Park

36 3 2
                                    

Yazar ın ağzından.
Evin merdivenlerinden inerken aynı zamanda ceketinin fermuarını düzeltiyordu.Takılıp düşmesi içten bile değildi ama genç kız bunu umursamıyordu.Sebepsizce etrafına baktı. Donuk gözlerinde herhangi bir ifade yoktu. Bakışları insanı bir anda donduracakmış gibi soğuktu. Dışardan bakan herkes bu donuk ve ifadesiz bakışlardan onun soğuk bir kız olduğunu düşünürdü. Halbuki ne kadar cana yakın olduğunu sadece arkadaşlarına gösterebiliyordu. Merdivenlerden hızla inip sokağın sonundaki parka yürüdü. Parkta kimsa yoktu. Buda normaldi,sabahın 5 inde kimse parka gelmezdi. Sabahın bu saatleri soğuk olurdu. Kış mevsimini de hesaba katarsak hava oldukça soğuktu. Onun üstündeyse sadece ince bir ceket vardı. Ceketin kollarını parmaklarına kadar çekip önüne gelen ilk banka oturdu. Gözlerini rüzgarın salladığı salıncağa dikmiş öylece bakıyordu. Gene uyuyamamıştı. Kabusları yakasına bir pençe gibi yapışmış onu rahat bırakmıyordu. O bunları düşünürken telefonun o uğursuz sesi boş parkta yankılandı. Her zaman çatılmaya hazır olan kaşlarını çatıp telefonunu çıkardı. Telefondaki yazıyı görünce yüzüne bir tebessüm yerleşti. Dışardan bakan biri bunun tebessüm olduğunu anlayabilir mıydı bilmiyorum ama onun için büyük nır başarıydı.' SELİN 'isminin telefonun ekranında ısrarla çıkmasına dayanamayarak telefonu açtı genç kız. SELİN' in nerdesin sorularına karşılık cevap gelmedi. Telefonun öbür ucundan selinin teleşlandığını belirten sesler geliyordu ama cevap vermiyordu.İyimisin bağrışlarına karşın tek söylediği ağzında fısıltı gibi çıkan"Parkatayım"sözü olmuştu. Telefondan gelen ' dıt dıt ' sesleriyle Selin in telefonu kapatıp onun yanına geldiğini anladı. Yalnızlığın son seslerini dinlemeye başladı. Rüzgarın sesi kulaklarında uğursuz bir şekilde yankılandı. Bu sesten nefret ederdi çünkü ona yalnız olduğunu,kimsesiz ve güçsüz olduğunu hatırlatır gibi başının içinde dolanıp durur du ama yinede yalnız kalmak istediği zamanlarda,kimseye gülün görünme km istemediği zamanlarda bu sese sığınırdı. Yakınlaşan ayak seslerinden Selin in geldiğini analadı. Sanırım siktiriboktan hayatındaki tek arkadaşıydı.Yüzünde buruk bir gülümseme oldu. Selin in onun yanına oturmasını bekledi. Kafasını ona çevirip sıkıca sarıldı. Onun hayatta olduğunu bilmek güzeldi. Birbirleri için canlarını feda ederlerdi. Bunu ikisinde biliyordu. Birbirlerine kaç defa yardım etmişlerdi. Hastanelerin bekleme odalarında ,mahkeme duvarlarının diplerinde,karakolların bahçelerinde,her yerde beklemişleri birbirlerini. Her şeyleri ortaktı. Bir şey hariç,KABUSLAR.

Selin in biraz daha neşeli olmasının sebebi buydu galiba. Bazen keşke öşsem de kurtulsam diye düşünmüştü ama sonra vazgeçmişti. Aklına Selin gelmişti.

Selin arkadaşının her zaman soğuk olan ellerini tuttu. Havanın da etkisiyle daha da soğumuş buz gibi olmuştu. Uzun ince parmakların yumruk şeklinde olması Selin in bunu açamayacağı anlamına gelmezdi. Kurumuş kan lekelerinin kapladığı parmakları yavaş yavaş açarken kanlarla kaplı avuç içleri tırnak izlerinin açtığı yaralarla doluydu. Şaşkınlığın getirdiği tepkiyle açtığı gözlerinde yaşlar dolmaya başlamıştı. Donuk bakan gözler arkadaşına bakarken üzgün bir çocuğun bakışları gibi olurken buruk bir gülümsemeyle "Alıştım artık hadi gidelim" dedi ve ayağı kalkarak Selin e de elini uzattı. İki arkadaş eve doğru yürümeye başladı. Alışıldık durumlardı bunlar. Her gün olmasa da böyle geçerdi çoğu gece kabuslar ve kanlanmış avuçlarla...

Arkadaşlar bu benim wattpadde
İlk hikayem anlıcağınız daha yeniyin. Telefondan yazdığım için biraz kısa oldu. Yakında sınava  gireceğim için wattpadde göremiyorum ama elimden geldiğince bölüm yazacağım. İlk 2-3 bölümü tanıtım amaçlı yazarın ağazından yazacağım umarım kusura bakmazsınız. Kusura bakmayın. Umarım hikayeme bir şans verirsiniz. Şimdiden teşekkürler.

KABUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin