Dört Kız Bir Bonus

54 5 8
                                    

Siyahtı bir duvarım. Bir diğeri ise beyazdı.  Siyahım; içimin her zaman ortada olan karanlığının temsiliydi,  yaşayamadıklarım, söyleyemeyip içime attıklarımdı. Beyazım; melek tarafım canı acıya acıya yaşatmaya çalıştıklarım siyahımın içinde çırpınan yaralım, yaşayacakları yaşatmaya çalışan tarafım. Onun için farklıdır bendeki siyah  beyaz aşkı. Onun için Odamın bir duvarı  Siyah rengiydi, diğer tarafı ise aydınlığımın beyazıydı.

 Sen hazır mısın koca yürekli adam.
  Hazır mısın? Siyahım da ki ışığıma dokunmaya. Hazır mısın? Benimle Siyahım da yanmaya. Peki Hazır mısın? Benim beyazı mı yaşatmaya. Hazır mısın? Hayal'in hayallerini hayatlaştırmaya. .

Yüzüme  değiyordu beni uyandırmak istercesine rüzgar. Hafif dokunuyor hafif okşuyor  gibiydi. Kalk diyordu bana 'hayat yaşatmaya muhtaç'der gibi.

En sevdiğim hava, bulutlar güneşi kapatmış boğuk bir hava, rüzgar tenini okşarcasına esiyor.  O sana dokundukça sen ona gitmek istiyorsun. Ama artık kalkmam gerektiğini de biliyordum. Yüzüme değen o rüzgarı aniden iterek kalktım, yatağımın yanında duran konsolun üzerinde ki  siyah beyaz olan saatime baktım. Saat 07.00  yine isyan ederek battaniyeyi ayağımla tepikleyerek ittim. Saate dil çıkarıp zorda olsa evlenmek istediğim yataktan ayrıldım.

Ev ahalisi uyanmamıştı daha. Yani bugün annemin o güzel kahvaltısını yapmadan gidecektim okula. mutfağa gittim dolabın kapağını açtım atıştırmalık bir şeyler var mı diye bakındım,  gözüme kasede ki peynir takıldı. Imm  en sevdiğimden örme peynir.  Sandviç ekmeğini alarak arasına sıkıştırdım peynirleri, domatesi ince ince dilimleyip ekmeğin arasına koydum. Hemen  atıştırıp çıkmalıydım, tam sandviçten bir ısırık alırken dolabın kapağının uyarı sesi geldi. gözlerimi devirerek ofladım, ayağımla kapağı kapatıp hemen odama geçtim. Evet şimdi hazırlanma vakti...

Siyah ten rengi çorabımı bulup hemen giydim. Mini okul eteğimi giyip lacosumun en alt düğmesini taktım. Saçlarımı da taradım. Ve şimdi olmazsa olmazım rimelimi sürdüm ve işte şimdi çıkma zamanı. masamın üzerinde duran kulaklığımı da alıp çantama atarak evden çıktım. 

Merhaba tenimi okşayan güzel rüzgar, merhaba kaldırım taşları, ve merhaba seksen dakika beni çekecek olan portakalım. İşte geldi, haydi bakalım işkence zamanı gözümü devirerek otobüse bindim. ve tabi ki benim köşeme en arkaya geçip oturdum ilk duraktan bindiğim için otobüsün içi boş olurdu sürekli, otobüs benim hakimiyetim de sanırdım kulaklığımı taktım. 'Şehrin  ilk durağından  son durağına gidiyor, binmeyen kalmasın' diyerek içimden, güldüm.  Ve kulaklığı takıp müziği açtım...

Kalbimde yine burukluk yine garip hisler vardı. Söz vermiştim kendime kimse ile samimiyet kurmayacaktım. Eski okulumda kiler Saka Lisesinde yaşanmayacaktı. Ben derin düşüncelere dalarken müzik ardı ardına ilerliyordu. Ne yapacaktım bugün okul şehrin içi olsa aralarda çıkar dolaşırdım ama şehrin dışındaydı okul. AH Saka lisesi bana uğurlu gel.  Bir kaç durak ilerledi portakal, inenleerr binenleer bense hala köşemdeydim. Dışarıyı seyir ederken bir parmak beni sevimsizce dürttü. Aniden kaşlarımı çatıp omzumu delen kişiyi görmek istedim. Kafamı çevirince çatan kaşlarım aniden düzeldi onun yerine güzel bir tebessüm karşıladı. Çakıltaşı kalemle çizilmiş kız Merve.

-'Hayalllll merhaba bak ilk günden karşılaştık'.  dedi ve sanki kırk yıllık dostuymuşum gibi yanaklarımdan öperek sarıldı.  Bense şaşkınlığımı yüzümden atıp içtenlikle sarıldım.

- Merhaba Çakıltaşı  evet yine karşılaştık.

-Güzel oldu ya laflarız biraz.

-Olur bana uyar Merve.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 22, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hayallerime DokunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin