Bir cenazedeydik. Herkes ağlıyordu. Yağmur yağıyordu. Korktum açıkçası. Tabuta doğru baktım siyah beyaz bir fotoğraf vardı. Tabuta doğru yürüdüm. Deniz'di(abim) bu! Kalbim acıyordu ama çok garip bir acıydı hiç birşey hissetmiyor gibiydim ama sanki ağlamam gerekiyordu. Şoku atlatınca hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Sonra birden bir ses geldi. Müzikti cenazede ne işi var diye lanet okumaya başladım.
Because I'm happy
Clap along if you feel like a room without a roof
Because I'm happy
Clap along if you feel like happiness is the truthOH. Bu alarm sesiydi. Resmen yüzümde gülicükler açıyordu. Mutluktan kahka atıyordum. Beynim yerine gelince direk Deniz'e koştum. Minibüsteki yolculuğum öyle berbat geçmiştiki hatırlamıyorum. Anahtar bende de olduğu için kapıyı açıp. Bir anda ağlayarak kollarına yapıştım. Abim ne olduğunu anlayamadan sarılmama eşlik edip kollarını endişeli bir şekilde belime sardı.
~Yavaş t-shirtüm sümük oldu (yüzünü ekşitti)
-Abiii (burnumu çektim)abiiiii
~Adımı ezberleyeceksen adım abi değil. DENİZ!
-(herşeyi anlattım)
~Tamam işe gidicem bay bay
-Bu kadar mı?
~(yalancıktan sarıldı)
Tam kaçarken onu burada tutmak için "AÇIM " diye bağırdım k da tezgahta var deyip sırırtı. Başaramamıştım. Buzdolabını karıştırırken. Birden onu gördüm PERİPELLA komik olabilir ama abim de ben de paraya kıyamayan insanlardık. Bizim tüm ömrümüz boyunca favorimiz Nutella değil Peripella'ydı. Hemen tanıdık dolaptan ekmek alıp canım Peripellamı sürdüm. Yerken birazda instagramda gezindim.
WTF!?
Barış ikimizin selfiesini insatagrama atıp altına "Sevgilimle" yazıp o vıcık vıcık kalplerden koymuş! Derhal rehberimi açıp "Peace" yazısına bastım. Kocaman bir HUH çekip aradım ikinci arayışımda açtı.
-A...
~Ben çok öz...özür dilerim beni af...affet nolursun (hüzünlü sesle)
-Sakin ol!
~Of çok kıskançım özür dilerim kızma lütfen!
-Bak sana kızgın felan değilim. Ha ama bana kızgın lakabını takarsan kızgın olurum. Şimdi lütfen sakin bir dille olanları anlatırmısın.
~Of varya seni çok seviyorum canım arkadaşım ya canı...
-İlkokul kitaplarındaki gibi konuşmayı bırakıp anlatır mısın?
~Tamam hani benim eski vardıya?
-Evet?
~O beni akşam baya bir aradı işte buluşalım yeniden arkadaş olalım diye felan. Benimde zaten kaybetmek isteyeceğim bir sevgilim ama arkadaş olarak kaybetmek isteyemeyeceğim bir kankam olduğu için kabul ettim. O da ardından sevgilisinin olduğunu söyledi. Bende benimde var dedim...
-O da fotoğrafını istedi sende koydun değil mi?
~Evet biliyorum sana sormam lazımdı beni affet!
-Ya Barış saçmalama tabikide yardımcı olucam ben senin kankanım ve kankalık sadece iyi günlerde olunmaz. Hem hesabın kişisel bizim ölümüne kanka olduğumuzu bilmeyen bir o vardı.
~Haklısın. Seni seviyorum yarın sana mesaj attıktan 1 saat sonra almaya gelicem. Anca o zaman hazır olursun (güldü)
-Bende seni seviyorum. Ve beni çok iyi tanıyosun. (güldüm) Bay bay
~Bay bay
Telefonda konuşurken bir taraftan tıkındığım için ekmeğim çoktan bitmişti. Yarınki mükemmel deneyimim için hazırlık yapmak aklıma gelince koşarak evden çıktım. Tam merdivenlerden inmiştim ki yukardan biri "Kızım kapıyı kilitlemedin diye bağırdı. Bende kırılan heyecanımla kapıyı kilitlemeye çıktım. Bu sefer koşmadan beş karış yüz ifademle aşağı indim. Oh, bebeğim karşımda tam istediğim tarzda bir elbise vardı. Hiç düşünmeden koşarak mağazaya girdim. Yaşşasın elbisenin benim bedenimden olan bir tanesi kalmıştı hızla alışveriş sepeti almaya gittim. WTF! Bir başka kadın elbisemi eline almıştı. Koiarak olaya giriştim.
-Galiba bir yanlışlık oldu o elbise benim!
Şöyle bir dönerek:
~Orada burada gezmeseydin tatlım. Ayrıca o göbeğinle buna giremezsin.
Güldüm ve yeleğimin kabarıklığını indirerek dümdüz karnımı gösterdim ve bir "emin misin? bakışı attım.
-"Üzgünüm ama o elbise hamileler için değil"dedim. Onun göbek olduğunu bildiğim halde.
~Ne münasebet be...ben hamile felan değilim. Ne diyosun sen be! (endişeli endişeli)
-Oh, çok özür dilerim. Cidden yani şey olunca eşşek kadar. Öyle zannettim kusuruma bakmayın.
Laflarımı ağırdan ağırdan aşılayarak kadının şoku ağır atlatmasını sağladım. Bu da elbiseyi kapmamı sağladı. Kadın sırf altta kalmamak için "Iyy zaten senin elinin deydiği bişeyi alamazdım"gibi rahatlatıcı sözler söyledi. Eee itiraf gerek bende inatçıyım. Kadın gibi altta kalmamak için "Ellerim fazla mükemmel gelmiş olabilir alışığım bunlara"dedim ve elbiseyi sepete atıp hiç deneyip vakit kaybetmeden kasaya ilerledim. Kasiyer her ne kadar gülüşü benden saklasada görebiliyordum
Ben de rahatsız olmuyorum rahat rahat gülün dercesine küçük bir gülümseme attım. Mesajımı almış olacak ki gülücükleri kahkaya dönüştü. Kasada işim bitince mağazadan ayrılıp ayakkabıcı veya takıcı aradım. Sonra aklıma birden dank etti ya spor giyiniyorsak. Direk telefonuma sarıldım ve Barış'ı aradım. Açar açmaz "yanımda" diye fısıldadı. Bunun anlamı şu "aşkım, bitanem, sevgilim" gibi vıcık vıcık sözcükleri kullanmam gerektiğiydi. Eee bende öyle yaptım.
-Alo sevgilim nasılsın?
~İyiyim birtanem sen nasılsın?
Barış'tan ilk kez böyle cümleler duyduğum için dayanamayıp sessizce güldüm. Onunda güldüğünü az çok anladım.
-Ben de iyiyim şey sorcaktım sevgilim şık mı giyiniyoruz yoksa spor mu?
~Şık birtanem
-"OH" tamam tatlım seni seviyoruum
~Bende seni bay bay
-Bay bay!
Öyle rahatlamıştım ki yolda az kalsın eziliyodum. Uzun süre yürüdüm yürüdüm ve en sonunda hem takıcı hemde ayyakkabıcı bir yer buldum. Heyecanla girdim. Elbisem siyahtı bu yüzden rahatlıkla ayakkabı güzel küpeler birde çanta bulmuştum. Kasaya gidil hepsini ödedim. Uzun bir yolculuk sonu eve gelebilmiştim. O kadar yorulmuştum ki devamını hatırlamıyorum.Sabah kalkdığım an ne yaptığımı anlayabiliyordum yerde poşetler ve dağınık bir yatak. Bende bu ustaca dağınık yatağı bozmak istemeyip uzanarak televizyon izledim. Lanet olsun uyuya kalmışım neyseki mesaj sesimi sonuna kadar açıp minicik bir "Hazırlan 1 saatimiz var" mesajını bile öküz gibi bağırttırmayı başarmıştım. Hemen kalkım kıyafetimi giydim. Makyaj felan derken bir 20dk'm gitmişti. Koşarak evden çıkıp alt kattaki kuaföre gittim.Eve tekrar geldiğimde artık hazırdım.