16

909 115 43
                                    

İki bölüm boyunca no texting. Normal bölüm. Ama kısa. Çok kötüyüm.

Saat insanların normalde uyanık olduğu zamana gelince Albus giyindi ve Ortak Salon'a indi. Tamam, şimdi elinde sadece üç kişi kalmıştı, ama nedense onlar olmadığından emindi. Kesinlikle yanlıştı.

Büyük Salon'da hala çok az kişi vardı. Ancak Albus, Rose Weasley'i Ravenclaw masasında fark edince düşünmeden yanına doğru ilerledi.

"Şimdi," dedi Albus Rose'un önüne oturarak. Telefonu cüppesinin cebinden çıkardı ve Rose'a gösterdi. "Bu kız kim?"

Rose iç çekti, "Sana da günaydın, gün ışığı."

"Rose."

Rose öne doğru eğildi ve sinirle fısıldadı, "Al, dün takımımızı yerle bir ettiniz. Bu yüzden kuzenim olman kimsenin umrunda değil. Bina'm beni halk düşmanı olarak damgalamadan, git buradan."

"Hayır," dedi Albus, aynı şekilde öne eğilip fısıldayarak, "Söylemeden gitmeyeceğim."

Rose inledi ve elinin alnına vurdu. Bina'sını suçluyor olabilirdi, ama anlaşılan kaybetmelerine o da sinirliydi. "Ne bu sendeki heves? Öğrensen ne olacak sanki?"

Albus önce mesajları ona okutmayı, zavallı kızın bir aydır ne kadar acı çektiğini göstermek istedi. Ama fikrini değişti. Mesajları Rosie'ye bile göstermek istemiyordu.

"O üzülüyor, Rose." dedi Albus, "Hem de gerçekten çok. Buna son verme-"

"İkiniz de çok aptalsınız." dedi Rose başını sağa sola bulayarak. Parlak kızıl saçları da onunla birlikte uçuşuyordu. "İkiniz de. Ve ikiniz de asla beni dinlemiyorsunuz. He-hey, Ravenclaw olan benim!"

"Rose!"

"Söyleyemem, Al!" dedi Rose sonunda. "Gerçekten söyleyemem. Bana neler yapar biliyor musun? Üstelik, kendisi söylemeli. Ben onun yerine diyemem. Daha kötü olur."

"Peki ne yapmalıyım?" dedi Albus, oflayarak. Arkasına yaslanmak istedi, ama masaların arkalarının olmadığını vaktinde hatırlayabildi. "Gerçekten, bunu böyle bırakamam."

"Centilmen tarafın mı tuttu yine?" dedi Rose yulaf ezmesinden bir kaşık daha ağzına koyarak. "Üzgünüm, Al, ama şu an hiçbirinizle uğraşamam. SBD'lere hazırlanmam gerek ve-"

"Ve Scorpius Malfoy'dan hoşlanıyorsun, ama bunu ne kendisine diyebiliyorsun, ne de Ron'un bu işten haberi olursa, neler olur tahmin bile edemiyorsun. Tebrikler, Rosie. Benden beter batmış durumdasın."

"Kes sesini," dedi Rose gözlerini devirerek.

"Git söyle ona," dedi Albus, "Zaten biliyor. Hatta tüm herkes biliyor."

Rose yine umursamayarak yemeğini yemeye devam etti.

"Rose?"

"Söyledim." dedi Rose kaşığını kasesine bırakarak, "Nereden biliyor sanıyorsun? Kendisi anlayabilecek kadar akıl nerede onda?"

Ardından Rose sinirle ayağa kalktı, "Hepinizden nefret ediyorum." dedi ve çantasını da aldı, Albus'un yüzüne bakmadan, hışımla çekip gitti.

Albus bir süre şaşkınca onun arkasından baktı. Ne demişti ki?

Lookin' at Wrong Places | Scorbus textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin