"Hey!" Arkamı döndüm ve sırıtan suratına gülümsemeye çalışarak "Selam." Diye cevapladım.
"Şey," Elini ensesine götürdü. "Ben iyi olup olmadığını sormak istemiştim. Biraz... Solgun gözüküyorsun?" Ben cevap vermediğimde devam etti. "İyi misin?"
"Ah şey evet yani kesinlikle..." Gözlerimi bir saniyeliğine kapatıp saçmalamadan konuşabilmeyi diledim. "Hasta olacağım galiba, biraz halsiz hissediyorum." Anladığını belli eder bir şekilde kafasını salladı ve gözleri hoşlandığı, güzeller güzeli Ece'ye takılmadan önce bana birkaç şey geveleyip gitti. O Ece'yi sevdiğini iddia ediyordu. Ben de onu hoş buluyordum. Sevmek değil ama hoştu işte. Neyse ne diye düşünerek daha fazla sınıfta durmadım ve çantamı alarak çıktım. Okul sadece pazartesi günü için bitmişti. Daha koca bir haftanın başındaydık. Tam merdivenlerden ineceğim sırada gelen mide bulantısıyla kızlar tuvaletine girdim. Daha yeni temizlendiği kokudan belliydi ve bu koku daha da midemi bulandırmıştı. Oysa normal bir günde buranın böyle kokması için neler vermezdim.
Kabinlerden birine geçtim ama kusamadım. Bir anda terlemeye başlamıştım. Bayılacak gibi hissediyordum. Biri boğazımı sıkıyor aynı zamanda mideme yumruklar atılıyor gibi hissediyordum. Başımda döndüğünde zorlanarak klozet kapağını kapatıp oturdum. Ölüm gibi geçen 10 dakika sonunda hepsi geçmişti. Bu da neydi böyle? Bir anda geçmesine o kadar mutlu olmuştum ki nedenini düşünmeyi sonraya erteleyerek yüzümü yıkamak için kabinden çıktım. Soğuk su yüzüme değdiği an daha iyi hissettim. Elim saçlarıma değdi ve... Ne? Korkarak aynaya baktım. Çığlık atacakken elimi ağzıma götürüp engelledim. Karşımdaki ben... Ben değildi resmen. Saçlarım kısayken şimdi uzamış omuzlarımın altına geliyordu. Kahverengi ile sarı arasında kumral bir tonda kabarıklığı gitmiş doğal dalgalar vardı. Şaşkınlıkla aynaya bakmak için yaklaştığımda değişen tek şeyin bunla olmadığını fark ettim. Kahverengi olan gözlerim griydi. Gözbebeklerimin çevresi daha koyu gri ve siyahla bütünleşmişken ortaya doğru rengi açılıyor, tam ortasında koyu siyahlık onlara kucak açıyordu. Yandaki el kurutma makinesini görünce boyumun da uzadığını fark ettim. Hatta o bedenimdeki hiç gitmeyen tombiklikler gitmişti. Tüm bunlar hep istediğim şeylerdi. Ama hepsi 10 dakika da değişemezdi. Gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım. Zaten yaşlarla dolu oldukları için birer damla firar ettiğinde elimin tersiyle sildim. Ne kadar kapatıp açsam sonuç değişmiyordu. Korku ve şaşkınlık tüm bedenimi ele geçirmişken sırt çantamın içinden telefonumu buldum ve annemi aradım.
"A-anne?" Sesim titriyordu.
"Derin?" Dedi. "Bir şey mi oldu sesin garip geliyor?" Birçok şey oldu anne.
"Çabuk okula gel." Gözümden akan yaşları sildim.
"Ne oldu? Söylesene kızım." Çığlık atmak istiyordum. Öyle bir bağırmak istiyordum ki karşımdaki aynalar kırılsın ne halt olduğunu anlayana kadar kendimi görmeyim istiyordum.
"Okula gel. B blok, 2.kat kızlar tuvaletindeyim. Olabildiğin kadar çabuk ol." Telefonu başka bir şey demesine izin vermeden suratına kapattım. Normalde annemle asla böyle konuşamazdım. Ama burda normal şeylerin olduğunu düşünmüyordum. İşinin okuluma yakın olmasına, şu an büyük ihtimalle öğle arasında olmalarına şükrettim. Gözlerim tekrar aynalar kaydığında birkaç saniye kendimi inceledim. Ama aklımı kaçıracak gibi hissettiğimde kabine tekrar girdim ve kapıyı kapattım. Ayna görmek istemiyordum.
Ne olmuştu? 10 dakika neyi değiştirmişti? Bu değişim neyin nesiydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZEL
FantasyDerinlerde özel olan şeyler yatar ve çıkarılmayı bekler. İşte o gün, Derin'in ruhundaki özel olan şeyler daha fazla sabredemedi. Ortaya çıktılar. Korkutucu olan, Özel'in bu kusursuz güzelliklerle nasıl başa çıkacağıydı.