Sirius cezadaydı. Tabi bu da James için sıkılmak demekti. Aynayı çıkardı ve bakmaya başladı. Sirius'un parlak , dalgalı ve siyah saçlarını , düzgün yüzümü ve grimsi gözlerini görüyordu. Bir yandan bir şeylerle uğraşıyor , bir yandan da aynaya bakıyordu. James'i görünce derin bir nefes verdi. Dudakları tam oynayacakken , aynayı indirdi. Bu McGonagall odaya girdi demekti. James biraz bekledi. Birkaç dakika sonra , Sirius aynayı kaldırdı. James konuştu "Naber Patiayak? Nasıl cezalandırıyor seni McGonagall?" dedi gülerek. Sirius derin bir nefes aldı "Odasındaki kitapları sıraya diziyorum ve siliyorum. Sihirsiz." dedi. Yüzünde bir dehşet ifadesi oluşmuştu. James , McGonagall'ın ne kadar çok kitabı olduğunu bilirdi. O da çok temizlemiş ve sıralamıştı. Ayrıca McGonagall , sanki öğrenciler cezaya gelmeden önce kitapları dağıtıyor gibiydi. Çünkü normal zamanlarda kitaplar parıl parıl , düzgün bir sıradayken , cezaya geldiklerinde tozlanmış ve karışmış oluyordu. Sirius , "Geldiği zaman çalışıyormuş gibi yapıyorum. Ama aslında sadece arada asamı hareket ettiriyorum. Gelmeden önce ayak seslerini duyabiliyorsun. Neyse ki kedi olarak gelmiyor." dedi gülerek. "Ve o gelmeden asamı biraz sallıyor ve azıcık düzeltiyorum." dedi. James güldü "Çok zekisin Patiayak!" dedi gülerek. "Köpek kulakların çalışıyor olmalı." dedi fısıldayarak. Sirius sinirliymiş gibi bir yüz ifadesi takınarak "Ah Çatalak seni hain!" dedi ve hemen ardından ikisi de gülmeye başladı. Sirius birden ciddileşti. "Cadı geliyor." dedi ve aynayı indirdi. James hala aynaya bakıyordu. Birkaç dakika sonra Sirius aynayı kaldırdığında , koridordaydı. "Geliyorum James! McGonagall bu kadarın yeterli olduğunu düşündü." dedi. Bu James'i kesinlikle çok mutlu etmişti. Evet Remus ve Peter'la da yakındı. Ancak Sirius'un yeri farklıydı.
Birkaç dakika sonra Sirius yatakhaneye geldi. Patlamalı pişti için takım kuruyorlardı. Sirius'ta gelince , Peter ve Sirius , James ve Remus takım oldu. Sirius ile Peter'ın olmasının sebebi , Peter'ın çok kötü olması , Sirius'un ise çok iyi olmasıydı. Yaklaşık 20 dakika kadar oynadıktan sonra , Peter'ın elindeki deste patlayınca oyunu bıraktılar. Peter , Madam Pomfrey'in yanına gitmişti. Madam Pomfrey , her yarayı iyileştirebilirdi. Üçü , yatakhanede uzanıyordu. Peter'ı merak etmiyorlardı. Her zaman olan bir şeydi. Madam Pomfrey onu 20 dakikaya yollardı. Ve tam tahmin ettikleri gibi , neredeyse 20 dakika sonra Peter , elleri sarılı gelmişti. "Madam Pomfrey , elimin sarılı kalması gerektiğini söyledi." dedi gülerek ve yatağına uzandı. Saat geç olmuş olmalıydı. Bugün hava oldukça bulutluydu. Remus çok rahatlamış görünüyordu. Ve sonunda , dördü rahat bir uyku çekmek için uzandılar. James , yine takırtılar duymaya başlamıştı. Yatağından sessizce kalktı ve ortak salona indi. Lily , ateşin başına oturmuş , günlük gibi bir deftere bir şeyler yazıp kapatmıştı. James sessizce aşağı indi. Ancak salon bomboş olunca Lily onu duydu ve arkasını döndü. Lily'nin üstünde pembe ve beyaz çizgili , uzun kollu ve V yakalı bir pijama vardı. Alt pijaması ise yine aynı modeldi. Ayağında ise aslana benzeyen bir çift panduf vardı. James'i görünce ayağa kalktı. Gözleri sanki yaşlı gibiydi. Gülümsedi. Gözlerini sildi. "Neden uyumuyorsun Potter?" dedi titrek bir sesle. James uykulu gözlerini fal taşı gibi açtı. Kaşlarını çattı ve Lily'ye yaklaştı yavaşça. "Neyin var Evans?" dedi sert bir biçimde. "Hiç. Sadece , sanırım artık kız kardeşim benden nefret ediyor. Ona yolladığım doğum günü hediyesini geri yollamış. Oysa ki hoşuna gider diye düşünmüştüm." dedi ve gözleri tekrar doldu. James , Lily'nin kolunu tuttu. Lily ağlıyordu. Gözlerinden yaşlar akıyordu. O anda James'e sarıldı. James o an bir yandanLily'nin ağlamasına üzülüyor , bir yandan da Lily'nin ona sarılmasına seviniyordu. Lily başını kaldırdı ve bir müddet sonra geri çekildi. "Ü-üzgünüm Potter." dedi burnunu çekerek. Gözlerindeki yaşlar hala akıyordu. James yanında her zaman taşıdığı , babasının ona hediye ettiği fakat hiç kullanmadığı pahalı bir bezle Lily'nin yüzünü silmeye başladı. Lily gülümsedi. Lily gülünce James'te güldü. Ardından James "Sanırım artık uyku tutmaz beni." dedi ve koltuğa oturdu. Lily'de yanına oturdu. "Sihirbaz satrancı?" dedi James'e gülümseyerek. James'te gülümsedi ve "Olur." dedi. Ardından kendi yatakhanesine çıkıp satranç takımını aldı. Lily bağdaş kurmuş , onu bekliyordu. James'te bağdaş kurdu ve oturup oynamaya başladılar. Lily cidden oyunda çok kötüydü. Taşlara söz geçiremiyor , talar durmadan onun hamlelerine karışıyordu. "Seni küçük kız! Görmüyor musun? Oraya gidersem fili beni yer!" diye haykırıyorlardı. Oyunu James kazanmıştı. James Lily'nin tepkisini merak ediyordu. Ancak Lily sadece gülüyordu. Elini uzattı "Tebrik ederim James. Taşlara karşı baya otoritersin." dedi gülerek James'te güldü. "Evet. Çocukken babam almıştı. Bana alışıklar." dedi gülümseyerek. Lily baya yorgun görünüyordu. Güneşte doğuyordu. Lily'nin yüzüne ve saçlarına güneş vurmuştu. Bu James'in hayatında gördüğü en güzel şey olabilirdi. Ağzı açık bir biçimde Lily'e bakıyordu. Lily kaşlarını çatarak baktı. "Bir sorun mu var James?" dedi James'e. James'te başını salladı. "Şey. Şu an baya güzel görünüyorsun da. Güneş vurunca sanırım. Biraz... Garip oldu. Evans. Lily." dedi ve başını hızla salladı. Kelimeleri baya karıştırıyordu. Sanki diline büyü yapılmıştı. Lily gülümsedi. "İyi uykular Potter. James." dedi ve kızlar yatakhanesine çıktı. James satrancını aldı ve o şaşkınlıkla yatakhanesine çıkıp uyudu.
Henüz birkaç saat uyumuştu ki büyük bir sarsıntıyla uyandı. Sirius onu sarsıyordu. "Çatalak, hemen kalk dostum. Birkaç kişi okula saldırmaya çalıştı. Ne cesurlarmış ama! Tüm gün dersler iptal edildi. Dumbledore ortaya çıkana kadar her yere saldırdılar. Sonra , sonra Dumbledore asasını çekti ve birkaç sallamayla hepsine lanetler yağdırdı. Sonra hepsi kaçmaya başladı. Sanırım bunlar Ölüm Yiyenlerdi. Şu an okulda arama yapıyorlar." dedi. James ise "Sana da günaydın Patiayak. Demek bizim Sümsükus'un büyümüş versiyonları ha?" dedi ve doğruldu. Sirius gülümsedi. "Aynen öyle dostum. Ve sanırım bu son olmayacak." dedi. James'in aklına şimdi gelmişti. "Aylak! Seherbazlar! Onlara bakmalıyız." dedi ve hemen yatakta doğruldu. Sirius ise "Çatalak. Dışarı çıkmamız yasak. Kahvaltıdan sonra herkes ortak salonlara döndürülüyor. Acele edip kahvaltını yapsan iyi edersin. Ve çıkmaya uğraşma. Sen uyanmayınca görünmezlik pelerininle çıkmaya çalıştım. Ancak Dumbledore tabi ki görüyor ve şu an oldukça dikkatli." dedi. James sinirle yatağını yumrukladı. Sonra kalktı. Üstünü değiştirdi. Sonra yüzünü yıkadı ve hemen kahvaltıya indi. Ne yiyebiliyorsa yedi. Daha sonra etrafa baktı. Dumbledore yoktu. Gizlice pelerini giydi ve dışarı çıktı. Gördükleri inanılmazdı. Her yerde yıkıntılar vardı. Onları düzeltmeye çalışıyorlardı. Yerlerden dumanlar tütüyordu. Dumbledore dışarıdaydı. Düşünceli gibiydi. James , Dumbledore onu fark etmesin diye hemen geri girdi içeri. Ancak o anda içeriden çıkan bir Seherbazla çarpıştı. Yere düşen James'i gördü. Hemen asasını çekti. "Öğrenci kılığında bir ölüm yiyen mi?" dedi ve asasını salladı , "Sersemlet!" James hemen "Vektim!" ile karşılık verdi büyü Seherbaza geri yansıdı. Hemen Dumbledore oraya koştu. "Durun! O bir öğrenci! Benim öğrencim!" dedi ve James'in önüne geçti. "James Potter hemen bina ortak salonunuza. Marş marş!" dedi. Dışarıda , yerde yatan , siyah cübbeli bir adam vardı. O bir ölüm yiyen olmalıydı. Bunu hemen Çapulculara anlatmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Marauders / Çapulcular
FanfictionMösyöler Aylak , Kılkuyruk , Patiayak ve Çatalak , Hogwarts yaşantılarını sunar!