Gözlerimde bir yanma hissetmeye başlamıştım. Gözlerimi açtığımda gözlerimden düşen iki gözyaşını elimin tersiyle sildim. Son haftalarda uykumda ağlamaya başlamıştım.
Nedenini anlamıyordum. Kimseye de anlatmıyordum zaten. Gözlerim ve gözyaşları yeterince şey görmüştü zaten.Teyzemin beni çağırmasıyla tuvalete girdim. Hemen gözlerimi yıkayıp aşağı inmeliydim. Aynada gözleri morarmış bir ben görünce bu sefer şaşırmadan ellerimi ve yüzümü yıkadım.
Aşağı indiğimde kahvaltı hazırlamaya başlamış olan teyzeme bakıp kapıya yaslandım." Gideceğim okulun adı ne demiştin?"
" Ah sen mi geldin? Boş durma tabakları yerleştir."
" Peki okul?"
" KÖK Koleji."
" Kolej mi? Sizin için zor olmaz mı?"
" Sen bırak onu bunu tabakları yerleştir. Gideceksin o kadar. Ve yalnızca bir saatin kaldı. Seni okula Onat götürecek." deyip yanağımdan öptü.
" Onat mı? Döndümü Kanada'dan?"
Onat teyzem Sevim'in en büyük oğluydu. En küçük oğlu ise benden bir yaş büyük olan Ozandı. Şu anda uyuyor olmalıydı.
Tabakları yerleştirdikten sonra gözleri soğan kesmekten sulannış teyzeme döndüm.
" Üniforma aldınız mı?"
" Evet."
Bunu söylemekten hep utanırdım ama yine de söylemek zorundaydım.
" Peki bedeni?"
" Senin bedenin endişelenme, zaten eskidende alışverişi beraber yapmazmıydık."
" Evet, teşekkürler." Kuru bir şekilde teşekkür etmiştim. Artık duygular isyan etmeye vücudumu harap etmeye başlamışlardı bu son haftada. Ne hissedeceğimi şaşırmaya başlamıştım. Hayatımda bir şeyi unutmuş gibi hissediyordum. Sanki üzülmem gereken bir şey varmış gibi...
🔸🔸🔸🔸
" Ee kuzen beğendin mi?" diyen Onat'ın sesiyle araba penceresine yasladığım başımı kaldırıp gelmiş olduğumuz Kök kolejine baktım.
Gayet güzeldi ama eh işte diyerek sorusunu geçiştirdim.Ozan arabadan inerek bulunmuş olduğum tarafın kapısını açtı.
" Daha ne kadar bekleyeceksin güvercin?" Sadece Ozan bana güvercin derdi. Hafifçe sırıttım. Aklıma eski günlerim gelmişti.
" Bilmem uçmayı öğrenene kadar?" deyip arabadan indim. Onat giderken el salladım. Umarım görmüştür deyip arkamı dönünce Ozan'ın çoktan uzaklaştığını gördüm.
Gözlerimi devirip ona yetişmek için koşmaya başladım. Elimi omzuna atarak onu durdurdum. Arkasına döndüğünde " ne yaptığını sanıyorsun? Beni ne?"
Karşımda gördüğüm kişi Ozan değildi. Arkama bakıp Ozan'ın sırıtarak bize baktığını gördüm.
Karşımdaki çocuk " hmm yeni kız??" soru sorarcasına baktı. Sanki adımı bilmek istiyordu. Erkeklerle konuşmak konusunda tamamen beceriksizdim.
" Evet." deyip hızlıca Ozan'ın yanına gittim. Ozan'a giderken bir anda yol bana çok uzun göründü.
Çok utanmıştım. Arkama dönmeye korkuyordum. Ozan'a ulaştığımda sırıtmaya başladı.
" Ne sırıtıyorsun sen?"
" İlk günden Mert'e çarpmak? Olacak iş değil. Başına tatlı bir bela aldın güvercin."
" Tatlı bela??"
" hmmm yaşayarak öğrenirsin." Arkamızı döndüğümde nasıl bir tatlılıktan bahsettiğini anlamaya çalışıyordum. Ama galiba yaşayarak öğrenmek en iyisiydi.
Sınıfa girdiğimizde bir kaç kızın gözünü üzerimde hissettim. Sanki aşağılayarak bakıyorlardı. Tabii ki bu aldığım kilolarla kim bana böyle bakmazdı ki zaten. Ya da bu kalın çerçeveli gözlüklerle? Veya üstüme dar olan bu üniformayla.
Evet tam anlamıyla dalga geçilecek bir tiptim.
Bir bana bir Ozan'a baktıklarını farkettim. Tabii böyle bir kızın yanında neden Ozan??
Sınıfın ortasında kahkahalar atan erkekli kızlı bir grup vardı. Tabii ki; Sürtükler! Onları görmezden gelerek Ozan'a döndüm. " Burası mı?"
" Evet. Galiba burası 11-B."
" Oo Ozan buralara gelirmiydin?" diyen bir erkek sesiyle arkama döndüm. Ozan yakışıklı diyebileceğim bir çocukla erkekçe tokalaştı.
" Eh yolum buraya düştü."
Çocuk beni baştan aşağı süzdü. Ozan'a dönerek " Bu kız kim. Tipin olmayan kızlarla dolaşmadığını sanıyordum. Hem de böyl-"
" Sana hesap mı vereceğim." dedi Ozan sakin bir şekilde elleri cebinde ona bakıyordu.
Ben hala olanları sindirmeye çalışırken çocuk ellerini havaya kaldırarak arkasını döndü ve ayrıldı.
Benim gözlerim dolmaya başlamıştı. Ama ağlamayacaktım. İlk günde olamazdı. Ozan sınıfa dönüp herkese bir bakış attı. Herkes hemen önlerine dönüp işleri ile uğraşıyormuş gibi yapmaya başlamıştı.
Galiba Ozan'ın tanımadığım bir yönünü daha görmüştüm.
Ozan bana eliyle boş bir masa gösterdi ve yüksek bir sesle " Burası artık senin." dedi sanki herkesin duymasını istermiş gibi.
" Tamam teşekkürler." Deyip masaya geçtim. Umarım bir sahibi yoktur diye düşünürken yanıma biri geldi. Başımı kaldırdığımda tatlı bela Mert'i gördüm. Ozan bana artık başının çaresine bak bakışı attıktan sonra sınıftan ayrıldı. Bu hırsız polis oynadığımızda bana yaptığı hareketti. Tabii biz küçükken.
Hala bir şeylerin değişmediğini görmek beni umutlandırmıştı.
" hmm buraya otırmanı kim söyledi?"
" Neden? Sana mı soracaktım?"
" Galiba evet. Çünkü oraya tutkal sürmüştüm."
Bir şeyler değişmedi mi demiştim. Hayır hala benimle ve kilolarımla uğraşmak isteyenler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAMARA
ChickLitBen yolda yürürken yağmurda bulutlardan yağıyordu. İnsanlar evlerine gidiyor, anlamsızca yaşıyorlardı. Sadece onlar mı? Hayır, bende hayatın seline kapılmak üzereydim. Ama Yankı buna izin verdirtmiyordu. O bana kapılmamışken o beni kapmıştı. Hemde t...