aba aba deyip duruyor bana ya! Abi, abi diye diye ağzımda tüy kalmadı. Alt tarafı bi harf değişiklik, kız diyemiyor."
"Oğlum, çocuk daha iki yaşına bile girmedi. En azından artık anne demiyor sana. Ona şükür et." Dedim kıkırdayarak.
Ersan'ın kız kardeşi herkese anne diyordu ve dün abla yani 'aba' demeye başlamış. Çok tatlı bir bebekti. Ersan gibi kumral, esmer ve açık kahverengi gözleri vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Var Ya Sen.
Teen FictionGözlerini ayırmadan bana baktı. Yavaşça, "Sen var ya sen," deyip derin bir nefes verdi. Sıcak elleriyle yanaklarımı tuttu ve devam etti. "Sen beni delirtiyorsun." -- Okulun ana kapıları sertçe ittirilerek açıldı ve girişin iki yanındaki kapılar, ark...