Hayatımın dönüm noktasını, benim için önemsiz bir iş gününde bulacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Ne saçma değil mi?
O gün kafam, sabah kalktığımda ki özensiz kıvırcık saçlarım kadar karışıktı. Sabaha kadar çalışmış, işe 2 saatlik uykuyla gidiyordum. Uykusuzluk benim gibi bir "uykucu" için çok zordu. Sanki göz kapaklarıma bir öküz oturmuş, kalkmak istemiyordu. Ama mecburen işe gitmek zorundaydım.
Saat tam 8'i gösteriyordu. Elim ayağıma dolaştı, hemen üstümü giyindim ve hızla evden çıktım. Koşa koşa metroya yetiştim. Beşiktaş'tan Moda'ya gitmek resmen bir eziyetti.
İş yerime vardığımda herkes başını bilgisayara gömmüş, geldiğimi bile fark etmemişlerdi. Bu benim için çok güzel bir fırsattı. Hemen masama geçtim ve boya kalemlerimi çıkarttım. Haftaya şirketimiz bir anlaşmaya gidiyordu. Bu benim elimdeydi. 4 adet çizimim beni ya vezir ya rezil edecekti.
İlk 2'si bitmişti ama artık aklıma herhangi bir fikir gelmiyordu. Artık bitti derken ofisin kapısından kumral, ela gözlü bir taş geçti.
DEVAMI 2. BÖLÜM'DE YAKINDA GELİYOR! BEĞENDİYSENİZ VOTE VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN. SİZİ SEVİYORUM