- 1 -

29 4 2
                                    

~Tuana~

Hayatta öyle anlar olur ki sanki zaman durmuştur. Saniyeler sana dakika gibi gelir, dakikalar ise geçmek bilmeyen saatler.
Öyle bir an yaşıyorum ki hiçbir sesi kulaklarım duymuyor, gözlerim görmüyor... Ellerim istemsiz bir şekilde titrerken göz yaşlarına hakim olamıyorum.

"Tuana... Tuana ses ver ..."
Dikkatimi zorlukla telefonun diğer ucunda konuşan anneme vermeye çalışıyorum.
"Kızım telaş yapma. Baban iyi olucak..."
Kendi hıçkırıkları lafını keserken devam ediyor.
"Tamam şimdi derin bir nefes alıp sakinleş."
Sanki bana değil kendine söylüyor gibiydi. İkimizde derinden bir nefes aldık.
"Ben ilk bulduğum uçakla yanınıza geliyorum. Sende kendini hemen salmıyorsun tamam mı? "
Söylenecek fazla bişey yoktu. Annem tabiki babamın durumunu bana telefonda söylemek istemiyordu.

Şuan mantığımı devreye sokmaya çalışıyordum ve bana italyaya birdaha zor dönersin diyordu. Yanaklarımdan süzülen yaşları sildim ve gözlerimi kapatıp birkaç dakika aklımı toparlamaya karar verdim.
Stüdyodan lazım olan eşyalarımı topladıktan sonra bir taksiye atlayarak evin önünde indim. Aklıma gelen düşünceler yüzümü buruşturmama sebep oluyordu.
Eve adımlarımı atarken bir yandan da Daniele'i arıyordum.
"Dani benim acil Türkiyeye dönmem gerekiyor. Nezaman geri dönerim bilmiyorum. Biliyorum sunum zamanına az kaldı ama sen idare edebilir misin?"
"Hey! Sen iyi misin ?"
"Babam. Hastaneye kaldırmışlar. Durumu kötü olmasa bana haber vermezlerdi bile."
Daniele bir süre düşündü.
"Pekala sunum işi bende. Sen şimdi git ve orda herşeyin yolunda olduğundan emin ol. Senin için yapabileceğim bir şey varmı ?"
"Saol Dani. Şimdi kapatmalıyım birazdan evden çıkarım."

On dakika sonra nasıl topladığımı bilemediğim eşyalarımla havalimanı yolundaydım.
Sonraki ilk uçakğın 3 saat sonra kalkacağını duyunca sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Neden daha erkene yoktu ki!

Uçağı beklerken sık sık gözyaşlarımı tutamasamda uçakta kendimi yorgunluğun verdiği uykuya bıraktım.







~Doruk~

"Heyy! Kardeşim kaldır hadi başını. Bırak şu işleri, saat kaç oldu. "

Kafamı söylenerek kaldırıp Baran'a öldürücü bir bakış attıktan sonra işime geri dönüyorum.

"Patronun izin vermiyormu yoksa?"

Ciddi bir tavır takınarak sormaya çalışsa da alttan alttan sırıtıyordu. Artık yerimden kalkmak şart olunca ensesinden tuttuğum gibi sertçe sıkarak yanıma çekiyorum. 

"Sana ordan patron kim gibi gözüküyor bilmiyorum ama senin gibi bir arkadaşı olduğuna göre sabrı sağlam bir adam olmalı."

"Tamam ya ben tek başıma akarım gecelere. Sen çalışmana bak. Hem yetiştirmen gereken projen de vardır senin. Şimdi sen sabahlarsın da burda. Sabah da ilk gördüğün yüz Alara'nın ki olur. Sonra senin kahveni getirirken bir bakmışsın .."

"Baran !"

Gevşek gevşek sırıtışı yüzünü kaplarken Baran'ın haklı olduğunu bildiğim için  yüzünü buruşturan taraf ben oluyorum.
Kafamda kısa bir değerlendirme yaparak bu projeyi birkaç gün içerisinde bitirmem gerektiğine karar kılıyorum ve sonuç belli.

"Sen git Baran benim sabahlamam gerekebilir. Daha çok işim var. Sana iyi eğlenceler."

Onun sarhoş hallerini hatırlayınca iyice keyifleniyorum. Kim bilir uyandığında kendini nasıl bir durumda bulacaktı. Onu son yanlız bıraktığımızda polis karakolundan toplamıştık. Baran'ın ise pes temeye niyeti yok gibiydi.

"Hadi ama Doruk, biraz kafa dağıtmak sana da iyi gelecek. Hem Alara dedim duymadın mı?"

"Evde devam ederim. Alara'yı hiç çekemem şimdi sabah sabah."

"Peki kardeşim sana kolay gelsin ben kaçtım. Biraz daha durursam sen benim aklımı çelersin."

Yaklaşık bir saat daha iş üzerinde çalıştıkdan sonra lazım olduğunu düşündüğüm dosyalar ve macbook çantamı alıp arabaya geçiyorum.

Şehrin gürültüsünden biraz uzak, villa tipi evlerin çoğunluklu olduğu bölgeye girmemle gevşiyorum. Beş dakikalık yol sonunda büyük beyaz duvarları takip ederek büyük sürgülü kapının önünde durup güvenliğin kapıyı açmasını bekliyorum. Güvenlik eve haber vermiş olacak ki kapıyı üzgün bir şekilde annem açıyor.

"Bu ne hâl Sultanım?"
diye takılıyorum anneme. Biraz gülümsemeye çalışarak sarılıyor bana.

"Baban İzmir'e gitti. Ahmet Bey kalp krizi geçirmiş."

Annemi salon koltuklarına oturtunca devam ediyor.

"Demet de perişan olmuştur şimdi. Kızı da İtalyalarda okuyor. Tek başına kaldı arkadaşım hastane köşelerinde. Bende yarın İzmir'e gidiyorum. Yanlız bırakamam Demeti o hâlde."

Annem anlattıkça morali bozulup ağlamaklı bir hâl alıyor.

"Üzme kendini Sultanım yarın gidip görüceksin Demet teyzeyi. Babam yanlarındadır hem onların. Yanlız bırakmazlar hiç."

Annemin anlattıkları benim de canımı sıkmıştı. Ahmet amcayı severdim. Arada İzmirde olan toplantı ve otel teftişlerine katıldığımda benimle çok yakından ilgilenirdi. Acaba durumu şimdi nasıldı?

"Doruk sen ara bir babanı ben yorgunum yatıyorum. Yarına enerji toplamam lazım. Demet'in yanında sağlam kalmalıyım."

"İyi geceler Sultanım."

İş yerinde yemek yemediğim için önce mutfağa gidip atıştırmalık  birşeyler hazırladım. Bir yandan maillerime bakarken yemek faslını da kapatıyorum.

Asansörle sadece bana ait olan 3. Kata çıkıp masamı proje çalışmasına uygun hale getiriyorum. Masada titreyen telefonu görmemle açmam bir oluyor.

"Doruk, oğlum nasılsın?"

"İyidir baba, sen nasılsın? Ahmet amca nasıl?"

"İyiyim bende Demet'in yanında hastanedeyim. Ahmet'in durumu iyiye gidiyor ama daha hayati tehlikeyi tam olarak atlatamadı."

"Demet teyzeye geçmiş olsun dileklerimi ilet. Benim yapabileceğim birşey varmı?"

"Doruk yarın senin de annenle İzmir'e gelmeni istiyorum. Buradaki işler çok yoğun ve şimdiden aksamaya başladı. İzmir'deki düzeni az çok biliyorsu sorun yaşayacağını sanmıyorum. Burda Mert var sana yardımcı olur. Ahmet iyileşse bile işlere hemen el atamaz."

"Ama baba buradaki işler ne olucak? Benim yürüttüğüm bir projem var. Uzun vadede orda bulunmam mümkün değil."

"Ben onları da düşündüm Doruk. Ablan yarın İtalyadan İstanbula geliyor zaten. Ordaki teftiş işlerini bitirdi, senin kaldığın yerden de devam eder. Şu yürüttüğün projeyi İzmir'de de tamamlaya bilirsin."

Babam benden önce herşeyi düşünmüş tabi. İzmir'e gitmekte bir sakınca görmediğim için itiraz etmiyorum.

"Ozaman yarın öğlene doğru annemle orda oluruz. Sen nerde kalıyorsun? Otelde yer ayırttınmı?"

"Ahmet amcanların evinde kalıyoruz. Biliyorsun evleri büyük, Demet'i de yanlız bırakmayalım dedik annenle."

"Peki ozaman yarın görüşürüz. Benim çalışmam lazım. Yarım kalan işleri de ablama uzun bir maille listelemeliyim."

"İyi geceler oğlum. Sana kolay gelsin."

"İyi geceler."

Masa başında üç saati devirdikten sonra biraz yürümek için evin içinde dolanıyorum. Mutfakda kahvemi hazırlarken İzmir'de beni nasıl işlerin bekliyor olabileceğini  düşünmeden edemiyorum. Onaylanması gereken evraklar, ortaklar ile yapılacak görüşmeler, hakim olmadığım projelerin sunumları, tanımadığım insanlarla yemekler, otel teftişleri... Zorlu bir dönem beni bekliyordu.

VURGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin