Akşama doğru uyandım. Kendi kendime konuşup düşünürken uyuya kalmışım yine acıkmıştım. Sandalyeye baktım bu sefer yemek yoktu. Unuttular beni burda bırakacaklar ve öleceğim diye düşünüyordum. İçimden çok acıktım diye bağırmak geldi. Bağırdımda. Bu sırada pencereden bakınıyordum. Arkamı döndüğümde sandalyede yemek vardı. Bunada anlam veremiyordum her istediğimde yemek getiriyorlardı. Yine sandviç vardı. Sandviçi yedikten sonra tabakta bir not kağıdı vardı. "Küçük Ally biz kırtasiyeci değiliz ya da bir mafya. Senin oyalanman için canın sıkılmasın diye kutuların içine resim defteri, kalem ve silgi koyduk. Amacımız seni aç bırakmak, sana zarar vermek falan değil. Sana iyi davranmaya çalışıyoruz. Bu arada afiyet olsun küçük Ally." yazıyordu. "Madem bana iyi davranıyorsunuz. Yemek istediğimde yemek getiriyorsunuz. Şimdide burdan çıkmak istiyorum. Çıkartın beni burdan!" diye bağırıyordum dolaşarak. Bu arada yine birşey çok dikkatimi çekmişti. Burasının kapısı neredeydi? Bir tur etrafımda döndüm ve bakındım ama sadece duvar görüyordum ve yığılı kutular. Duvarda kapı kolu yoktu hatta ufak bir anahtar deliği bile yoktu. Ee kutuların arkasında desem mutlaka girerken ses çıkarırlardı. Nerdeydi bu kapı? Nasıl bu kadar sessiz giriyorlardı? Söylediklerimi duyup yapıyorlardı?
Canım sıkılmıştı. Resim yapmaya karar verdim. Kendimce birşeyler karalıyordum işte. Zaman geçmek bilmiyordu. Bütün günümü uyuyarak ve resim yaparak geçirecektim heralde. Günlük yazmayı düşünmüştüm. Ama tarihi nerden bilebilirdimki sanki hergün takvime bakıyormuşum gibi. Hava kararmaya başlamıştı. Bende koltukta oturmuş karalama yapıyordum. Bir ses duymuştum sanki etrafima bakındım hemen sandalyemde akşam yemeğimi görmüştüm. Nasıl olurda adamlar bu kadar sessiz olabiliyorlardı ki? Yemeğimi yemek için sandalyenin yanına gittim. Yine bir not vardı. "Ne isterseniz yapmaya çalışıyoruz ama sizi burdan çıkartamayız. Lütfen sizde bu sorularla kafanızı yormayın ve dinlenmeye bakın kendinize zarar vermenizden korkuyoruz bunu istemeyiz. Afiyet olsun küçül Ally." yazıyordu. Her notun altındada gülücük vardı.
Yemeğimi yedikten sonra aklıma bir fikir gelmişti. Sandalyemi koltuğun yanına alacaktım ve yemek getirmeye geldiklerinde onu görecektim ve kapının yerini öğrenecektim. Sandalyeyi kaldırmaya çalıştım. Ama yerinden kıpırdatamamıştım bile. Sanki oraya yapıştırmışlar gibi. Yani bunuda becerememiştim. Uykum gelmeye başlamıştı. Koltuğa uzandım ve uyumaya çalıştım.
Sabah kalktığımda sandalyemde kahvaltım hazırdı. Artık adamlarla konuşmaya bile başlamıştım neredeyse. Ben odada konuşuyordum onlarda yazarak cevap veriyorlardı bu sefer ne yazdıklarını merak ediyordum. İki tane not kağıdı vardı. Not kağıtlarında "küçük Ally biz senin istediklerini yerine getirmeye çalışıyoruz lütfen sende artık burdan çıkmak için veya bizi görmek için uğraşma. Bizi istediğinde göremessin kapıyıda istediğinde göremessin. Belki çok yakınız belki de uzak. Bir ara kapının nerde olduğunu sormuştun hani. Kapıda sana çok yakın olabilir ama sen farkedemiyorsundur. Afiyet olsun Allison." yazıyordu. Tabi bu kadar yazıyı iki not kağıdına anca yazabilmişlerdi. Bugün yine hep aynı şeyleri yapacaktım.
★ ★ ★
10 gündür buradaydım. Yapacak pek fazla bir şeyimde yoktu açıkçası. Arada resim çiziyordum arada günlük yazmaya çalışıyordum. Şuan sabah saatleriydi. Kahvaltımı yedikten sonra yatmaya karar verdim. Koltuğa uzandım.
★ ★ ★
Biranda uyandım. Bir koku geliyordu. Yangın kokusu gibi yoksa yangınların içindemi kalıcaktım yangın neredeydi onu bile bilmiyordum. Korkmaya başlamıştım kapı aniden açıldı. Uzun boylu, hafif şişman, 30 yaşlarında bi adam beni kucağına aldı iğneyi sonradan farketsemde bayıltacaklarını biliyordum.
★ ★ ★
Uyandım. Kaç saattir öyle kalmıştım bilmiyordum. Uyandığımızda sallanıyordum. Birilerinin konuştuğunu fark etmiştim. Bu yüzden kafamı kaldırmadan etrafa bakınmaya çalışıyordum. Arabadaydık galiba. Ben arkada yatıyordum. Ellerim ve ayaklarımı bağlamışlardı. Önde iki adam vardı. Acaba bunlar kimdi? Belkide birisi benimle konuşan biriside bana iğne vuran kişidir. Ama hiçbirini tanımıyordum. Uyandığımı fark ettirmeden onları dinleyecektim. Arabayı kullanan adam "daha ne kadar bekleyeceğiz?" diyordu. Diğer adamda "bilmiyorum ama ona iyi davranmalıyız. Dedesinden para almamız için tek şansımız bu. Kızı elimizden kaçırırsak iş biter. Kıza kötü davranırsak ve dedesi öğrenirse işte o zaman öldürür bizi.
- Neden öldürsünki? Kaç gündür dedesinden haber yok.
- Dedesi torununa çok düşkün ama torunundan kendini gizli tutuyor. Kimse Allison' ın dedesi olduğunu bilmiyor. Neden torunundan kendini gizli tuttuğunuda bilen yok. Tabiki kızında hiç bir şeyden haberi yok. Ama onun dedesinin parasına ihtiyacımız var.
- Mmm. Peki babam o parayla ne yapacak?
O sırada çok sesli bir şekilde hapşurmuştum. Uyandığımı anlayınca arkaya döndüler ve şaşırmışçasına baktılar. Hiçbir şey demedik. Sadece bir kaç saniye baktık öylece. Oturan adam "sen ne zamandır uyanıksın?" diye sinirliymiş gibi bağırdı. Korkmuştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK ODA
Mystery / ThrillerBu adamlar bu kadar çok kırtasiye malzemesini ne yapacaktıki? Adam hem bir mayfa hemde kırtasiyeci miydi? Kafam karışmıştı. Kendi kendime konuşup düşünürken uyuya kalmışım yine acıkmıştım. Sandalyeye baktım bu sefer yemek yoktu. İçimden çok acıktım...