Bölüm 1 - Geçmiş

1.2K 25 0
                                    

İpi boynuma geçirdiğimde herşey için artık geç olduğunu düşündüm. Geri dönmek, sarılmak, sevmek, sevilmek. "Hepsi, artık hepsi için çok geç" dedim. Ayağımın altında ki eski boyası soyulmuş kahverengi sandalyeyi tek ayağımla itmeye başladığım anda bodrumun kapısı ani bir hareketle açıldı. O heyecanla ayağımın altından kayan sandalyeyi farketmedim bile ellerimle boynumu tutmaya gerek kalmadan tek hamlede tuttu elimden..

Okulun ilk günüydü hiç heyecanlı değildim. Neredeyse her yıl okul değiştirdiğimden heyecanımı tamamiyle kaybetmiştim. Annemin hazırladığı sandviçe dokunmadan sokağa attım kendimi, kaldırımda sabah uykusunun verdiği şehvetle yürümeye başladım sanki her adımda uykusuzluktan haz alıyordum. Kafamı yukarı kaldırdığımda ağaçların ince, uzun, bir o kadar hüzünlü dallarını farkettim hepsi yalnızdı ilkbaharda hepsinin yalnızlığı son buluyordu ama sonbaharda hepsinin yalnız kalmak için sebepleri vardı kendilerine açıklayamadıkları, söylemeye korktukları sebepleri. Bir anda okulun kapısına geldiğimi farketttim. İçeriye girerken bu yere her gün gelmek zorundamıyım diye kendi kendime bir bakış attım."Evet, gelmek zorundayım." Koridorlarda ilerlerken sınıfın kapısına geldiğimde içeri girmekte tereddüt ettim. Ama zorundaydım hiç olmadığım kadar. Girdiğimde yer seçmek için çok vaktim olmayacaktı hemen seçmeliydim. Kıvırcık saçlı şu bilgisayar manyağı çocukmu veya şurda ki çalışkan çocuğun yanına oturmalıyım ya da futbol takımının kaptanı olduğu belli olan yakışıklı, kaslı çocuk belki de İkinci sırada oturan Hafif dalgalı saçları olan, güldüğü zaman yanağında uzay boşluğu gibi gamzesi çıkan, gözleri kısık, siyah saçları beline kadar uzanmış olan kızın yanına oturmalıyım.. Evet evet onun yanı boş gibi görünüyor. Yanına yaklaşırken ona baktığımı farketti sanırım ki hemen bir hamle ile çantasını diğer tarafa çekti. Boşmu diye sormaya kalmadan "Evet, boş oturabilirsin" dedi. Sanırım biraz ukalaydı veya sıcakkanlı bunu öğrenmek için bolca vaktim olacağı kesindi. Ders başladığında tüm sınıf dolmuştu. Sanırım tarih dersindeydik. Konuşmaya başlar başlamaz "Ben Vincent, Christopher Vincent. Tarih derslerinize ve eğer hatırladığım gibiyse 4 dersinize daha ben giriyorum". Bundan daha kötü birşey olamazdı bu iri kıyım, sabahları jambon yiyen, kel adamı bir ders görmek yetmiyordu sanki. Zilin çaldığını duyduğumda içime güneş doğdu sanki bu sınıfta bir dakika daha kalmak istemiyordum Bütün gün anıran, ağzını yayarak sakız çiğneyen, anaokulundan fırlamış, insanlar(!) topluluğunun arasında bir ben normaldim sanki bir ben, he tabi birde adını şimdilik bilmediğim kız var sıra arkadaşım demek daha doğru olur sanırım.Koridorda yürürken futbol takımının kaptanının adının Nathan olduğunu duydum şansmıdır bilemem ama  bir anda kendimi Nathan'ın üzerinde buldum, çarpışmanın etkisiyle ikimizde yere düşmüştük tüm okulun bizi görebileceği bir yerde olduğumuz için Nathan'ın bu durumu abartacağı belliydi yerden kalktığım anda karnımda bir sıcaklık hissettim.

Yaşamaya Adanmış İntiharlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin