Omzuma bir şey dokunup geri çekilip tekrar dokunuyordu. Yerinde kımıldandım gitmesi için. Tekrar tekrar yapınca en sonunda dayanamayıp o şeye vurmak için elimi kaldırdım. Ani bir darbeyle bir anda patlattım o şeye. Kolum yanmaya başlayınca gözlerimi araladım yavaşça. Tam karşımda zebellah gibi bir adet berfin ablanın abisini görünce kaşlarımı çattım.
"Karşımda şuanda küçük kabusu görsem bile daha mutlu olurdum." kolum yanınca diğer elimle yanan kolumu ovuşturdum. Gülmeye başlayınca kötü kötü baktım.
"Neye gülüyorsun komik mi?"
Kafasını olumlu anlamda sallayıp mırıldandı.
"Salak."
"Sensin salak!"
Kolunu iyice ovuştururken gülmeye devam edince tek kaşımı kaldırıp ona doğru bakmaya başladım bir şeyler biliyordu da ona gülüyordu şerefsiz.
"Ne yapıtında kolumu acıttın sen?"
"Hiç" dedi 'i'yi uzatarak.
"Söyle işte sabah sabah hiç kavga yapamayacağım seninle."
"Kendi koluna kendin vurdun ben bişey yapmadım."
Kaşlarımı çattım. Devam etti.
"Yalnız kolunu kaldırıp vurma şeyine geçerken ki surat ifaden muhteşemdi. Heleki o ağzın." ağzını yamultmaya başladı. Kaşlarımı çatıp kötü kötü bakmaya başladım. Pislik iyi dalga geçiyordu.
"Nasıldı o?" deyip tekrar ağzını yamultmaya başlayınca kaşlarımı kaldırdım.
"Yapma şöyle."
Devam edince en sonunda bende gülmeye başladım. Oda gülmeye başlayınca arabada sadece gülüş seslerimiz vardı. Ona bakınca ne kadar yakışıklı ve muhteşem biri olduğunun farkına vardım. Kafa adamdı gerçekten çocuk diyemeyeceğim şimdi Eşek kadar adama. Bir anda gerçekler tekrar tekrar yüzüme çarptı. İşte şundan nefret ediyorum. An ne güzelken ne diye asıl gerçekler hatırlanırki! Derin nefes aldım berdel gideceğim adama baktım.
"Abimle Berfin abla..."
"Bizi bekliyorlar."
Konağın önüne geldik ve araba fark edilir bir şekilde fren yaptı. Gülümsedim.
"3 sene önce gelmiştim buraya. Elimde davullarla İstanbul uçağına yetişmeye çalışıyordum." buruk bir hıhlama sesi geldi ağzımdan.
"Tabiii şu kapıda düşmeseydim ve ayağımı incitmeseydim saati kaçırmayacaktım."
Güldü ve bana baktı. Ama bakışlarında daha önceki bakışlarından farklı bişeyler vardı. Bilmiyordum ama hissediyorum bi değişik bakıyor çünkü.
"Kafa kızsın cidden."
Gülümsedim bende.
"Teşekkür ederim."
Şuana kadar tanıştığım çoğu kişi bana bu lafï demişti ama nedensizce bu şerefsiz dediğinde içim bir garip oldu.
"İnelim mi artık?"
"Şey ben..."
Ney? Der gibi bakıyordu.
"Sadece... Korkuyorum. Neyle karşılaşacağımı korkuyorum. Çok korkuyorum."
Derin bir nefes aldı ve karşısına baktı.
"Bu konuda içini rahatlatamam. Ama şunu diyim kendini en kötü sonuca hazırla ki iyi birşey olduğunda için azda olsa rahatlasın."
Kafamı salladım. Kapı kilidini açtı ve arabadan indi . ardından bende indim. Kapıdaki iki adam kapıyı açtı ve birisi bağırdı tüm konak duyacak şekilde.
"Mirza ağamla Damla hanımağam gelmiştir!"
Ona baktım.
"Mirza..."
Bana baktı.
"Ne?"
"Ne?"
"Kızım sen mirza demedin mi?"
Allah'ım sen sabır ver. Ey güzel aklım. Düşünüyorsunda ne diye bunu dışına duruyorsun he güzel aklım?
"Yok bişey. Unuttum." dedim panikle. Şuanda kendimi tokatlamak istiyorum. Gerçekten. Bu iki oluyor. Gözlerimi kapatıp derin nefes aldım ve tekrar açtım. Mirzaya baktım. Mirza... Adı gerçekten çekici. Böyle ağa olduğunu belli ediyor en azından.
İçeriye adım atınca direk toplanmış aşiretleri karşılaştım. Diğer tarafta kadınlar ağlaşıyordu ve tam ortada abimle Berfin abla duruyordu .
Hemen adamlarını onlara çevirecektim ki mirza kolundan tutup buna engel oldu.
"Bekle." kafamı sakladım. Aralarından en yaşlı bir dede ayağı kalkınca herkes muma döndü. Bir ben kıpırdanıyordum sanırım birde mirza.
"Damlayla mirza oğlunda geldiğine göre karar verebiliriz."
Berfin ablamın annesi atladı hemen.
"Ne olur kıymayın gençlere yapmışlar bir hata ."
Yaşlı adam devam etti.
"Gençler töreye ihanet edip kaçmıştır! Bunun bedeli törede ölümdür. Ancak bir bedel daha vardır ki kararımız bu bedele daha olumludur. Berdel yapılacaktır! Ve bende berdel için mirza oğlumla damla kızımı uygun gördüm. Törede öyle."
Mirzaya baktım şok olmuşcasına. Onda mimik oynamıyordu töreye uyacak belliki. Hemen başımı o konuşan dedeye çevirdim.
"Ama ben uygun görmedim!"
Konaktaki tüim herkes bana baktı. Bi an utanmışlık hissi yaşasam da şuanda bunun uygun olmadığını hatırlayarak devam ettim.
"Siz kendinizi ne sanıyorsunuz da bir başkası adına bir şeye karar veriyorsunuz? Hiçbirşey. Siz benim hiçbirşeyim değilsiniz bu yüzden bu kararınızı saymıyorum bile. Duyuyor musunuz beni? Evkenmeyeceğim. Ev len me ye ce ğim!"
Dede kaşlarını çattı.
"Bu nasıl saygısızlıktır! Töreye ihanet mi edeceksin?"
Abimle berfin abla ya baktım.
"Onlar sevdi ve bu hiçde yanlış bir şey değil. Kaçmışlar mı? Oh iyi ki de kaçmışlar. İYİKİ! Bende İstanbul gitmiştim okumak için iyikii gitmişim. Ve şuanda öyle yapacağım . İstanbula gidiyorum ve buna kimsenin engel olabileceğini sanmıyorum!"
Arkama döndüğümde mirzanın bakışlarına maruz kaldım. İçime bir öküz oturmuştu resmen. Yutkundum. Onu da geçip kapıya ilerledim. Tam çıkacaktım ki babamın sesiyle olduğum yerde kalakaldım.
"O kapıdan çıktığın anda abinle berfin ablanan katili olmayı kaldırabilecek misin?"
Yavaşça yüzümü o tarafa döndüm.
"Öldüren sizseniz katilleri de siz olursunuz. Baba! Evlat katili olmayı kaldırabilecek misin?"
Babam yere baktı. Hiç bu açıdan düşünmemişti sanırım. Göz ucuyla mirzaya bakayım dedim. Sinirliydi. Ortamdan olsa gerek çünkü bende ateş püskürüyordum. Babamın sesiyle tekrar ona döndüm.
"Sebebi sen olacaksın Damla!"
Yutkunup gözlerimi kapattım. Allahım her türlü yoldan kendini haklı çıkarıyordu adam! Burada kalacaktır işte. Vicdanımı biliyorum. Bunu kabul edemezdim. Gözlerimi açtım.
"Sebepleri olmak istemiyorum." dedim titreyen sesimle. Babam ve diğer aşiret gülümsedi. Ve evet sinirliydim. Şuanda bir yerde bişeyleri parçalamayı o kadar isterdim ki! Gözlerim doldu ama neden dolduğunu bilmiyordum. Sinir ve hüzün biraradaydı. Duygu karmaşası daydım resmen.
"O zaman sözü akşam keselim." diyen dedeye kötü kötü baktım. Gözyaşlarım gözlerimi bulanıklaştırmıştı ve ağlamak istemiyordum. Sinirle içeri girip 3 yıl önce benim olan odama girdim. Kapıyı çarptım ve yatağa oturdum hemen.
"HEPİNİZDEN NEFRET EDİYORUM İĞRENÇ TÖRE DÜŞKÜNÜ VARLIKLAR!" ağlamaya başlamıştım. Ya tam son denendi benim! Sınavlara girip hayatımı kurtaracakken bu oldu mu hiç! Aklıma telefonum geldi. Elime aldım hemen. Ekrana baktım. Kimi arayabilirdim ki! Kapatıp cebine tekrar koydum. Ellerimi başıma koyup yeri izlemeye başladım. Kapı çaldı.
"Gelme!"
İçeri Rojin girdi. Kaşlarımı çattım.
"Gelme demiştim değil mi?"
Yanıma oturdu,
"Kusura bakma Damla. Seninle dertleşmek istedim."
Rojin benim buradaki en iyi anlaştığım arkadaşımdı. Çocukluk arkadaşımdı. Kıramadım ve kafamı salladım.
"Damla.."
"Rojin.."
Burukça gülümsedi.
"Evlenmek istiyor musun Mirzayla?"
Kaşlaeımı çattım.
"Saçmalama! Evlenme meraklısı değilim. İstemiyorum! Hatta şuanda bunları yaşamak istemiyorum! Hatta ne düşünüyorum biliyor musun bunlar sanki bir rüya ve birazdan bende uyanıp ertesi sabah okulda Burcuyla didişeğim! Hatta baze-"
"Ben mirzaya aşığım."
Az önce taramalı tüfek gibi söylediğim ve söyleyeceğim kelimeler Rojinin cümlesiyle bir bir ağzında tıkıldı kaldı. Gerçekten ağzım açık kalmış tek bir kelime bile edemiyordum.
"Ne?"
Bana baktı. Gözleri dolmuştu.
"Mirzaya 3 senedir aşığım."
Kaşlarımı çatmıştım. Sinirle ayağı kalktım.
"Töre denen bölücü lanete bak! Allahım görmüyor musun olanları! Tamam abimle berfin abla ölmeyip kavuşacaklardır iyi güzel ama ya ben? Ya Rojin? Ben sevmeyip evlenirken Rojin sevdiğine kavuşamıyor!" hızla kapıya ilerledim.
"Nereye?"
"Dışarıdaki kendini bilmezlere neler yaşadığımızı söylemeye!"
Demekle Rojinin kolumdan tutup kapıyı kapatması bir oldu.
"Sakın Damla. Ne olur gitme!"
Kafamı olumsuz anlamda sakladım.
"Neden ama neden!"
"Beni de vururlar." durdum bir an. Rojinkn ölmesini istemiyordum. Ona da sarıldım.
"Bunu yapamam. Sana bunu yapamam özür dilerim. Özür dilerim!"
Oda bana sarıldı sımsıkı. Birbimizden ayrılıp yatağa oturduk.
"EE anlatsana kızım ben gitmişim aşık olmuşsun sen?"
Gülümsedi.
"Aslında sende vardın onu ilk gördüğümde."
Kaşlarımı kaldırdım.
"Ve bana söylemedin?"
"Utandım ne yapayım." gülümsedim.
"Hadi haydi devam et."
"Hani sen istambula gideceğini söylemek için babanın gönlünü yumuşatma bahanesiyle ona hediye alcaktında bi mağazaya girmiştin?"
Hatırlamaya çalıştım o anı.
3 sene 9nce,
"Rojin şu dükkana da girelim."
"Ay Damla kaçıncı dükkan bu! Bunda da bulamazsak vallahi eve dönerim ben. Vakitte geç olmuş!"
Gülümseyip elinden tutup çekmeye başladım. Mağazaya girdik. Cidden çok büyüktü. Etrafa bakınıp nereden başlayacağına baktım.
"Şu taraftan başlayalım mı?" deyip bir köşeyi işaret ettim. Rojin tepki vermeyince ona döndüm. Bir noktada gözünü sabitlenmiş bakıyordu dik dik. Nereye baktığına bakınca bir çocuğa baktığını gördüm. Çocukda yakışıklıydı Allah için. Gülümsedim. Bir anda dürtük attım Rojine kendine geldi ve saf saf bana bakmaya başladı.
"Ne dürtüyorsun kızım be!" iyice sırıtmaya başladım.
"Kimi kesiyorsun öyle sen?" Elimle işaret ettim.
"Şunu mu?" elime vurdu. Gülmeye başladım.
"İşaretleme sene ya! Hayır kesmiyordum."
"Yiyordun?" kaşlarını sattı.
"Damla!"
"Tamam tamam."
Boğazını temizledi.
"Öyle şey anlamlı kesme değil. Bir arkadaşıma benzetim sadece."
"Emin misin?" sırıttım.
"Evet ya! Haydi alacaksan al şu gömleği de gidelim artık!"
Şimdiki zaman
Gülümsedim.
"Hatırlarım... Hani kesmiyordun sen onu?" bir neşe kapladı yüzümü.
"Ya ben biliyordum be!"
Başını eğsi.
"O zamandan beri işte."
"Gidip neden söylemedim seviyorum seni diye?"
"Adetleri unuttun herhalde Damla. Vururlardı beni."
Derin nefes aldım.
"Böylesi daha iyi oldu sanki."
Rojinin sevdiğiyle ben evlenecektim. Zorla. Rojin belki de benim yerimde olmak istiyordur ki sevdiğim birisi olsaydı bende isterdim. Aklıma gelen bir fikirle Rojine döndüm.
"Berdeli seninle yapsınlar?"
Buruk bir gülümseme aldı yüzünü.
"Keşke.. Ama ailenizden birisi değilim Damla."
Ofladım.
"Mirzayı sevmediğini belirtmek istedim şuan"
Elini omzuma koydu.
"İnanıyorum sana canın arkadaşım.. Gideyim ben artık."
Kafamı salladım.
"Görüşürüz" ekimi saalladım. Gram konuşasım gelmemişti. Rojin gidince telefonundan saate baktım.
"15.36" vakit sanki uçuyordu.
"Tabi ben evleniyorum ya öyle olur! Sınav haftasında geçseydin böyle ey güzel vakit!"
Yatayım bari diye geçirdim. Tam kafqmı yastığa koydum ki kapı çaldı. Kafamı kaldırdım sinirle.
"Yok anam yok bugün bu kapı susmaz, yemin ederim köpek var gelmeyin tabelası asacağım şu kapıya! Gel."
Mirza girmişti içeri. İster istemez baktım yüzüne. Cidden aşık okuması birisiydi qslında. Sonra başımı eğdim böyle düşünmemeliydim. Karşımdaki adam çocukluk ardadaşımın aşık olduğu adamdı.
"Seninle karşılaştığımdan beri o kadar şey oldu başını eğmedin durup dururken başınj eğiyorsun.. Cidden tuhaf kızsın."
Kafamı salladım. Yanıma oturdu oda. Rojin de oraya oturmuştu.
"Sen iyi misin? Yoksa şokta falan mısın?"
Ona baktım. Söylemeli miyim diye geçirdim içimden.
"B-ben öylesine.."
Şaşkınca bana baktı.
"Öylesine garipsin yani?"
Kafamı salladım.
"Birkaç saate nişanlı olacağız.."
"B-biliyorum." sesim titremişti.
"Ağlama sakın. Bunu biz yapmıyoruz."
Kaşlarımı kaldırdım.
"Biz yapmıyorsak yapmak zorunda da değiliz ki! Ne olur evlenme benimle.."
Derinchir nefes aldı.
"İşleri zorlaştırma Damla. Bunun imkansız olduğunu sende bende ilimizde çok iyi biliyoruz."
"Senden uzak durmak zorundayım."
Bana baktı.
"Ne?"
Tekrardan.lanet olsun sana içim! İçimden düşünemeyi bir türlü öğrenemeyecekmiyim ben!
"Hiçbir şey."
Kolumdan tuttu.
"Sende. Uzak durmak zorundayım dedin?"
Kolunu çektim.
"Duyduysam ne diye soruyorsun ozaman?"
Kaşlarını çattı.
"Evkeneceğin birisiyle nasıl uzak duracaksın sorabilir miyim?"
Gülümsedim.
"Seninle ilişkilpmi keserek." deyip sustum.
"Allahım sabır."
Elindeki poşedi yatağa bıraktı.
"Bu nişan elbisenin. Kuaför de gelecek saçını yapmaya hazır ol." hızlıca odada. Çıktı.
"Ağa gibi davranması gerektiğini biliyor." Allahım nasıl arada kaldım ben!
Poşedi açtım yavaşça. Mor bir elbise vardı. Awkısından tutup kaldırdım. Üstte taş işlemeleri vardı. Altıda düz tül mordu. Güzel elbiseyi açıkçası. Derin bir nefes alıp tişört7mle pantolonunu çıkarttım. Bir çırpıda elbiseyi giyiverdim. Dolabın yanındaki boy aynas ındanda kendime baktım. Gelin olacaksın Damla. Gelin. Gerçekten mantığım benimle oyun oynuyor olalı. Kesin rüyadayım. Kendime vursam uyanır ve kendi yatağında pijamalarımla bulurdum kendimi. Gülümsedim ve elimi havaya kaldırdım. Gözlerimi kapatıp yanağıma patlattım bir tane. Acımıştıcama uyanacaktım sorun değil. Yavaşça gözlerimi açtım ve kendimi yine boy aynasının karşısında buldum. Güldüm.
"Şaka olmalı herhalde." kendime yine vurdum. Yine gözlerimi açtım. Karşımda boy aynasını görünce kafamdan aşağı kaynar sular döküldü.
"Gerçek olamaz bu ya. Hayır!" tekrar tekrar vurmaya başladım kendime olmuyordu uyanamıyordum! Ağlamaya başladım. Dizlerin boşalmıştı bu yüzden kendimi yerde buldum.
"Allahım benim günahım ne? Neden beni bununla sınıyorsun!"
Kapı açılmıştı ve kuaför kadın diye tahmin ettiğim kadın koşarak geri gitti. Beş dakika sonra mirzayla birlikte gelince iyice ağlamaya başladım. Mirza beni kucaklayıp yatağa oturttu.
"Kızım bu hal ne? Ne yaptın sen kendine?" Elindeki bezi dudağıma tuttu. Çektim.
"Rüya bunlar. Ben okuldan geldim ve uyuya kaldım. Böyle bir kabus görüyorum uyanacağım biraz." deyip ekimi kendime vurmak için havaya kaldırdım tam vuracakken mirza elimi tuttu.
"Kafayı mı yedin sen yoksa tokat manyağı mı oldun?"
Güldüm.
"Hiçbirşey"
Elindeki bezi tekrar dudağıma götürdü.
"Dudağ8nı patlatmışsın aptal."
"Acıyor" deyip beze dokundum. Yada mirzanın eline. Birkaç saniye göz göze gelince boğazımı temizledim.
"Ben iyiyim. Kuafır beni hazırlasın."
Tek kasını kaldırdı.?
"Emin misin?"
Kafamı sakladım. Kanda durmuştu zaten. Mirzada kafasını sallayıp odadan çıktı. Kuaför kadın bana dik dik bakmaya başlayınca güldüm.
"Korkma deli değilim adam yemiyorum." deyip gülmeye başladım. BBY kadın zorla gülümsetip konuştu.
"Sizi aynanın karşısına alayım."
Aynanın karşısındaki sandalyeye oturunca kuaför de malzemelerini çıkartıp masaya koydu. Düzleştiricinin fişini prize taktıcve saçımı taramaya başladı.
"Güzel kızsın."
Gülümsedim.
"Teşekkür ederim."
Gülümsedi.
"Mirza ağa da yakışıklıdır. Çok da yürekli temiz kalpli ağadır."
Kaşlarımı çattım.
"Banane "
Tek kasını kaldırdı.
"Beni sorarsan bu mahallenin de falcısı gibi birşeyim. Zor insan yakıştırırım. Ama sizin ikinizi yakıştırdım. Siz ne kadar başta istemesenizde bak sonunu gör. Çok mutlu olacaksınız."
Soğuk bir şekilde hıhladım.
"Fala inanmayan birisine fazla dil dökmeyin bence. Tamamen saçmalık!"
Gülümsedi ve saçımı düzleştirmeye başladı.
"Ardından maşa yapmamı ister misin?"
Kafamı olumlu anlamda salladım. Yaklaşık bir saatin sonunda saçımı yapabilmişti. Makyajla geldiğinde sıra bi durup yüzümü inceledi.
"Hala yüzünde beş parmağının izi var."
Gülümsedim.
"Elim ağırdır." oda gülümsedi.
"Makyajla ben kapatmaya uğraşayım sonra " deyince gülmeye başladım.
"Sen nerelisin?"
Kuaför bana baktı.
"İstanbul. Senide oradan getirmişler biliyorum."
Kaşlarımı kaldırdım.
"Hadi benim nedenim belli. Sen neden buraya geldin salak mısın yoksa mal mı?"
"Aşık.." deyip hüzünlendi birden. Bende öyle.
"Anlatmak ister misin?"
Derin bir nefes aldı.
"İstanbul da garsonluk yapıyordum. Tabi o zamanlar kuaförlükten hiç Anlamazdın. Neyse sonra benim garsonluk yaptığım yere bir adam girdi. Ama öyle bir adam değil." İç çekti ve devam etti.
"Esmer upuzun boylu sakalları yeni çıkmış zeytin gözlü mükemmel birisiydi. İlk görüşte aşık olmuştum ona. Kafede garsonluğunu ben yaptım. Hesabı ödeyip çıkınca bende patrondan izin alıp çıktım.. Onu takip ettim . takip edildiğini nasıl nasıl anlamış bi anda köşede beni durdurdu ve neden takip ettiğimi sordu. Bende bir anlık deli cesaretiyle onunla tanışmak istediğimi söyledim. O günden sonra hayat benim için tozpembeleşti. Çok iyi anlaşıyorduk hatta artık yediğimiz içitiğimiz bile ayrı gitmiyordu ve birbirimizin yanından ayrılmıyorduk bile. Aylar sonra aşık olduk birbirimize. Bana seni ailemle tanıştıracağım demişti. Hemen kabul ettim ve iki gün sonraya bilet aldık. O günlerde bana ailesini anlatıyordu. Annesini öyle bir anlatmıştı ki gözümde bir canavar olarak hayal etmiştim ne yalan söyleleyim. Bun ona da söylemiştim oda gülmüştü. Sonra beni seveceğini söylediğinde içim rahatlamıştı. Mardine gelince işte ailesiyle tanıştık falan. Gerçektende dediği gibi beni sevmişlerdi. Ama annesi otoriter bi kadındı. Ufacık bir haftada sevse bile gözünün yaşına bakmayacak olan tiplerdendi. İşte biz mardin de de çok güzel zamanlar geçirdik. En sonunda bana evlenme teklifi etti. Bende kabul ettim. Şuan bile sorarsan hayatımın en güzel günüydü diyeceğim. Düğünümüzde geçirdiğimiz zamanlar gibi çok güzel oldu. Aylar geçti. Ben hamile olamıyordum. Herkes benden hamile olmamı bekliyordu ama ben olamıyordum. Buradaki adetler öyleymiş çocuğun olmak zorundaymış heleki erkek. Yoksa üstüne kuma gelirmiş. Azadı kaybetmekten çok korktum. Uygukamadığım tedavi kalmamıştı. Azadda çok üzülüyordu. Bir sene geçti daha yïldönümümüzü kutlayamadan kayınvalidem azada beni boşamasını istedi. Aslında bunu azad istedi annesi kuma istedi. Oda beni kuma etmemek için boşanalım demişti. Onun o günkü deyişinden sonra aylarca kendime gelemedim. Belki bir umut bana döner diye burada kaldım. Kuaför dükkanı açtım. Hatta ayrıldıktan bir ay sonra.. Hamile olduğumu öğrendim. O kadar mutlu olmuştum ki, ama babasına ahber veremedim. Büyüdü yavrumuz. Azadın gelmesini bekledim.Ama gelmedi. Onu haftada bir görüyordum. Elinde akrısının eli, karısının kucağındada bizim istediğimiz ama olmayan şey vardı.. Çocuğu.. Çocuğu da tıpkı babası gibi yakışıklıydı. Ben çok acı çektim Damla. Çok." deyip gözünden bir yaş düştü benimde öyle. Anlık bir refleksle sarıldım kadına. O da bana sarıldı hemen. Hayat bize yemin ederim bir taraflarıyla gülüyor. Ayrıldıktan sonra hamile kalmış garibin.
"Çocuk biliyor mu bunları?"
Eliyle gözyaşlarını sildi.
"Babasına öldü diyorum ama.. İnanmıyor. Terketti sanıyor bizi ve ona o kadar kızgın ki! Şuan eşek kadar adam oldu. 21 yasında. Hatta mirzanın en yakın dostu. O mirzayı çok sever mirzada oğlumu.."
Gülümsedim.
"İçine doğuyor. Azad denen şerefsiz de bırakmamalıydı seni. Sevdiyse çocuk meraklısı mı olunur, üzülmemen kuma olmamak için bırakmışmıs. Çok seven insan ne olursa olsun bırakmaz. Arada bizim gibi zorunlu istisnalar olabilir ama işte." omzunu sıvazladı.
"Üzülme be kuzum.. Bak benim hislerin kuvvetli siz Mirza oğlumla dillere destan bir çift olacaksınız."
He he anlamında kafamı salladım.
"Dillere destan evet ama milletin dilinde kavgalı olarak destan olacağız."
"Hadi hadi makyajını da yapalım."
Kısa süre sonra makyajımda olduktan sonra aynadan kendime baktım.
"Peri gibi oldun maşallah."
Zoraki gülümsedim. Güzel olmuştum ama nişanlı birisi olacaktım. Mirzayla. Rojinin sevdalısıyla. Berdel gideceğim adamla. İç çektim.
"Mirzayı sevmiyorum ben Candan abla. Berdelden kurtulmanın bir yolu hiç mi yok?"
"Damla.. Azadan ailesinden bi kızıda verdiler öyle."
Kafamı ona çevirdim.
"Sonra ne oldu?"
"Kızın sevdalandığı bir oğlan varmış. Kız ölürümde berdel varmam demiş. Ama aynı senin gibi kendi kendini yedi. düğün günü kuaför için kızın odasına girdim ben . içeri bir girdim ki kız tavandan iple saklanmış kalmış." şokla ekimi ağzıma götürdüm.
"Allahım..."
"Bunu sende intihar et diye anlatmıyorum. Sakın sen öyle birşey yapma tamam mı?"
Kafamı sakladım. Kapıdan annem girince Candan abla dışarı çıktı.
"Annem." dedim eyi uzatarak.
"Kızım." dedi o da ı ı uzatarak. Hemen sarıldım ona sımsıkı. Ağlamaya başladık.
"Kızım affet beni, seni vermek zorunda kaldım. Ne olur affet kınalı kuzum benim."
"Anne ne olur evlendirme beni istemiyorum ne olursun."
"Mecburuz kızım abinke berfin ablanın hayatı için mecburuz buna."
Ayrıldım ondan.
"Benim hayatımı hiç mi düşünmüyorsunuz? Anne ben okuyacaktım! Hayatımda kendim için birşey yappacaktım!"
"Makyajını temizlede un haydi yavrum herkes seni bekliyor."
"Tamam."
Makyajını silip aşağıya indim. Herkes alkışlamaya başladı. Sinirlenme sakin ol Damla.. Mirza yanıma geldi.
Abimde Berfin ablayla yan yanaydı. Çok mutlu gözüküyorlardı. Birde bize baktım. Aman ne güzel çirft..
"Haydi yüzükleri getirin de tatak." o dede öyle deyince yüzükler geldi yüzükleri babam takacaktı. Babama kötü kötü baktım. İlk önce abimle Berfin ablanınkiler takılmıştı. Herkes alkışladıktan sonra sıra bize gelmişti. Babam yüzüme baktı. Bende bana bakınca fırsattan istifade edip konuşmaya başladım.
"Burada şuanda hiçkimse ölmedi sanıyorsun değil mi?" Babam şaşkınca bana baktı. Mirzanın bakışlarınıda hissediyordum ve diğer herkesin.
Soğuk bir şekilde gülümsedim.
"Bu yüzüğü yaktıktan sonra sizin hayat dolu damlanız ölecek baba! Damla eski damla olmayacak!"
Elimle elindeki yüzüğü işaret ettim.
"Şu yüzüğü/taktıktan sonra sizin damla bildiğiniz damla olmayacak. Kızınızı yaşarken öldüreceksiniz! Baba siz kızın8zın katili olacaksınız!" ağlamaya başladım. Bir anda bir kolların arasında buldum kendimi. Kulağımda bir nefes hissettim.
"Şşş.. Yapma be kızım. Sen böyle ağlak çocuklardanmısın.?"
Mirza.. Kalbimde bir yumuşama hissettim bir anda. Neden bilmiyorum ama kalbim yumuşadıkça kendimi çok kötü hissediyordum. Ayrıca mirza nerede nasıl konuşacağını iyi biliyordu. Tanıdığım kadarıyla yani. Damardan girmesini de biliyordu Piç. Kolundan çıktım ve gözyaşlarımı sildim hışımla.
"Takın şunları." deyip elimi uzattım. Herkes gülümsemeye başladı. Zaten benim istemediğimi bir şeyi yaparken gülersiniz siz. Babam da bana baktı. Ama bu sefer gözlerinde pişmanlık vardı. Hissediyordum. Ona en soğuk bakışlarımdan yollamaya çalıştım. Sadece çalıştım çünkü ağlamamak için zor duruyordum. Babam parmaklarımıza yüzüğü geçirdi. Eline makası aldı ve tek bir harekette kurdeleyii kesti. Herkes alkış yaparken ben gözlerimi kapatmıştım. Alkış sesleri kulağında boğuklaşıyordu. Gözlerimi açıp mirzaya baktım. Nişanlıma.. Oda bana baktı. Kalbimde bir hareketlenme hissettmiştim. Şuanda herşey o kadar başkaydıki. Birkaç dakika önce karşımda ki adam sadece istemediğimi adam olurken şimdi nişanlım oluyordu. İstemesemde oluyordu. İstemeden. Candan ablanın dedikleri geldi aklıma.
"Ama aynı senin gibi kendini yedi, düğün günü kuaför için kızın odasına girdim ben. İçeri bir girdim ki kız tavandan iple sarkıtmış kendini."
Madem bende sadece kendimi yiyorum. Her gün yaşarken öleceğime bir gün Ölürdum tam 9lürdüm. Evet. Kararımı verdim. Bu gece 18 yılıma son verecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE
General FictionDiğer töre kitaplarından çok daha farklı bir kurguyla Damlanın hayatını öğrenmeye ne dersiniz?