Saat 9.00
Bu eski püskü ve acılarla dolu yetimhaneneden nefret ediyordum. Ailemin ölümünden sonra beni yetimhaneye bıraktılar. Yalnız degildim ki acılarım vardı yanımda. Dün gece sabaha kadar aglamıştım ve gözlerim ağlamaktan şişmiş ve kıpkırmızı olmuştu. Ama annem benim ağlamama dayanamaz diye kendi kendime teselli verip ağlamayı kesmiştim. Yetimhaneye geleli bir kaç hafta olmuştu ve ben burdan kurtulmak istiyodum, bıkmıştım. Ben artık herşeyden yorulmuştum. İnsanlara olan güvenimi kaybetmiş ve herkeste iletişimimi kesmiştim. Tuttuğum nefeste boğuluyo gibiydim ve yaşamak bana haram gibiydi. Artık her üzüntümde başımı yaslayabilceğim bir omuz yoktu, bana teselli verecek bir anne yoktu. Artık bana ne kızan vardı nede bağırıp çağıran bir aile, nede ailemin o iyi niyetli sıkı kuralları. Aglamadım, çünki Artık ağlıycak gözyaşı bile kalmamıştı gözümde. Kendime acı çektirmekten başka hiçbir şey bilmiyodum işte. Gereksiz bir eşya gibiydim ben, işlerine yaramadığım için beni bir kenara fırlatmışlardı ve ben o kenarda kimsenin görmedigi bir şekilde eskimeye mahkum bırakılmıştım. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu ve ben sıradan rutin hareketler yapmaktan bunalmıştım. Yataktan kalktım ve yatağımı toplamayı ihmal etmedim. Turkuaz rengindeki iç açıcı o pencereye doğru yürüdüm ve camın kenarına oturup manzarayı izledim. Dışarısı çok güzeldi ve herkes mutluydu. Bir tek ben mutlu değilim diye düşünüp kahvaltımı yapmaya indim. Düşünceli bir şekilde ağzıma zorda olsa birkaç parça birşey tıkıştırdıktan sonra yetimhanenin bahçesine doğru çıktım. Dışarı çıkmak iyi bir fikir değildi fakat arka bahçeden dolanıp dışarı çıkma fikrine yavaş yavaş ısınmıştım. Hem bu kadar ergen topluluğun içinde beni farketmeleri zordu. Hızlı adımlarla arka bahçenin duvarından atlayıp dışarı çıktım. Annem üşengeç kızını bu halde görse gözleri yaşarır diye düşünüp bir iki adım daha atacakken kafama gelen darbeyle yere düşmem bir oldu. Kafamı okşayarak bana o koca kafasıyla çarpan öküze baktım. Sen gercekmisin? Bakışı atıp yerde başımı sıvazlarken gelen sese doğru baktım
"Amma ne koca kafan varmış dikkat etsene biraz kızım"
"Sanamı sorucam be! O koca kafanla hem bana çarptın hemde özür dilemiyosun suçun kabahatinden büyük."
"Bir kere koca kafalı olan ben değil sensin 1, özür dileyecek olanda ben değil sensin 2"
"Yok ya ben niye özür dileyecekmişim uzatmada özür dile"
Deyip ayağımı yere ritimli bir şekilde vurup kollarımı birbirine geçirip gelecek özrü bekledim fakat bana el hareketi çekti. Şaşırdınmı? diye sorun tabikide hayır! böyle bir odundan böyle bir tepki hiçte şaşırtmadı.
"Hiç şaşırmadım"
arkamı dönüp yoluma devam ederken arkadan gelen sese kulak verdim
"Özür dilerim"
Olduğum yerden çocuğa zafer benimdir dermiş gibi sırıtıp
"İşte böyle yola gel"
Arkadan gelen kahkaha sesine aldırış etmeden yoluma devam ettim.
O koca kafasıyla öyle bir çarpışmıştık ki beyin kanaması geçiriyorum desem yeridir.
Fazla uzaklaşmadan gördüğüm ilk parka girip banka oturdum.rüzgarın o huzur verici hışırtısını dinlerken yere düşen küçük kız çocuğuna doğru hızlı adımlarla koştum. Çocuğun canı yanmıştı ve yerde aglıyordu."İyimisin? Birşeyin varmı? Dizin acıyomu?"
Gibi 5n1k sorular sordum.
"Ben iyiyim" dese bile iyi olmadığı her halinden belliydi. Hemen banka oturtup 2 dakika beklemesini söyledim ve en yakın bakkaldan yara bandı alıp çocuğun yarasının üstüne yapıştırdım.
"Şimdi daha iyisin dimi? Merak etme birazdan ağrısı geçer ama daha dikkatli olmalısın çünki bidahakinde sana yetişemem ve sana yardım eden benim gibi tatliş ablan olmaz."
Yanagına küçük bir buse kondurup el sallayarak yetimhanenin yolunu tuttum.
Saat çok geç olmuştu. Birkaç metre arkamdan gelen ayak sesleri kimin diye çaktırmadan baktığımda bir kaç adamın hızlı adımlarla bana doğru geldiklerini gördüm ve adımlarımı hızlandırdım.
Nefes alışverişim hızlanmıştı ve daha fazla dayanamadım ve kendimi yerdeki sert zemine bıraktım.Arkadaşlar bölümü beğendiyseniz votelemeyi unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurum
Teen FictionAnnesi ve babasını bir trafik kazasında kaybeden masal... sanki uçurumun kenarındaydı, bir adım atarsa o uçurumdan düşecekti.Ne elinden tutan olacaktı,nede ordan kurtulabilecek bir dalı. Daha 17 yaşındayken annesi ve babası gözlerinin önünde bir kaz...