Ah aman Allah'ım inanamıyordum sonunda yıllardır beklediğim o an gelmişti. Evet evet biraz önce benim adım geçmişti o listede.
Yaşadığım her acı sanki bir an da silinmişti hafızamdan. Ellerimi birleştirip Allah'a dua etmeye başlamıştım. O an elimden başka bir şey gelmiyordu. Göz yaşlarım bu sefer mutluluktan süzülüyordu yanağımdan. Meğer ne kadar özlemişim mutlu olmayı, mutluluktan ağlamayı. Ben gözlerimi kapatmış içimden kendimle konuşurken bir el beni dürtmeye başladı. Gözlerimi açmaya kalmadan o eller boynuma dolandı.
- Canım benim sonunda sonunda hak ettiğin mutluluk seninle beraber. Nasıl sevindim bilemezsin Zeynep.
-Melek mutluyum ama yarım mutluluk bu. Keşke keşke sende..
-Tamam ya hep böyle yapıyorsun Zeynep. Keşke benimde atamam olsaydı ama hayırlısı buymuş. İlahi takdir diyelim ve sen bu güzel anın hatta yıllardır yaşadığın şu mutsuz günleri unutmaya çalış. Belki bu bir işarettir, Zeynep.
-Ah Melek belki de öyledir. Öyle yapmaya çalışacağım inan bana. Ama beni ziyarete gel tamam mı?
-Tamam tamam. Ama yeter bu kadar duygusallık. Bünyeye ters kızım. Biliyorsun biz iki dakikadan fazla ince ruhlu kalamayız.Kahkahalarla gülmeye başlamıştık. Etrafımızda bir sürü insan vardı. Haliyle mutlu mutsuz insanlarla doluydu. Biz öyle gülmüşüz ki dönüp bize bakmaya başladılar. Minik parmaklarıyla sus işareti yaptı Melek bana. Elimi onu tasdikler şekilde salladım. Birkaç saat sonra kendimi evimde bulmuştum. Üzerimi bile çıkarmadan kendimi mavi renkli koltuklara atmıştım. Ne zaman huzurlu bir şekilde eve girsem ilk yaptığım şeydi o mavinin hükmettiği odaya kendimi atmak. Ayrı his veriyordu bana mavi. Sanırım mavi benim için bir renkten daha fazlasıydı. Gözlerimi kapatmış öylece uzanıyordum sessiz, huzurlu ve yalnız. Dünya da başıma gelmesini istemediğim ne varsa üç yıl içinde yaşamıştım. Başıma neyin gelmesinden korktuysam hepsini yaşamıştım. Sanırım insanın korktuğu şeylerin olasılığı ile yaşamasından daha korkutucu olan korktuklarıyla burun buruna gelmesiymiş. Neyse ki hala karanlığın içinde bana gülümseyen mavinin olduğunu göstermişti hayat. Bir umut doğmuştu bugün bana. Atanmıştım. Belki de en Türkiye'nin en ücra köylerinden birine atanmıştım. Eskiden olsa atansam bile gitmeyeceğim bir yerdi. Ama şu son üç yıl beni öyle bir yere getirmişti ki orası benim kurtuluşum olabilirdi. Benim tek tutunacağım daldı. Kafamda binbir türlü düşünceler birbirine çarpışa çarpışa bir o yana bir bu yana savruluyordu. İnceden inceye ağrıyan başım bir anda ağırlaşmıştı. Kafamı kaldıracak üzerimi değiştirecek halim yoktu. Hırkamı çıkardım gözlerimi açmadan mavi koltuğun kenarına fırlattım. Işığı bile kapatmadan tekrardan kendimi bıraktım uykunun kollarına.
Saat kaçtı uyandığımda bilmiyorum. Zil sesine uyandım. Ardı ardınca çalan kapı zili sinirlerimi bozmuştu. Nasıl yattıysam dün gece öylece uyandım. Çok üşümüşüm. Kollarım bacaklarım soğuktan moraracak olmuş. Neyse ki doğruldum koltukta. Alacaklı gibi zile basan kimdi bilmiyorum ama inşallah beni uyandırdığına değer diye düşündüm, esnerken. Koridordan geçerken boy aynasında kendimi gördüğümde bir anda geriledim. Ah bu halimde neydi böyle. Saçlarım darmadağın olmuş, tişörtüm kırışmış şortum desen kendinden geçmiş haldeydi. Aman Allah'ım gerçekten çok korkutucu bir haldeydim. Neyse ki böyle şeyleri pek önemseyen biri değildim artık. Sendeleyerek kapıya yürüdüm. Kapı deliğinden baktığımda tanıdık bir yüzdü bu. Zaten başkası olabileceği düşüncesi nereden sarmıştı ki beni. Kapıyı açtığımda :
- Neredesin Zeynep sen? Saatlerdir seni arıyorum. Ne bir haber var ne cevap veren. Korkuttun beni. Mutluluktan intihar ettiğini bile düşündüm.
- Anlamıyorum seni Melek. Kızarken bile şu ciddiyetsiz tavrın ne zaman değişecek acaba. Mutluluktan intihar eden kaç kişi tanıyorsun acaba sen ? Delisin sen deli.
-Korktuğu zamanlarda geliyor insanın aklına herhalde. Gülme Zeynep gülme! Çok korktum sana bir şey oldu diye. Bir anda başım ağrıyor diye gittin yanımızdan. Mert'te bende çok korktuk. O da aramış seni. İşe gitmek zorunda kaldı onunla geliyorduk, yarı yolda gitti. Haber bekliyor bizden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZIDA MAVİ YAŞA
RomanceKurak bir toprak gibi susadım sana. Ruhum ince bir sızı şimdi. Gecenin sessizliğine boğulmuş yalnızlığım. Yorulmuş bütün benliğim. Seni düşünmek aramızdaki tek köprü olmuş sanki. Sana kavuşmanın ıssızlığına doğru yürüyorum şimdi o köprüde. Bile bile...