Jisung lanet kapıyı birkaç kere daha açabilmek için zorladı. Pes ettiğini hissettiğinde arkasını dönüp o serseriyle konuşmak zorunda kalacağı için içinden bildiği ne kadar küfür varsa etmişti.
Hava giderek biraz daha mı soğuyordu yoksa Jisung daha birkaç hafta önce zatürre olduğu için mi ona öyle geliyordu bilmiyordu. Bildiği tek şey bu soğuk çatı katında daha fazla vakit kaybetmek istemediğiydi."Kapı sıkışmış. Telefonunu kullanabilir miyim birinin gelip kapıyı açması için?" Göz devirerek arkasını dönmüştü.
Minho elindeki peçeteden kafasını yavaşça kaldırarak elini cebine götürdü ve telefonunu çıkarıp Jisung'a gösterirken, "Onu görebiliyorum ama şöyle bir durum var..." dedi.
Telefonunun şarjı yoktu. İkisinin de böylesine boktan bir günde böyle bir durumda kalması... Çok fazlaydı. Minho yerinde küçük hareketlerle kımıldanıp paketinden hışımla çıkardığı sigarayı dudaklarının arasına aldı. (multimedya)
Telefonunu yere fırlatıp ceplerini karıştırmaya başladığında Jisung kapıya tekmeler savurarak dışarıda birilerinin olup olmadığını kontrol ediyordu."Hay böyle işin!" Ceketinin ceplerinde çakmak olmadığına emin olduğunda sinirini dindirebilecek bir şey kalmamıştı.
"Sen de kes artık tekmeleyi belli ki kimse duymuyor!"Jisung son bir kez -bu kez sinirle- kapıya olağanca gücüyle tekme savurduktan sonra kendini yere bıraktı. Soğuktan gerçek anlamda titremeye başlamıştı. Kollarını da zayıf vücudunu saran ince tişörtünün içine alıp kendisine sardığı sırada Minho çatıdan aşağıya doğru bağırarak bu rüzgarlı havada penceresi açık olabilecek birilerinin duyması için yalvarıyordu. Yurt binası bir havaalanının hemen yanında bulunduğundan pencereler de duvarlar da ses yalıtımlıydı. Yani pencere açık değilse bomba patlasa duymazlardı.
"Ne bok yiyeceğiz burada sabaha kadar?" diye sordu Minho kapının kenarındaki gerçek anlamda ölü gibi gözüken oğlana yaklaşarak. Gözleri kapalı, ellerini tişörtünün içine sokmuş hareketsiz bir şekilde oturuyordu.
"Hey?"
Onu kızdırdığı için cevap vermediğini umdu.
"İyi misin?" Bu kez bağırmıştı. Küfür ederek hızla yanına oturup tüm gücüyle Jisung'u dürtmeye başladı. Daha önce defalarca kere ilk yardım uygulamış olmasına rağmen karşısında buz gibi teniyle ağır ağır nefes alan bu zayıf oğlan onu garip bir şekilde gereğinden fazla endişelendirmişti. Ne yaptığını bile bilmeden hızlıca ceketini çıkarıp Jisung'un üstüne sardı."Üşüyorum." diyebildi Jisung vücudunu soğuğa karşı korumak için kasılmaktan kilitlenmiş çenesini zorla aralamayı başardığında.
Minho'nun korkudan delicesine çarpan kalbi Jisung'un canlı sesini duyduğunda biraz olsun sakinleşmişti.
"Böyle olmaz, giymen gerekiyor ceketi. Kollarını bana uzatman lazım Han Jisung." Yüzünü iyice Jisung'a yaklaştırdı. Soğuktan benzi atmış teni buğday renginde, kaşları birçok asyalının aksine daha gür ve nizami, dudakları ve yanakları sincabı anımsatır biçimde Minho'nun burnunun birkaç santim önünde duruyordu.
Minho hemen ne yapması gerektiğini kafasında toparlayıp Jisung'un ellerini tişörtünün içinden çıkarıp kucağına bıraktı. Yarı aralık yorgun bakışlarıyla Minho'yu izleyen Jisung'un yüzünden başka hiçbir duygu belirtisi okunamıyordu.
Uzun zamandır eli başka bir erkeğin eline değmemiş olan Minho'yu Jisung'un aksine ateş basmıştı. Jisung'un ellerini korkak hareketlerle yavaşça avuçlarının içine alan Minho, nefesini vererek Jisung'un soğuktan ve muhtemelen korkudan morarmış parmaklarını ısıtmaya çalıştı Jisung'un nefesi boynuna değerken. Minho'nun boynuna... Minho'nun boynu... Nefesi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝚏𝚕𝚢 𝚊𝚠𝚊𝚢 [𝕞𝕚𝕟𝕤𝕦𝕟𝕘]
Fanfiction[DÜZENLENİYOR] "Gimpo Kule, günaydın. Bendeniz KT012S, radyo kontrol. 06 uygun. Tamam. Aha-evet, bugün hava Minho'ya bir şeyler kanıtlayabilmem için yeterince güzel gözüküyor. Hadi başlayalım."