Zervis ♡

981 76 187
                                    

Bir ağaca sırtını dayamış hayal kuruyordu genç adam. Gözlerinin, tenin, saçlarının ne renk olacağını canlandırmaya çalışıyordu zihninde. Bir gün renklerine kavuştuğunda ortaya çıkacak görüntüyü merak ediyordu, hiç bir şeyi merak etmediği kadar.

Ancak o da farkındaydı, bu imkansızdan da öte bir şeydi. Çünkü o, renksiz doğmuştu. Son nefesine kadar da renksiz kalmaya mahkumdu.

Gri gökyüzündeki bakışlarını, karşısındaki görkemli saraya çevirdi. 'Görkemli olsa...'
Diye düşündü içinden
'...Görkemli olsa ne fark eder ki? O da bu krallıktaki her şey gibi... Renksiz."

Haksız da değildi genç adam. Bu krallıktaki ağaçlar, eşyalar, gökyüzü hatta insanlar bile renksizdi.

Siyah beyazdı herkes. Ancak halk alışmıştı bu duruma. Bu genç adam gibi imkansızı düşlemiyorlardı. Aralarında renksiz olmayı sevenler bile vardı.

Ancak Zeref, acıyordu onlara. Bu gerçeği kabullenmiş olmaları canını yakıyordu. Çünkü diğerlerinin aksine o renkleri görmüştü.

Kimsenin cesaret edemediğini yapmış, bir renksiz olarak 'Renkler Krallığı'na gitmişti. İşte ilk defa o an görmüştü, ismini bile bilmediği tonlardaki renkleri. Ağaçların, çiçeklerin akıl almaz güzelliğine kapılmış, bütün gününü orada geçirmişti.

Ancak krallıkta uzun süre kalması mümkün değildi. Renkler kralı; krallığına giren, hatta bazen sadece renkleri görmek için sınırlarına yaklaşan renksiz insanları bile yakalatır, yakalananlardan da bir daha haber alınamazdı.

Bu yüzden Zeref istemeyerek de olsa ülkesine geri dönmek zorunda kalmıştı. Tekrar 'Renkler Krallığı'na gidecek cesareti ise bulamamıştı.

Krallıktan döndükten sonra bir yıl boyunca bir an bile o renklerin güzelliğini aklından çıkaramamış, bir gün tekrar oraya gitmenin hayalini kurmuştu. Bu gün ise hiç olmadığı kadar hazır hissediyordu kendini. Yine o renkleri görebilmek için sabırsızlanıyordu.

Koyu gri renkteki ağaç gövdesine tutunarak ayağa kalktı genç adam. Sonrasında ise kendinden oldukça emin adımlarla renkler ülkesine doğru yol aldı. Korkuyordu aslında; yakalanmaktan, esir düşmekten. Ancak bir o kadar da cesurdu. Çünkü kararını vermişti. Siyah beyaz bir krallıkta yaşamaktansa renkli bir krallıkta ölmeyi yeğlerdi.

Esen rüzgar saçlarını savuruyor, pelerinin havalanmasına sebep oluyordu. Rüzgar, ona iyi hissettiriyordu. Kendini rüzgara bırakmak, bir uçurtma gibi havada süzülmek istiyordu.

Yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirdi. Mutlu olmayı bilmek, siyah beyaz bir dünyada kendine yapabileceğin en büyük iyilikti. Siyah saçlı genç de pekala farkındaydı bu durumun. Yüzündeki gülümsemesi ve gözlerindeki parıltı ile yürümeye devam etti. Bir süre sonra gökyüzü gri olmaktan çıkmış, renklerine kavuşmaya başlamıştı.

Biraz ilerisinde ise kendi ülkesindekilere hiç benzemeyen ağaçları gördü. Bu ağaçların her bir yaprağının rengi diğerinden farklıydı. Elbette her gün bu renkleri gören bir insan bunu ayırt edemezdi. Ancak hayranlıkla renklerin güzelliğine dalan genç adam bunu ilk görüşte fark etmişti.

Her bir adımında çevresindeki renkler artıyor, kendi krallığındaki nesneler buradaki renkli halleriyle Zeref'e oldukça yabancı geliyordu. Renklerin büyüsüne kapılmış ilerlerken 'Renkler Krallığı'nın sınırlarını çoktan aşmıştı. Ancak o bunu umursamıyor, yeni bir renk keşfetmek adına daha da ormanın derinliklerine dalıyordu.

Bu arayışı ve bu heyecanı, devrilmiş bir ağacın gövdesinde arkası dönük bir şekilde oturan genç kadını görünceye kadar devam etti. Upuzun saçlara sahip bu kız, genç adamın anlam veremediği bir şarkı mırıldanıyordu.

~ Fairy Tail One Shots ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin