Tüm hayatım boyunca büyük veya küçük çoğu şeyden pişmanlık duydum. Bazen okul sıramı camın kenarından seçtiğim için , bazen de odamın rengine karar verirken. Ama hiçbir pişmanlığım şuanki pişmanlığım kadar büyük değildi.
Bu eve girdiğim için kesinlikle kendimden nefret ediyorum. Böyle bir şey ile karşılaşacağım yüzde yüzdü.Korku neredeyse tüm bedenimi ele geçirmişti. Kemiklerimin titreyişini bile hissedecek kadar hassastım. Ağzımı büyük eliyle kapatan adamın söylediği kelimeleri beynimde zar zor süzüp anlayabilmiştim. Kesinlikle burada ölecektim.
Bir anlık şoktan zar zor da olsa kurtulup olduğum yerde debelenmeye , elini ağzımdan çekmeye çalıştım. Ama nafileydi.
"Hop. Şu sahneye alışığım ben. Hiçbir kurbanım senin gibi debelenerek elimden kurtulamadı. Yoksa sen fazla mı kendine güveniyorsun ha?"
Dediklerinden sonra tüm evde yankı yapacak bir kahkaha attı. Bu kesinlikle fazla ürkütücüydü. Gözlerimin dolduğunu hissederken kollarımdan tutup beni sürüklemeye başladı. Her ne kadar elinden kurtulmaya çalışsam da başaramamıştım. Yüzünü görmediğim adam fazla güçlüydü.
Karanlık merdivenlerden beni hızla çıkartırken ister istemez etrafa kaydı gözüm. Burada da aşağıdakiler gibi bir sürü kırmızı boyayla yapılmış tablolar vardı. Buna kesinlikle bir anlam veremiyordum.
Kollarımdan sıkıca tutarak beni küçük bir odaya soktu. Odanın havası soğuktu. Soğuk hava yüzüme çarptığında camın açık olduğunu gördüm. Eğer kapatmazsa oradan kaçabilirdim. Ama akıllı birine benziyordu. Kapatması büyük olasılıktaydı.
Odanın ortasındaki sandalyeye beni zorla oturtup hemen arkama geçti. Ağzım açıldığında hemen bağırmaya başladım.
"Kimsin sen?! Lütfen bırak beni lütfen! Burada yaşadığını bilmiyordum.."
Adam bileklerime ipi sıkıca bağladı. Neredeyse oynatamıyordum bile. Evet şu an gerçekten öleceğime emin olmuştum.
Önüme geçerek diz çöktü ve bana baktı. Ay ışığı tam yüzüne vurduğu için onu az çok görebiliyordum. Derin derin nefes alarak gözlerine baktım. Sesi kalındı ama görünümü oldukça gençti.
Elini birden kaldırdı ve avuç içini hafifçe yüzümde gezdirdi. O anda tüm vücudum bininci kez titremişti. Yüzünde tuhaf bir sırıtmayla bana bakıyordu.
"Adın ne ufaklık?"
Adımı neden soruyordu ki? Sonuçta beni öldürecekti.
Sorusunun üstüne hiçbir şey söylememeye karar verdim ve kafamı eğdim. Gözlerimi yerle buluşturdum. Kesinlikle çok korkunçtu.
Karşımdaki bir kaç saniye bekledi ve birden çenemi tutup yüzümü kaldırdı. Gözleri gözlerimle buluşunca istemsizce yutkundum."Sana adın ne dedim. İnan bana bu son soruşum olur."
"B..Baek. Adım Baekhyun.."
Elini çenemden çekip indirdi ve gözlerime bakmaya devam etti.
"Baekhyun. Ben de Chanyeol. Seni öldüreyim mi Baek?"
Bunu gayet yumuşak bir ses tonuyla sorduğu için gözlerinin içine bakma cesareti bulmuştum. Kısık bir sesle söyledim.
"Beni öldürme. B..Ben gerçekten suçsuzum."
"Ama ben suçsuz insanları öldürmeyi daha çok severim Baekhyun."
O an kalbim yine hızla atmaya başladı. Bu adam gerçekten psikopatın tekiydi.
Ben ne desem de eminim beni burada öldürecekti. Gözlerim çoktan dolmaya başlamıştı bile.
Birden ayağa kalktı ve yüzüme doğru eğildi. Nefesini yüzüme çarpıtarak ve gözlerimin içine bakarak konuştu.
"Tipini beğendim. Bu yüzden seninle biraz oynayacağım. Hemen öldürürsem bu güzel yüzüne ve narin cildine yazık olur değil mi.."
Sonlara doğru sesi kısılırken bir yandan da parmağını yüzümde gezdirdi. Şuan gerçekten korkudan ölebilirdim.
Geri çekildi ve kapıya doğru büyük adımlar attı. Kapının önüne geldiğinde arkasını döndü ve bana baktı.
"Bir ara sana bakmaya gelirim. Şuan öldürmem gereken bazı canlılar var. Pencere açık. Kaçmak istersen hiç çekinme. Kendi evinmiş gibi.."
Göz kırpıp sırıttı ve odadan ayrıldı.
"Lanet olsun!"
Uzun süredir tuttuğum nefesimi verdim ve yerimde debelendim. Bileklerimi o kadar sıkı bağlamıştı ki ellerimi hareket dahi ettiremiyordum.
"Tanrım.. Öleceğim. Gerçekten öleceğim. Bu eve geldiğim dakikaya lanet olsun. Aptal Baekhyun! Ne işin vardı burada ha.."
Gözlerimden akan bir kaç damlaya hakim olamayınca pantolonumda minik ıslaklıklar oluşmaya başlamıştı bile. Kesinlikle iğrenç hissediyordum. O adam beni öldürecekti. Öldürmese bile işkence yapacaktı. Kesinlikle bu evden sağ çıkmayacaktım. Veya hiç çıkmayacaktım.
"Tanrım.. Lütfen bana yardım et."
Islak bir yüzle kafamı kaldırdım ve odaya baktım. Küçüktü ve eşya olarak sadece benim oturduğum sandalye vardı.
"Beni kurtarın.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUILTY
FanfictionBir kadın, yanına da bir adam çizdim. Arkada bir nehir ve köprü vardı. Evet burası Han Nehri'ydi. Her yerin 'kırmızı' olması hoşuma gidiyordu. Sanırım biraz daha dolgun renklerle yapmalıydım. Bu yüzden kurbanımın parmağına bir çizik daha attım ve fı...