I - 9999 çığlık sökücü

4.6K 384 278
                                    

[ eddie vedder - long nights ]

"Su bardağı, titriyordu," diyorum.

Kyungsoo yüzünü agresifçe yoğuruyor.

"O siktiğimin oyununu yazacağım diye haftalarca yüzümüze bile bakmadın. Nasıl evde unutursun?" diye eğreti bir sakinlikle soruyor. Bu sakinliği üniversitenin tam orta yerinde olmamızdan kaynaklanıyor. Çimenlerdeyiz.

"Üvey babam annemi bağırta bağırta düzüyordu," diyorum aynı sakinlikle. Sehun kafasını Kyungsoo'nun kucağından kaldırıyor ve sessizce bana doğru sarılmak için emekliyor.

Kyungsoo'nun bakışları yumuşuyor. Sanırım cevabını ikimizin de bildiği bir soru sorduğunun farkına varıyor.

Onunla reşit olmadığım halde karıştığım bir bar kavgası sonucu, nezarette sıkıntıdan iki lafın belini kırmak isterken tanıştım. Dik dik bakmasının beni durduracağını zannettiğini düşünmüş, kanımın kaynadığı o dönem bunu bir meydan okuma olarak algılamıştım. Sonra aynı üniversite, aynı bölüm ve yetmezmiş gibi aynı siteye denk geldik. Beş yıl sonra bugün hala öyle dik dik bakıyor fakat bunun sebebi ileri derecede miyop olması.

Ama anlatacağım şey bu değil. Anlatacağım şey su bardağının titremesi.

Çünkü her şey o su bardağının titremesiyle başladı.

Su bardağı titremeseydi, ben kendime gelip ısısı artmaya yüz tutmuş bedenimi canhıraş dışarı atmazdım.

Topuklarımı kıçıma vura vura evden kaçarken, teslim tarihinin son gününde oyun destemi şifonyerin üstünde unutmazdım. Ve buna yeminliymiş gibi her yerde karşıma çıkan kampüs hayaleti Feniks çocukla tanışmazdım. Artık o çirkin şifonyeri sevmemek için daha çok nedenim var.

Hayattan çok ekstrem beklentilerim yok. Hatta şu sıralar tek istediğim şey bir müzikal yazmak. Şahane bir müzikal. Göz parlatan, gösteri sonunda kaldırıma çöküp bir saat kendinize gelmeyeceğiniz türden.

Buna geçen bahar zorunluluktan Singing in the Rain'de oynadıktan sonra karar verdim. Sunny noona problemli bir dönemde olmama rağmen beni yedeğe yazmıştı, ben de Jongdae Paintball maçında Sehun'u vurmak pahasına kolunu kırdığı için yerine geçtim.

O müzikalde oynamak bana hesabını yapamayacağım bir şekilde iyi geldi. Artık aşkın varlığına falan inanıyorum. Büyüye ve fantastik şeylere de. O cezbedici ambiyans beni boşlukla boğuşurken kurtarmış ve yeniden doğmamı sağlamış gibi hissediyorum. Bu yüzden minnettarım.

Jongdae iştahla inkar ediyor ama Sunny noonanın beni ondan daha çok sevdiğini biliyorum. Sunny noona garip bir karakter olduğumu ve bu tip işleri genelde garip adamların kıvırabildiğini söylüyor. Bu yüzden şuan bölümüm Müzik olmasına rağmen, Dramatik Yazarlık kulübüne üyeyim. Garip bir adam olduğumu düşünmüyorum ama benim dışımda herkes bunda hemfikir gibi.

Jongdae her şeyin gözümde devasa suni bir kurgu gibi olduğunu söylüyor. Ona katılıyorum ve katılmıyorum. Bana bunu iğnelermiş gibi söylediğinde ona dilimi çıkarıp, lisede düzgün dövüşemediğimiz için saç baş yoluşurken yanlışlıkla arkadaş olduğumuzu hatırlatıyorum. Kendinin de pek normal olmadığını kabul ediyor ama insanları çoğu zaman mitolojik yaratıklarla eşleştirmemden ve ona garip gelen şeyler söylememden hoşlanmıyor. Kris'i bir Ejderha'ya benzettiğimde enseme falan vuruyor.

Bu elimde değil, Kris'in elleri yerinde durmuyor, çok sabırsız, her an patlayacakmış gibi sinirli ve gördüğüm en gösterişli insan. Kris ona Ejderha dememden memnun olsa da bunu ona ciddiyetle söylediğimde bana alayla bakıyor. Onun bir Ejderha olduğunu kabul edeceği günü sabırsızlıkla bekliyorum. Çok güzel bir aydınlanma şekli olurdu.

FENİKS YANINCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin