Sabah yine korkunç bir kabusla gözümü açtım. Bu sefer evimizin yandığını ve bizimde o yangının içinde kaldığımızı görmüştüm. Kan ter içinde dikleşmiş sadece etrafa bakıp kabusuma lanetler getiriyordum. Tuba da birden gözünü açıp doğruldu ve
"İyi misin canım? Yine mi ?" dedi ve bir yandan da masanın üzerindeki suyu bana içiriyordu.
"Sorun değil Tuba. Ben alıştım zaten" dedim ve elimi tam telefona atacakken alarm çaldı ve bu yüksek ses benim yerimden sıçramamı sağlamıştı. Bu kadar çok korkmamın sebebi sesin yüksek oluşu ve saniyeler önce korkunç bir kabus görme nedenimdi. Saat yedi buçuktu. Hemen kalktım. Tuba da kalkacakken ona nereye bakışı attım. Bana bakarak
"Ahhhh doğru. Ben işten kovulmuştum değil mi? Üstelik barı da yakmıştım. Ve bu yetmiyormuş gibi bide masraflar çıktı" dedi ve başını sallayıp geri uzandı. Ben ise bu haline gülümseyip dolabımdan siyah yüksek bel pantolan ve bordo bir gömlek çıkardım. Gömleğimi pantolonumun altına aldım ve banyoya gittim. Önce elimi yüzümü yıkadım ve kuruladım. Cildime bakım yaptıktan sonra saçlarımı açtım ve düzleştirdim. Bordo bir ruj sürdüm. Gözlerime ise eyelinerle maskara çektim. Burnuma hızma taktıktan sonra siyah saatimi koluma geçirdim ve banyodan çıktım. Aç değildim. Daha doğrusu iştahım yoktu. Dünden beri ağzıma bir lokma bile sokmamıştım. Sadece bir kahve yaptım kendime ve müzik açarak koltukta uzanır pozisyona geçtim. Ayaklarımı sehpaya uzattım ve rahatlamama baktım. Arada bir kahvemden yudum alıyordum ve yudum alırken de ses çıkarıyordum bu benim hoşuma gidiyordu. Kaç saat boyunca şarkı dinledim bilmiyorum ama saatin sekiz buçuğu geçtiğini görünce hemen telefonumu çantama koyup siyah sandaletlerimi giydim.
Bir otobüse bindim ve nihayet boş bir koltuk bulup oraya oturdum. Ve kafamı cama yaslayarak yolu izlemeye başladım. Daha doğrusu Murata ne diyecektim?
Şirketin önüne geldiğimde zor da olsa adımlarımı hızlandırıp içeri girdim ve masama oturdum. Sadece Muratın gelmesini bekliyordum. Asansörün kapısı açıldığı gibi hemen o yöne doğru baktım. Farklı bir adamdı. Ama Murata benzer yönleri vardı. Saçları onunki gibi sarı değildi kahverengi ve gürdü. Gözleri aynıydı. Kirpikleri uzun ve gözbebekleri parlak....
Bana doğru ilerliyordu. Ben de laptoplar ilgilenmeye devam ediyordum.
Yanımda bitmesiyle başımı ona çevirdim. Bana bakıyordu."Merhaba. Burada başka biri çalışıyordu. Acaba sen yeni misin?" dedi ve gülümsedi.
"Evet ben yeniyim" dedim ve tebessüm ettim.
"Peki adın ne senin?" dedi. Ben ise şaşırmış bir vaziyette ona baktım.
"D.. Defne" dedim sadece. Gülümsedi ve devam etti.
"Bende Onur" dedi ve tekrar gülümsedi. Ben de gülümseyip tekrar başımı laptopa çevirdim. Birsürü işim vardı. Onları halletmem gerekiyordu.
"Çok yoğunsun herhalde?" dedi
"Hmmm. Aynen öyle" dedim
Hala başımda bekliyordu. Ona dönüp
"Birşey mi istemiştiniz?" diye sordum tebessümle
"Yok hayır. Yeni sekreterimizle tanışayım dedim" dedi.
"Hıııı tamam. " dedim sonra dosyaları aldım ve düzenlemeye başladım. Başımda öylece bekliyordu ve bu beni rahatsız ediyordu. İşime konsantre olamıyordum.
Elimden kağıtlar düştü. Eğilip aldım ve tam kalkacakken başım masaya değdi ve acı bir şekilde bağırdım."Ahhhh. İnanmıyorum!! Her şey benim başıma gelmek mi zorunda. " diyip bir yandan da başımı tutuyordum. Onur hemen eğilip kolumdan tuttu ve beni yavaşça kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Öpmem Gerekiyor
Teen FictionGittikçe azalıyor hayat... Yürüdükçe birşeyler kaybediyor insan.. Neyi erken yaşadım DEDİYSEM, hep ona geç kalmış oluyorum... Ne zaman mutlu oldum, sonunda istediğim oldu desem, elime birşey kalmıyor... Kime sırtımı dayasam düşen hep ben oluyorum.! ...