full-time hell

141 21 5
                                    


Merhaba! Uzun zaman oldu fakat kimse okuyacak mı tereddüdüyle bu minnacık bölümü yazmış bulunuyorum. Bundan sonra muhtemelen düzenli gelir bölümler uzun süre beklettiğim için üzgünüm. Yorum oydan hep önce gelir bende. Yorumlarınızı büyük merakla bekliyor olacağım^^

Hyungwon garip hissediyordu. Kapana kısılmış gibiydi bir zamanlar hayalini kurduğu büyük binanın içindeyken. Tek yaptığı diğer stajerler harıl harıl çalışırken odanın bir köşesine bağdaş kurup oturmaktı. Burası büyük bir okuldu ve o yeni gelen çocuktu, tek eksik ise onu diğerleriyle kaynaştıracak muhteşem karekterli örnek öğrenciydi.

Ve kendisine yardımcı olacağını söyleyen kadın çoktan gitmişti ve burada neler döndüğü hakkında hiç bir fikri yoktu.

"Jooheon yeni gelenlerle ilgilen!"

Diğer yeni gelenleri taklit edip Hyungwon da ayağa kalktı. En azından diğerleriyle arkadaş olmalıydı fakat nedense buraya ait hissetmiyordu. Herkesten olabildiğince uzak durmayı tercih etti ilk saatlerde, bunun herkes için en iyi olacağı yalanını tekrarlıyordu bir yandan da her saniye.

Siyah saçlarının uçları vişneli dondurmaya batırılmış gibi olan bir çocuk onların olduğu tarafa doğru geldi ve Hyungwon'dan iki metre kadar ötede durup boğazını temizledi.

"Adım Jooheon."

İşaret parmağını kaldırarak her birinin üzerine havayı çizerek bir işaret bıraktı.

"Olması gerektiği gibi on kişisiniz. Stajer alanındaki tanıtımı size ben yapacağım. Burada eğitmenler dışında en yetkili kişi benim, kafanıza takılan bir soru olursa kendiniz çözümlemeye çalışın, beni hiç bulaştırmayın."

Hyungwon çocuğun konuşmasının yarısında onu dinlemeyi bıraktı. Burada kendini beğenmiş olmayı istenmeyen bir özellik olarak gören kimse yok muydu? Kendisinde de bir miktar bulunan bu kötü huyun binanın tüm koridorlarında kol gezdirmesi onun için iyi değildi. Özellikle stajerler böyle ise eğitmenleri nasıl olurdu kim bilir?

Jooheon isimli çocuk yenilerden birinin omzunu koluna attı ve çocuğun saçlarını karıştırdığında geri döndü dinlemeye uzun süre önce bıraktığı çocuğu.

"Şimdi ekipleri belirleyelim. Sen benimlesin Changkyun." Az önce saçlarını karıştırdığı çocuğa bakarak göz kırptı.

Listenin sonuna geldiğine Hyungwon'un adını söyledi ve onun Kihyun'un ekibinde olduğunu söyledi. Karşısındaki ağzını açıp Kihyun'un kim olduğunu soracağı sırada ani gelen bir enerjiyle ellerini çırptı ve herkese iyi bir gün diledi, arkasını dönüp önceden yaptığı işin yanına koşturdu.

Hyungwon yeniden yalnız kalmıştı.

Tereddüt ederek, en yakın masada çalışan bir grup kızın yanına gitti. Sarı kahkülleri yüzünü gölgeleyen bir kız dışında kimseden ilgi göremedi. Kihyun'un kim olduğunu sorduğunda ise kız yeni geldiğini söyleyip bilmediğini eklemişti.

Neredeyse tüm masaları gezmişti fakat sanki kimse onun aradığı çocuğu tanımıyor gibiydi. Evet olay tam olarak böyleydi, insanların onu başlarından savmasını ihtimaller dahiline bile koymamak en iyisiydi.

Son altı masanın arasından geçerken sabah gördüğü turuncu saçlı çocuğun yanındakilere gruba yeni birinin katılması gerektiğini fakat neden hala gelmediğini sorduğunu işitti. Onun dışında açıkta kalan yoktu ve Hyungwon da şimdi yerini bulmuştu.

"Pardon." Yavaşça masaya doğru yürüdü. "Adım Hyungwon. Yeni gelen stajerim."

Bundan nefret ediyordu. Ölesiye nefret ediyordu. Büyük ihtimalle çoğundan büyüktü yaş olarak fakat ona en küçükmüş gibi davranılacak bütün ağır görevleri o yüklenecekti.

Hepsi başını kaldırdı biri dışında; turuncu saçlı çocuk.

Bir el uzandı ve Hyungwon'u tek boş sandalyeye oturttu.

"Bundan sonra burası senin yerin." Karşısındaki çocuk gülerek ona bakarken o da karşılık verdi. Fakat hala gözü turuncu saçlı çocuğun üzerideydi.

"Bu Jane, ben Just, Frank ve Karamel."

Hepsinin isminin garipliğine şaşıran Hyungwon birden turuncu saçlı çocuğun sert bakışlarına şahit oldu. Just'ın gözlerinin içine öfkeyle bakıyordu.

"Sana kaç kere beni böyle çağırmamanı söyledim? Annemin bana verdiği bir isim var: Yoo Kihyun! Lakap takma oyununuzu aranızda oynayabilirsiniz, beni bulaştırmayın."

Çocuk yediği azardan sonra ensesini kaşıdı ve tekrar Hyungwon'a döndü.

"Biraz sinirli değil mi? Aslında hep böyle değil fakat bugün içine şeytan kaçmış gibi. Ayrıca ekibin lideri olur yani yakın zamanda dağıtacaklar tüm ekipleri fakat şuan böyle."

"Yah! Aptal Jaebin kalın iğrenç sesin yüzünden konsantrasyonumu toplayamıyorum."

İrkilerek yine pencere tarafına çevirdi gözlerini Hyungwon. Yanındaki çocuk çoktan sandalyesine sinmişti bile.

Masaya döktüğü cipsleri birer birer alıp çalışmasının arasında ağzına götüren, sabah turuncu saçlarıyla burayı tamamen monotonlaştırmaktan kurtaracağını düşündüğü çocuk, görüntüsünden uzak bir şekilde ona burayı cehennem edecek gibiydi.

Fakat tüm bu beyaz ve siyah monotonluğun içinde pembe tshirt giyen bu çocuk, Hyungwon'un ilgisini çekmişti.

Bir şekilde cehennemi yaşayacağını öngörebiliyordu fakat olabildiği kadar dayanacaktı, arkadaşına söz vermişti.

"Hep beraber sıkı çalışalım!"

Ani gelen istekle çalışmanın ortasında yüksek sesle neşeyle söyledi.

Böylece şimdi ona şaşkın şaşkın bakan turuncu saçlı çocuğada söz vermişti.

Sözünü mutlaka tutacaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 06, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

picture of the day || hyungwon + ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin