Yaklaşık beş buçuk saattir bilgisayara bakmaktan şaşı olan gözlerim artık uzun bir kapanışla dinlenmek istiyordu.Göz kapaklarım kendini aşağı doğru çekiyor ve ben hala vücuduma direniyordum.Parmaklarım anlamsızca tuşlarda geziniyordu.Masamın üzerinde duran gece boyunca üç tane kahve içtiğim bardağım bana adeta göz kırpıyor ve daha fazla kafein almalısın diye bağırıyordu.Sadece benim duyabileceğim bağırışına karşılık vererek mutfağa doğru yöneldim.Bacaklarım(!) yani beynim, sanki yatağa gitmek istiyormuş gibi beni yatak odama götürmesine rağmen mutfağıma U dönüşü yaptım.Kahvemin olmasını beklerken dışarıdaki gürültüye kulak kabarttım.Her zamanki gibi mahallemizin Salih abisi kız kardeşinin yeni sevgilisini dövüyordu.Adam her akşam olduğu gibi bütün marjinalliğimi, ciddiliğimi,sanki kahve içsem dünyanın en iyi yazarı olabilecekmişim,en iyi ilhamlar bana gelecekmiş havasını bir çırpıda söndürüyordu.Şimdi ne anlamı vardı kahvenin? İçimde büyük bir sıkıntı yaratıp, herşeyden vazgeçip kahvemi döktüm.Çalışma odama doğru ilerledim ve bilgisayarımı her zamanki gibi bomboş olan sayfaya iç geçirerek kapattım.En başında olduğu gibi bacaklarım koşarcasına yatağımla buluşmak istedi.Evde şakırdata şakırdata yürüdüğüm terliklerimi çıkartarak yastığımla birkaç saatlik randevuma çıktım.
* * *
Alarmım her zaman olduğu gibi sabahın altısında bas bas bağırarak uykumu bölmeye devam ediyordu.Ama geç kalmamam gereken bir işim vardı.Rüyalarımdan alıntı yaparak yazacağım roman hakkında kafamda bir konu canlanmasını bekliyordum ama kahretsin ki roman yazmaya karar verdiğimden beri tek bir rüya görmemiştim.On buçuk aydır rüya görmüyordum.On buçuk aydır bilgisayarımın ekranı bomboş, kafamı çalışma masama vura vura konu belirmeye çalışıyordum.Tek bir cümle yazıp yazıp siliyordum.Boş boş tavana bakıp kendimi yukarı doğru ittirdim.Saate tekrar baktığımda on dakika geçmişti.Uyuşuk uyuşuk banyoya gidip dişlerimi fırçaladım.Korkunç görünüyordum.Gözlerimin altı Satürn'ün halkaları gibi olmuştu.Bu görüntü yeterince midemi bulandırdığı için aynaya bakmayı kendime yasakladım.Dişlerimi iyice fırçaladıktan sonra diş fırçamı bir kenara fırlatıp koşarak giyinmeye gittim.Üstüme bir çırpıda bir şeyler geçirdim.İşe geç kalıyordum.Yine.Apartmanın demirliklerine zincirlediğim eskimiş,hatta birazda paslanmış bisikletimi esaretinden kurtararak özgürlüğünü ilan ettim.Daha birkaç pedal çevirmeyle bisikletimin zaten pek de işe yaramayan,yaşlanmış zinciri attı.Daha fazla gidemeyeceğimi anladığımda,biraz geç olmuş,saat yedi yi gösteriyordu.Bu sefer kesin kovulacak ve eve gittiğimde bilgisayarımı sabahlara kadar roman yazmak için değil,iş bulmak için kullanacaktım.
* * *
Bisikletimi sürükleyerek çalıştığım restoranın önüne getirdim.Restoranın önünde duran siyah arabanın camından kendime baktığımda korkunç görünüyordum.Terlediğim ve biraz da nemden kabaran, sıkı toplamama rağmen aradan sıyrılıp çıkan saçım bana başını uzatmış adeta merhaba diyordu.Her zaman yanımda bulundurduğum tarağımla saçlarıma kaçınılmaz bir son yaşattım.Kıvırcık ve taranmak bilmeyen saçlarımı elimden geldiğince çabuk taramaya özen gösterdim.Arabanın camına tekrar baktığımda daha iyi görünüşüm beni memnun ederek son derece özgüven ve biraz da kovulma korkusuyla içeri doğru yürüdüm.İçimden, olduğu yaş dolayısıyla yüzündeki hayat çizgileri,daha doğrusu benim tabirimle kırışıklıkları artmış,gözlerinin altındaki çuval görünüşlü olan göz torbaları ve tek bir tel saçı olmasına rağmen onu da ıslatıp sağa yatıran müdürümüzün içeride olmaması için dua ediyordum.Hem özgüven,hem de korkaklık duygularını aynı anda yaşıyordum.Çalıştığım yerin merdivenlerini çıkarken sanki aynı zamanda çıktığımda uçuruma düşecekmişim hissi mideme sancılar yaşattırıyordu.Eğer işten kovulursam uzun bir süre iş aramak zorunda kalacaktım.Kapıyı yavaşça açtım. Normalde kapının gıcırtısı, herkesin olduğum yöne bakması ve ''kesin kovuldu'' düşüncelerini hissetmeme sebep olurdu.Bugün anlamadığım bir koşuşturma vardı.Eskimiş masa örtülerinin yerine yeni,temiz ve aynı zamanda şık örtüler serilmişti.Normalde yapma çiçeklerden oluşan masalar,şimdi şamdanlardan oluşuyordu.Herkes telaşla restoranı düzene sokuyorlardı.Soyunma odalarına ilerlerken Asya özel bar tarafından beni gördü ve bakışlarını ayırmadan bana doğru geldi.Hiçbirşey demeden beni omuzlarımdan ittirerek soyunma odasına soktu.Boynundan ve belinden bağlanan önlülüğünün iplerini hızlıca çözdü.Sıkı bağladığı için tenini kızartan ve iz bırakan iplerden kurtulup, boynunu yavaşça ovdu.Çantamı personele ait olan eskimiş ahşap rengi dolaba tıkıştırdım.Korkudan terleyen ellerimle tuttuğum telefonum da ıslanmıştı.Hızlıca telefonumu pantolonumun arka cebine yerleşirdim.Askıda duran gri ve çizgili önlüklerden bir tanesini aldım.Asya çıkardığı önlüğü yere atmış dinleniyordu.Boğazındaki gıcığı temizleyince konuşacağını anladım.
''Merak etme,yaşlı müdürümüz daha gelmedi.Bugün de kovulmaktan son anda sıyrıldın.Birazdan dışarıda ne olduğunu soracaksın,sen sormadan ben söyleyeyim.Birazdan müfettişler teftiş için lokantaya gelecekler.Sabahtan beri koptu her yerim ! ''
Her zamanki sitemlerinden bir tanesini yaparak gözlerini devirdi.Ona gülümseyerek içeri girmeden önceki içimdeki korkaklık duygumu kenara bıraktım.Özgüvenimin ağır basmasına zevkle izin verdim.Belimdeki iplere düğüm attım ve hızlıca boynumdaki ipler için Asya'dan yardım istedim.Kendi önlüğünün iplerini bağladı.Bana kapıyı açıp yeşil gözleriyle gülümsüyormuş gibi baktı.
''Önden tatlım ! ''
* * *
Bütün gün durmaksızın çalışmış,ama yine de müdüre yakalanmadığım için dudağımın kenarında oluşan minik gülümsemeyle çantamı boynuma asarak restoranın arka bahçesine doğru ilerledim.Çıkışlarımız geç olduğu için her akşam Asya ile beraber eve dönüşümü gerçekleştiriyordum.Her akşam sürekli sevgilisiyle pazar günü yaptıklarını bana anlatıyordu.Sanki çok umrumdaymış gibi ! Bazen o kadar bunalırsınız ki,kendi dertleriniz size yetmezmiş gibi bir de herhangi bir insanın size dert yanmasını dinlemek zorunda kalırsınız.Daha fazla dinleyecek hale gelemediğim için her akşam yolumu ayırır daha sakin bir yürüyüş gerçekleştirirdim.Bu arada da etrafa bakınarak yazacağım roman hakkında bir konu düşünürdüm.Ya da iş çıkışı sanki kafam çok boşmuş gibi evimin karşısında olan parka oturup yanımda taşıdığım karalama defterime bir şeyler karalar,daha sonra hiçbirini beğenmez ve saçma bulup çöpü buruşturulmuş kağıtla doldururdum.Ama fazla yorgun olduğum için evimde yumuşak terliklerim ve pijamalarımla bilgisayarıma karalama yapmak daha cazip gelmişti.Eve girer girmez duş almaya bile üşenirken,gidip bilgisayarımın başına oturmam oldukça ironi olsa da,kendimi alamıyordum.Çantamı yeşil,daha doğrusu kahve dökülmekten kahverengi olan küçük koltuğuma fırlattım.Kahve aklıma gelmişken onu da unutmadan mutfağıma koşar adımlarla yürüdüm.Kahve yapmayı beceremediğim için kavhe makinesi satın almıştım.Günde dokuz defa kahve içen biri olarak,ilk kahve makinem değildi.Birçoğu ucuz olduğu için patladı.Daha güzelini almak zorunda kalmıştım.Kahvemin olduğunu farketmemiş,yaklaşık on dakika boyunca başında beklemekten kahvem soğumuş,yenisini yapmak zorunda kalmıştım.Kahve problemini kapattıktan sonra,bilgisayarımın başına geçtim.
* * *
Her zamanki gibi hüsrana uğrayan boş sayfama bakıp iç geçirdim.Kendimi on ay boyunca gerizekalı hissediyordum.Kafamı klavyeye vurdum.İki saatimi artık ilerleme kaydederek boş sayfaya bakmayıp,saçma klipler izleyerek ve belki esinleneceğim bir şey olur diye ümitlenerek geçirmiştim.Yatmaya karar verdim.Sanki birileri hayal gücü düğmemi kapatmış gibi hissediyordum.Hayal kırıklığı içinde omzum düşük bir şekilde sandalyemden kalktım.Gözlerim acıyor ve kafam ortadan ikiye ayrılacakmış gibi hissediyordum.Kahve bardağımı mutfağa koyup bütün ışıkları kapattım.Odam sabah bıraktığım dağınıklığındaydı.Gceliklerim buruşturulmuş şekilde yere atılmıştı.Dolabımın içinden yeni eşyalar çıkararak yerdeki dağınıklığı görmemeye çalıştım.Yatağıma yattığımda yakışıklı erkek arkadaşım beni karşıladı.Kollarımla yastığıma sarılıp gözlerimi kapattım.
* * *
Uykumu,dışarıda çığlık atan bir ses bozduğunda çıldıracakmışım gibi hissettim.Ayağa kalkıp pencereme doğru ilerledim.Perdeyi hafifçe araladığımda kendimi dedektif gibi hissetmiş ve gülümsemiştim.Sesi çıkartan kişi ortalıkta gözükmüyordu.Delirdiğimi zanletmeye başlamış,yatağıma tekrar dönüş yapmıştım.O sırada yine aynı çığlık sesi gelince irkildim.Sesin sahibini bulmak için aşağıya inmeyi düşünüyordum.Belki de bir katildir diye düşünüp kendimi aptalca korkutmuştum.Hava soğuduğu için üstüme ceketimi alıp merdivenlerden aşağı indim.Kapıyı açtığımda ayaklarımın dibinde minik bir yavru kedi olduğunu görünce katil olmadığı için kendimi sevinirken buldum.Bacaklarıma dolanmış şirinlik yaptığında, üşüdüğünü ve çok zayıf olduğunu farkettim.Kediyi bacaklarından arasından nazikçe tutup daireme çıkardım.Kediyi çalışma odama bırakıp buzdolabına doğru ilerledim.Süt olmasına dua ederek kapağını açtım ve süt paketini görünce gülümsedim.Küçük bir kaseye sütü doldurdum.Korkmuş bir şekilde bacaklarını kendine çekmiş yatıyordu.Dikkatli bakınca kedinin bembeyaz ve sarı gözlü olduğunu farkettim.Uzun süre inceledikten sonra önüne sütü koyup başını sevdim.Yaklaşık on dakikadan daha kısa bir sürede sütü bitirdi.Kediyi de odama alıp,beraber uyuduk.