Adsız Bölüm 1

15 1 1
                                    

18 yaşındayım o zamanlar. mükemmele yakın bir arkadaş gurubuna sahiptim. niye bilmiyorum sürekli çocuk dövüyoruz. tam bir fight club'ız. gerçi o dönem bilmiyorduk fight club olduğumuzu ama sonraki dönemlerde kendi kendimize verdik bu ünvanı. yalova'da yaşadığım bir dönem idi. yaz mevsiminde yazlıkçıları dövmek zorunda hissediyorduk hep kendimizi. özgür var arkadaşım. bi gün özgür geldi, oğuzhan kavga var akşam çalıca'ya gidiyoruz arabayı al, iskelede buluşalım dedi. ne arabası dedim, 8 - 10 kişi gitcez selçuk'da arabayı alacak dedi, peki dedim. hiç hayırdır noldu demek yok. daha sonra teklifi çok çabuk kabul ettiğimi düşünüp, ne arabası ya? dedim. ya olum sen arabayı al işte çok şeyapma mevzu var diyoruz dedi, yine peki dedim. pekilerime peki ekleyip duruyorum amk ne dese peki diyorum adama. ergenliğin vermiş olduğu bişey işte cümlenin içinde "mevzu" kelimesi geçince kendimizi bi bok sanıp peki diyoruz.

neyse akşam oldu biz iskelenin orda buluştuk. gerçekten 9 kişiyiz. döveceğimiz kişi, 1 kişi. kimse napıyoruz amk falan demiyor herkes dövmek istiyor çocuğu ve benle birlikte 8 kişi neden çocuğu dövmeye gittiğimizi dahi bilmiyor. ergenlik böyledir. onlara yeterki dövülecek bişey verin. 9 kişiyiz ama 10 tane sopa var. tablo garipleştikçe yarra yicez galiba diye iç geçirmeye başladım bile ben. 

neyse bindik gidiyoruz. araba da giderken özgüre, mevzu ne? dedim. kız kardeşime asılmış piç dedi. asılmış dediği de çıkma teklifi etmiş ama bu ölüm sebebi bize göre. özgür, "çıkma teklifi etmiş" dedikten sonra, arka koltuktan gelen, ne? çıkma teklifi mi etmiş? nasıl çıkma teklifi etmiş? şeklinde salak saçma tepkiler ile yolumuza devam ettik. dışardan çok havalı görünüyoruz sopalar arabalar falan ama yok öyle bişey. gideceğimiz yerin 4 kilometre olmasına rağmen yolda benzin bitti diğer arabadan diğer arabaya bidonla benzin aktardık falan neyse geçiyorum buraları bi şekilde vardık mekana. mekan dediğimde köy amk bi tane kahve var. selçuk var bide o da güzel bi arkadaştır. diğer aracın sahibi. selçuk arabasını az aşşa aldı, ben hemen kahvenin yanına yanaştım. alınan istihbarata göre döveceğimiz çocuk o köyün yakınında bir villada oturuyormuş. direkt villanın önünü basmıyoruz ki polis molis anamızı sikmesin. bunu düşünebilmişiz. plan, köy meydanında plan kurup, villaya saldırmak.

hadi plan kuralım denildikten sonra akıl almaz planlar gün yüzüne çıkmaya başladı. gidelim zili çalalım aşşağıya çağıralım sonra dövelim diyen var. 9 kişiyiz lan iner mi çocuk aşşa diye cevaplar geliyor. ben hiç oralı değilim ama yeni sevgili yapmışım çağrı atıyorum kıza. çağrı bırakmanın anlamını bi çok kişi bilmeyebilir. kontürün çok değerli olduğu dönemlerde çağrılaşmak diye bişey vardı mesela. deli gibi çağrılaşıyoduk hatunla. sana çağrı bırakıyor bu seni düşünüyorum oluyor. sen de ona çağrı atıyorsun, ben de seni düşünüyorum oluyor. bazen uzun çaldırırdı mesela açmıyordum. uzun çaldırmanın, seni daha çok özlüyorum anlamına geldiğine inanıyordum amk meğer konuşmak için arıyomuş. neyse konumuza dönelim.

plan yapmaya çalışırken en son zili çalarım siz saklanırsınız falan gibi amcıklaştı iyice mevzu derken, tık jandarma geldi. oo dedim beyler yarra yedik. beyler dedim ama hangi beyler amk bi dağılma oldu. herkes mırıldana mırıldana sağa sola kaçıştı. meyve ağacı mı o ya falan deyip tarlaya giren gördüm. ben, özgür ve selçuk arabanın yanında kaldık. kaçıp gidicem araba var. arabaya binip kaçıcam jandarma var. neyse geldi jandarma hemen benim arabanın dibine yanaştı. başka yanaşcak yer yokki zaten anasını siktiğim köyünde. sakin olmaya pozitif düşünmeye çalışıyorum. en fazla ne olabilir ya iki tane tokat yer, kimseyi almadan burdan basar giderim diye umut ediyorum. bi uzman çavuş indi aşşa, gençler dedi hayırdır? hemen yüzüme, ne olduki ne hayırdırı ifadesi takındım. hayırdır dediği gibi, arkamı dönüp baktım böyle bize mi diyosunuz sayın komutan izlenimi verdim. tam bir şerefsizim. o an ilk lafa giren dayak yer mi acaba diye düşünürken, bişey yok komutanım takılıyoruz dedi selçuk. hadi dağılın bakim dedi komutan. oh dedim be yırttık. bu kadar mıydı yani allahım nasıl sevinçliyim. hemen arabaya binip gitme kafasındayım. şöyle bi hareketlendim ama amına koduğum selçuğu, burası allahın sokağı komutanım kim karışabilir ki dedi. dedim bu sefer gerçekten yarra yedik. komutan yemin ediyorum sorgusuz sualsiz selçuğ'a yapıştırdı iki tane. selçuk bu tokadı ne kadar hak etmiş olsada ergenliğimin verdiği güçle komutanın eline doğru hamle yaptım. huop ayıp olmuyor mu şeklinde kavga ayıran birini düşün. onu yapmaya çalıştım. ergenliğin verdiği güç ile komutanın eline yapıştım, diğer askerler de askerliğin verdiği güçle bana yapıştırdı. mükemmel dayak yemeye başladık. komutan selçuğu dövüyor, askerler beni. biter mi bu askerlik der gibi dövüyorlar beni. yorulup bırakılar diye düşünüyorum ama yok 2 asker enfes dövmeye devam ediyor beni. bi ara yere tökezlendim dizlerimi kırıp böyle acırlarda vazgeçer diye ama yok. ben yerdeyim, beni bıraktılar arabamı bile dövdüler. dövsünler gitsinler diye bakıyorum çünkü ne ehliyet var ne bişey ebemizin amını temelli görücez. selçuk en son bilinci kapalı şekilde, komutanım benim babamda komutan falan demeye başladı ya amk fırıncı babası. gülcem gülemiyorum çünkü sen ne gülüyon ordan be amcık deyip gene dalacaklar. neyse komutan yorulmuş olacakki, kalkın siktirin gidin lan burdan dedi. oh dedim be yırttık tamam. tam şöyle bi sirkelendim gidicem bi baktım şöför kapısı askerlerin orda. ordan dolaşmayım şimdi gitmeden bir iki tane daha çakarlar korkusuyla yan kapıyı açtım. açtığım gibi yere iki tane sopa düştü:) sopalar ağır hareketler ile asfalta tık tık diye düşerken her çıkardıkları sesten sonra komutan ile göz göze geliyoruz. tek sopanın yuvarlanmasını izliyoruz, sopa düşünce bize bakıyor. amerikan filmlerinde bulamazsın bu sahneyi. komutan delirdi bu sefer. bu ne lan şerefsizler dedi kendisine en yakın selçuk olduğu için yine selçuğa yapıştırdı iki tane. selçuk efendi gibi dayağını yerken babam komutan demeye devam ediyor. harbi gülcem gülemiyom. bi yandan da diğer askerleri kesiyorum bana da gelip vurcaklar mı acaba diye. komutan selçuğu bir iki hırpaladıktan sonra tekrar siktirin gidin lan dedi. bu sefer hemen bindim arabaya bastım gittim amk özgürü bile orda bırakmışım. özgür demişken özgür'ün orda nasıl dayak yemediğini hiç anlamadım. hiç sesini çıkartmayıp, komutanın eline yapışacak kadar gerizekalı olmadığı için olabilir tabi. neyse bi şekilde dağıldık ordan.

selçuk da aşşağıya doğru park ettiği arabasının yanına gitmiş. bi gitmiş arabanın yanında 6 kişi pusu atmış takılıyor. selçuk, napıyosunuz lan burda amcıklar demiş, gülmüşler. sonra hep bir ağızdan, aga saklandık, saklanmayıp çıksak bizde dayak yicektik, sizin dayak yemenizin bitmesini bekledik demişler. amcık ağızlılara bakar mısınız ya nasıl da açık sözlüler. bunun üzerine selçuk, sizin amınıza koyim bak oğuzhan delikanlı adam sizin gibi kaçmadı demiş. yalan yok biraz götüm kalktı ama kaçmadım değil, kaçamadım. ve bu bir kavga değildi biz sadece dayak yedik. enfes dayak yedik. neyse 2 saat sonra iskele meydanında hepimiz buluştuk yediğimiz dayağı anlatıp anlatıp gülüyoruz. arada beni övüyorlar. sadece dayak yedim neden övüyolar anlamıyorum. o günün kahramanı ben oldum.

eve gittim araba biraz boku yedi tabi. babama ne yalan atsam diye düşünüyorum. yemeği falan yedik babam lavobaya girdi çıktı. baba dedim arabayı vurdum bugün biraz şey oldu dedim, bi tokat bekliyorum vursun yatıp uyucam. niye su dökmüyon lan sen tuvalete dedi çaktı iki tane adam. sinirle çıkmış tuvaletten araba olayını duymadı bile. askerlerin attığı dayaktan sonra babamdan yediği iki tokat çok masum geldi zaten. tuvalet dayağını yedim yattım uyudum. sabah da arabayı gördü ne lan bu arabanın hali diye iki tokat da öyle yedim ya anasını sikeyim hayatım boyunca her gün dayak yicem sandım birilerinden.  bitti bu kadar hikaye.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 29, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Fight ClubHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin