ATEŞ

65 0 2
                                    

Üstünde avladığı kaplanın
kürkü elinde mızrağı ve yanında da odunlarla bir kaç tavşan vardı . Tabi vücudunu kaplayan çizikleri ve yaraları unutmamak gerek . Tavşanlar da daha yeni avlanmış kanlı bir şekilde , avladığı her hayvanı koyduğu kayanın üzerindeydiler . Attığı bıçak kiminin tam kalbine denk gelip acısız bir şekilde hayatına son vermiş kiminin de bacağına veya sırtına isabet edip acılı bir ölüm vaat etmişti . Adam yemeği için yer yapmaya çalıştı . Elindekilere son bir kez daha baktı . Karnından gelen sesler onu daha da bir telaşa soktu . Odunları çapraz bir şekilde koyup yer hazırlayabilirdi . Eline üç tane odun aldı ve birbirlerine tutturdu . Sonra da iki odun aldı ve birbirine sürttü . Odunların yerleşmesi için birazcık yontulması gerekiyordu .
Fakat istediği verimi alamadı . Sürttükçe sürttü odunları birbirine .
Daha da hızlandı . Sonra bir şeyler mırıldandı . Kızmaya başladı . Ellerini birkaç kez sertçe göğsüne vurdu .
Sonra garip bir şekilde elinin acıdığını ve odunların arasından grimsi bir şeyin yükseldiğinı gördü .
Duman .
Bu onun öksürmesine neden oldu . Nefes almasını zorlaştırdı . Ve adrenalini tüm vücuduna yaydı .
Elindekilerini korkmuş bir şekilde ileri savurdu ve ayağa kaldı . Elleri acıyordu ve odunların garip bir hal aldığını gördü .
Kırmızı ve turuncununa karışımı olan ve hayatında hiç görmediği bir şey .
Ve insanoğlu ateşe tanık oldu .
Korktu . Ne olduğunu bilmediği o şeyden korktu . Mızrağını da zar zor avladığı tavşanları da arkasında bırakarak koştu . Gözden kayboluncaya kadar ...
Ve onun yerini kanatlı canlılar aldı .
Periler ...
Üstlerinde yapraklarla ve rengarenk çiçeklerle bezenmiş kıyafetler vardı .
Kural basitti aslında .
Peri dünyaya gözlerini açtığında toprak ana onun özelliklerine göre bir kıyafet taşır , sihirli sözcükler mırıldanır ve onu uçmaya hazırlardı .
Büyüdüğünde ise masumluğunu kaybetmez , insanlara olan sevgisi artar ve onlar için kendilerini feda edebilecek yapıya gelirlerdi .
İşte bugün de böyle bir şey olmuştu . Insanoğlu ateşi bulmuştu . Onların görevi ise insanlara onu tanıtmak ve ateşten gelebilecek zararlardan korumaktı .
Arkalarından sarı pırıltılar bırakarak mağaraya girdiler . Haberi almışlardı demek .
Mağaranın içinde dört döndüler ve ateşin çevresinde yuvarlak oluşturacak biçimde
oturdular .
Şaşkınca bakıştılar ve ellerini ateşe doğru yaklaştırdılar .
Ne kadar da garip bir şeydi . Hem ısıtıyor hem de ışık saçıyordu . Göz bebekleri büyüdükçe büyüdü .
İçlerinden kilolu olan , yanında taşıdığı çınardan yapılmış ve menekşe çiçeğiyle süslenmiş olan sepeti ortaya koydu .
" Gerçekten çok acıktım . " dedi karnını ovalarken .
" Acıktım . "
Diğerleri de aç olduklarını fark ettiler .
Başında çiçeklerle bezenmiş taç bulunan peri , buraya gelmeden önce aldığı kocaman yaprağı yere serdi .
Onun çaprazında oturan peri de sepetin içindekilerini çıkarttı .
En sona sakladığı jambonları da çıkardıktan sonra sepeti kaldırdı .
Eline beş altı tane janbon alıp ince bir dala dizdi ve ateşe tuttu .
Hayran hayran ateşin mucizevi bir şekilde jambonları ısıtışını izlediler .
" İşte böyle yaparsak yiyecekler daha lezzetli olur . "
Dalı ateşten çekti ve jambonları arkadaşlarına dağıttı .
" Sen nerden biliyordun ki ? "
Soruyu soran içlerindeki en meraklı periydi .

" Toprak ana , insanoğlunun ateşi bulduğunu haber verince meraktan sordum . O kadar özellik saydı ki . Ama benim aklımda kalan özellikleri bir kaç tane . "

" Hmmm . Bayıldım . Sevmediğim şu yiyeceğin bu kadar lezzetli olacağını düşünmezdim . "

Yiyeceklerini bitirdikten sonra elele tutuştular . Gözlerini kapatıp konsatre oldular .

" Toprak ana , toprak ana duy sesimizi . Şu mucizevi şeyi bağşettiğin için sonsuz teşekkürlerimizi al . "

Konuşmalarını " Tek bir dileğimiz vardır o da , insanoğluna öyle bir özellik ver ki ateş ona zarar vermesin . Onlara öyle bir özellik ver ki ateş onların canlarını yakmasın . " bu sözlerle devam ettireceklerdi .

Ama onlar sözlerini bitiremeden mağaraya gürültüler içinde insanlar doluştu .
Gözlerinde alevler yükseliyordu . Sinirli olduklarını belirtmek istercesine mızraklarını yere vurdular .
Periler kapana sıkışmış kurtarılmak için toprak ana'ya yalvarıyorlardı . Ama duydukları tek şey seslerinin yankılarıydı .

İşte o gün insanoğlu , toprak ana'nın yavrularını öldürdü .

Periler onlara zarar vermemek için bir tepki de bile bulunmayıp ölümlerini izlediler .

Son periyi de yakalayıp ateşe attıklarında ise tok bir çığlık duyuldu . Yer sarsıldı gök gürledi . İşte bu olanlar toprak ana'nın feryatlarıydı .
İnsanoğlu için yaptıkları yavrularına mezar olmuştu .

İşte o günden sonra ne periler gözüktü ne de onların iyilikleri .
Ölümler , kuraklık ve bu felaketlerin zorunlu kıldığı göçler .

Toprak Ana yavrularıyla sınandığı bu imtihanda çok acılar çekti . Onların ölümlerini hatırladığı her an yeryüzüne nefretini püskürttü .

Ve insanoğlunun her ölümünde yine onlara acıyıp toprağına aldı .

Ateşe değen her el yandı , acı çekti , aynı yavrularının hissettiği gibi ...

ATEŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin