3. Bölüm

8 1 0
                                    

Saat sabahın 6.45 idi. Ele ele yürüyorduk. Ama nereye ? En ufak bir fikrim yoktu. Yağmur hafif hafif yağmaya başlamıştı. Kafamı çevirip Kutay'a baktım. O kadar özlemiştim ki karşıma oturtup saatlerce onu izleyebilirdim...
Benim izlediğimi yeni fark etmiş olacak ki kafasını çevirdi bana baktı. Benim onu izlediğimi görünce gülümsedi ve,
"Yağmur hanım beni dikizlemekten hemen vazgeçer misiniz lütfen?" dedi.
"Ne dikizlemesi ya ben bakmıyordum bile" dedim demesine ama inandı mı sizce? Hayır.
Gülümsemesi yüzüne daha çok yayıldı ve uzanıp burnumun ucundan öptü. Bunu sürekli yapardı. Ve uzun süredir yapmadığı için bu hareketini bile özlemiştim. Bir an düşününce yaklaşık 3 aydır Kutayla konuşmuyordum. Yaklaşık 3 aydır ona sarılmıyordum, onu öpmüyordum. Bu normalde seven insan için sabredilecek bir şeydir fakat siz sevdiğiniz insanı her gün görüp hiç yanına gidememek hiç konuşamamak nedir bilemezsiniz. Ki biz böyleyiz. Aynı üniversitede okuyoruz her gün görüyoruz birbirimizi fakat lanet bir babanız varsa bakmaya bile korkabilirsiniz.
Ben yine tam düşüncelere dalmışken Kutay'ın sesi beni düşünce alemimden çıkarmaya yetmişti.
"Geldik sevgilim."
Kafamı kaldırdığımda eski kırık dökük bir evin önünde olduğumuzu fark ettim. Dikkatli bakınca buranın küçükken canımız sıkkın olduğunda kaçıp geldiğimiz beraber dertleştiğimiz ev olduğunu anladım. Evin dışı berbat haldeydi. Fakat o kadar anımız vardı ki bu evde hala çok güzel görünüyordu gözüme. Neden bu evin satılmadığını anlayamıyordum...
Benim yüzümde masum bir gülümsemeyle dışarıyı izlerken ayaklarım bir anda yerden kesildi ve Kutay'ın o bildiğim kokusu burnuma doldu. Evet, kucağına almıştı. Ama öyle ani ve habersiz yapmıştı ki çığlık atmadan edememiştim. Güldü ve, "sakin ol güzelim, kulağım gebermiş durumda." dedi. Ters ters bakmam ona yetmişti zaten. Sesini çıkarmadı.
Evin içi zifiri karanlıktı. Kutay da benimle aynı düşünüyor olmalıydı ki birkaç adım attıktan sonra beni indirdi. Ayaklarımı yere bastıktan biraz zaman geçmişti fakat Kutaydan hala ses gelmiyordu. "Kutay,orda mısın? Bak, bak şaka falan yapma korkuyorum zat.." Cümlem yarıda kalmıştı çünkü elinde küçük bir pastayla geliyordu. Bu gün doğum günüm değildi. Hangi ayda olduğumuzu ve bu gün ayın kaçı olduğunu düşündüm bir an. 5 eylül. Bundan 9 yıl önce bu gün tanışmıştık Kutayla. Ah, tanrım nasıl unuturum ben bu günü diye kendime kızdım. Elinde pastayla tam önümde durdu ve tam gözlerimin içine baktı. Yüzü gülüyordu ama dikkatimi çeken gözleriydi. Tam gözlerimin içine bakıyordu, tam gözlerinin içine baktım. Gözleri gülüyordu. O an yeniden ve yeniden aşık oldum ona. "Hadi sevgilim, dilek tutalım ve üfleyelim."
Gözlerimi kapattım ve içimden 'her anım onunla olsun.' cümlesini geçirdim ve gözlerimi açtığımda gözlerini açtı. Aynı anda mumları üfledik, içimden yeniden bir dilek diledim; 'ne olur o da aynı şeyleri dilemiş olsun.'

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 14, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Yağmur hikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin