Dün gece Ayla bakıştık. Yine tüm asaletiyle gökyüzünü ve geceyi süslüyordu. O an geleceğimi düşündüm. Umutlarımı. Hayallerimi. Düşünceler beynimde birden dört dönmeye başladı. Sonra umutsuzluğa kapıldım. Bu sadece 3 saniyede gerçekleşti. Tekrar Aya baktım. Sanki içimdeki karmaşayı anlamış gibi, sanki elimden tutmuş gibi kalp çırpıntım oldu. Derinden bir nefes aldım. İçimden saymaya başladım. Ben saydıkça, nefesim tükendi. Ben saydıkça, zamanım azaldı. Ben saydıkça, ölüm yaklaştı. Nefesimi dışarı verdim. 23 saniye. Bir nefeslik zaman. Diyorlar ya dolu dolu yaşayın diye. Aldığınız her nefesin bir anlamı olsun diye. Bunu saçma buluyorum. Gerçekliğe dönelim. Gerçek hayata. Hani acımasız ve bencil olana. Aldığını geri vermeyene.
Aslında bazı gerçeklerden çok yalanlara ihtiyacımız vardır. Bizi kandırmalarına ve bize oyun oynamalarına. Belki o zaman hayatımız monotonluktan bir adım uzaklaşır. Düşünün her gün yürüdüğümüz yol, karşınıza çıkan insanlar, parktaki çocuklar, kavga eden gençler, elinde market poşetiyle ağır adımlarla yürüyen yaşlılar bunların değiştiğini. Sizden çok şey istemiyorum aslında. Sadece düşünmenizi. Kendi hayalinizde yaşamı değiştirmenizi. Kapı kilitliyken zorlamanızı. Biraz daha düşünün. Yollar bulun. Deneyin. Anahtar olduğu halde zorlamaktan vazgeçmeyin. Kısacası hayallerinizden vazgeçmeyin. Gökyüzünüzün yıldızı bol olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜĞÜM
Non-FictionYaşamak nedir? Yaşam nedir? Beklenilen, istenilen ve amaç edilen nedir? Bunlar yaşam mıdır? Peki, nefes almak nedir? Güçlü olmak ya da koşmak nedir? Yaşam nedir? Bu aralar kendime sorduğum sık sık sorular arasında en çok olanı "Gerçekten yaşıyor muy...