"Son kez söylüyorum asla böyle birşey olmayacak" dedim ağlayarak. "Kaç kere söyleyeceğim, geleceğimiz kurtulacak, mecbursun" diyen babama "Sizin geleceğiniz kurtulacak, hemde nasıl biliyor musunuz? benim hayatımı karartarak, benim hayallerim ne ..." bu sefer lafımı annem böldü " Eliz uzatma bu evlilik olacak" artık hıçkırıklarım konuşmama izin vermiyordu.
Koşarak odama çıktım. Göz yaşlarım görüş alanımı bulanık hale getiriyordu. Resmen görücü usulü evleniyordum. Yatağıma kendimi yüz üstü fırlatıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Daha önce hiç görmediğim bir adam ile görücü usulü evlenmek de neyin saçmalığıydı. Hangi devirde yaşıyorduk? Asla bu evliliğe müsaade edemezdim. İstemiyordum.
Başım çatlıyordu ağlamakdan, kaç saattir ağlıyordum kim bilir? Ne yapayım holdingleri varsa? Geleceğimi kurtarmaya çalışıyorlarmış. İşin en can yakan kısmı ise o çocuğu benimle evlendirme nedenleri başı boş hareketleri yüzünden. Kısacası benimle evlenirse sorumluluk sahibi olabileceğini düşünüyorlardı. Kocaman adam olupda hala sorumluluk alamıyorsa, bu durumu düzeltmemi benden beklemeleri tam bir fiyaskoydu.
Kafamda birsürü düşünce vardı. Nasıl kurtulabilirim? Aklıma gelen her düşünce vicdanımla çatışıyordu. Cani planları bir tarafa koydum. Kaçmaya çalışsam herşeyden öte beş kuruş param yok ki. Bu şıkkı eleyip başka şıklar düşünmeye başladım ama başlamakla kaldım çünkü aklıma başka hiçbirşey gelmiyordu.
Nefessiz kalınca kafamı yastıktan kaldırdım. Resmen aşık olduğum şehir Ankara şu an bana zindan gibi geliyordu. Nefret ile baktım odama. Beni zorla evlendirmeye çalışan insanlar gelince aklıma nefret duygum iyice bastırdı.
"Eliiiiz üstünü giyin bu gece gelecekler." diyen annem sanki bi anda kovalarca kaynar suyu başımdan dökmüş gibi hissettirdi
"Bu gece kimin geleceği umrumda değil, hepsinin canı cehenneme" diye bağırdım hıçkırıklarımın arasından. Gözlerim ağlamakdan mayışmıştı. "Eliz çabuk hazırlan" diye tehdit eden bir ses tonunu kullanan babama da asla yapmayacağım şeyi yapıp "Hayır diyorum anlamıyor musunuz?!!" diye şiddetle bağırarak karşı çıktım.
Nefes almak bile zor geliyordu artık. Ağlayamıyordum bile. Hıçkırıklarım da kendini derin iç çekişlerine bırakmıştı. Ne yapacağımı şaşırmış vaziyetteydim. Odanın kapısı sinirle açıldığında odaya girenin kim olduğunu tahmin etmek hiçde zor olmadı. "Eliz çabuk kalk ve hazırlan" dedi bağırarak işte herşey şimdi başlıyordu