5

147 6 2
                                    

Koşarak kafeye geldigimizde üçümüzde nefes nefeseydik. Kafeden içeri girdigimizde bizi çok tatlı bir kadın karşıladı. Bu Arya'nın teyzesi Colin'in ise annesiydi.Colin ve Arya'nın aileleri beraber yaşiyormuş. Colin'in anne ve babası ayrı Arya'nın ise babası o çok küçükken ölmüş.

Colin anneannem,teyzem annem Arya ve buyukbabam ile yaşıyorum demisti. Bunu sıkıntılı bir şekilde söylediginde ona tek kaşımı kaldırarak ne oldugunu sormuştum. O ise kadınlarla yaşiyorum daha ne olsun diye isyan etmişti. Ben ise onun bu haline kahkahalarla gülmüştüm.

Şimdi kafenin arka bahçesinde pufudukların üstüne oturmuş turtalarımızı yiyorduk.Bibirimize daha önceki hayatlarımızdan bahsedip tanımaya çalışıyorduk. Arya ve Colin sürekli kavga eden ama birbirlerine sahip oldukları için mutlu bir kuzen ilişkileri vardı. Onlara kendimden ve ailemden bahsettigim de  Colin kardeşimle Arya ise annemle mutlaka tanışmak istediklerini söylemiştiler.

Arya ile annemin iyi anlaşacagına emindim çünkü ikiside çatlak ve moda hastası insanlardı. Bunu Arya ile sadece 10 dakik konuştuktan sonra anlamıştım. Çünkü iki kelimesinden biri kiyafetler ya da moda ile alakalı herhangi bir şeydi.  Ben modayı pek takip etmezdim. Tamam tamam itiraf ediyorum modanın m'sinden anlamayan bir insanım. Arya konuştukça sanki başka bir dilde konuşuyor gibi hissediyordum. Colin'inde bende pek bir farkı yoktu bu konuda. İçeri bir kız girmişti. Arya ise onun üstümdekiler hakkında yorum yaparken ben onu anlamaya çalışıyordum. Colin'e baktıgımda Arya'ya bir uzaylı gibi bakıtıgını gördüm. Sonra bana dönüp benimde anlamadıgımı görünce gülümseyerek " Sen yine iyisin ben bunu dogdugumdan beri çekiyorum ve hala neyce konuştugunu çozebilmiş degilim. " dedi. Ben ise ona gülmüştüm. Arya bize dönüp "ne fısıldaşıyorsunuz " diye sordugunda Colin " Yok bir şey " diye geçiştirmişti.

Ayaga kalkıp " İceck bir seyler alıyorum isteuen var mı ? " diye sordugumda ikisi de hayır dedi. Ben de peki diyip  içeri girdim.

Kafeye ilk adımımı attıgımda buraya aşık olmuştum. Her bir köşesi farklı renklere boyanmıstı. İçerisi gökkuşagını andırıyodu. Buranın neden böyle boyandıgını sordugumda her rengin bir duyguyu ifade ettigini söylemişlerdi. O gün nasıl hissediyorsan ve seni neresi yansıtıyorsa oraya oturabilecegimi söylemişlerdi. Aslında burası daha çok gençlerin geldigi bir kafeydi. Her yer gençlere göre tasarlanmıştı. Bir tarafta kitaplik bir tarafta gazete ve dergiler diger bir tarafta cd ve dvdlerle müzik çalar vardı. Ne dinlemek isterseniz onu çalabilirdiniz.

Etrafımı büyük bir memnuniyetle süzerken gözüm kitaplıgın yanındaki panoya takılmıştı. Üstümde günün sözü yazıyordu.

" Kaderimiz en büyük dramadır. Sebebi de senaryoya baglı kalmamasıdır! "

İlginç bir söz. Bumu sevmiştim. Bakışlarım hala panodaki sözlerdeyken dikkatsiz bir sekilde yürümeye başlamamla sert bir şeye çarpmam ve bu sert şeyden "Ahhh yandım " cümlesini duymam bir oldu. Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırıp önüme baktıgımda hafif sarıya kaçan kumral saçlar,mavinin muhteşem bir tonu ve baklavalarla karşılaşmam bir oldu.

Şimdi bana sapık dediginizi tahmin edebiliyorum. Ama çocugun üstüne yapışan ve tüm kaslarını ortaya çıkaran bir t-shirtle  dolaşması benim suçum degil. Öyle giyinirse herkes bakar. En azından ben bakarım.

"Özür dilerim iyi misin ? " diye sordugumda " Kahve elime döküldü sen iyi misin ? " dedi. " Evet bir şeyim yok" dedigimde çocuk gözlerini elinden çekip bana çevirdi. Ve şaşkınlıkla gözlerini büyüttü.

" Vay sen bu gün kafeyeryada Ellison'a kafa tutan kızsın " dedi. Hıhı evet hatırlattıgın için sagol. Kuru bir sesle " Ya evet " dedim. O ise gülümseyerek " Ben Nate sen ? " diye sordu. " Kristen "

"Aslında Kristen sana teşekkür etmeliyim " dediginde o a anlamamıs bir şekilde baktım. "Ellison'a kafa tutup beni bir şekilde ondan korudugun için. Şuan seninle ugraşacak ve ben biraz olsun rahatlıyacagım " dediginde ona inanamaz gözlerle baktım.

" Sırf seni acı çekmekten kurtarıp ben acı çekecegim icin bana teşekkür ettigine inanmıyorum " dedigimde şaşkınlıkla bana " Hayır onu demek istemedim. Ben sadece... " "Sadece ne ? " diye sözünü kestigimde bir şey diyemedi. " Ben de öyle tahmin etmiştim. " dedim.

Tam gidecekken kolumu tuttu. Bakışlarımı kolumdan onun yüzüne kaydırdım. Biraz üzgün biraz kızgın bakıyordu. " Bak kastettigim o degildi. Gerçekten. Popüler olabilirim. Herkes beni itici,soğuk ya da duygusuz olarak tanıyo olabilir. Ama gerçekte öyle degil. Yani öyle demek istemedim. Üzgünüm. "

" Seni tanımıyorum " dedigimde  bana şaşkınlıkla baktı. " Ve başkalarınım sözleriyle insanları sınıflandıracak ua da onları yargılayacak kadar basit biri degilim. ". " Sen " dedi " Beni gerçekten tanımıyor musun ? " "Hayır sadece  ismini be okul takımının kaptanı oldugunu biliyorum o kadar . " dedigimde " Vaybe " diyip kocaman sırıttı. " Şimdi neye sırıttın komik bir şey söylemedim ki " dedigimde "Hiç " dedi. Ama hala sırıtmaya devam ediyordu.

Gözlerimi hala kolumu tutmakta olan eline  kaydırdıgimda  az önce kahve dökülen eli oldugunu ve kabardıgını  gördüm. " Üzgünüm " dedigimde  " Ne için " dedi. " Elin için. Kabarmış. Burda bekle hemen geliyorum "

Koşarak mutfak bölümüme  gittim. " Bayan O'connell yanık kreminiz var mı acaba ? " diye sordum. Endişeyle " Var bir şey mi oldu ? " dedi. " Yanlışlıkla birisine çarptımda eline biraz kahve döküldü. " " Ciddi bir şey mi ? " "Hayır hayır dedigimde elime  yank kremini verdi. Gülümseyerek teşekkür ettim. Tekrar koşarak Nate'in yanına  gittim. Onu pufudukların birine oturttum. Ben de karşısına oturdum. Elimi elime alıp kahve dökülen yere  yanık kremini hafif hafif sürdüm. Kremi sürme işlemini bitirdigimde  elime gelirken aldıgım uzun bir bez peçeteyle  elini sardım. İşimi bitirip ona baktıgımda şaşkınlıkla bana bakıyordu. " B-bem teşekkür ederim bunu yapmana gerek yoktu " dedi. "Olsun " diyip omuz silktim. Bunu kendimi şuçlu hissetmemek için yapmıştım. Eline bakıp tekrar bana baktı. Tam bir şey söyleyecekken  Colin'in " Kristen nerdesin ? " sorusuyla her ne söyleyecekse ondan vazgeçti.

Colin kafasını içeri uzatmış beni ararken bakışlarımı Nate'e çevirdi. " Colin beni çagırıyor gitmem gerek ve tekrardan Üzgünüm " dedim . Nate  Colin'e uzun uzun baktıktan sonra bakışlarını bana çevirdi. " Sorun degil " dediginde gülümsedim. İçecek bir şeyler aldıktan sonra dışarı bizimkilerin yanına gittim.

Colin merakla neredeydin diye sordugunda " İcerde birisine çarptımda çocugun eline kahve döküldü onunla ugraştım " dedim. Arya " sen iyi misin ? " diye sordu. " Evet bir şeyim yok ." " O zaman hadi bakalım kızlar eve geç oldu " dedi Colin.  Olur baba diye dalga geçen Arya'ya Colin bor tan yastık fırlattı. Ben onların bu halini keyifle izlerken  Colin " sen ne gülüyorsun gel bakim buraya " dedi. Ona " Hayır " diye şiddetle itiraz ederken Colin beni ve Arya'yı sürüklyerek dışarı çıkarmaya çalışıyordu.O sırada herkes bize bakmaya başladı.

Arya ve ben Colin'e karşı direnmeye çalısıyorduk ama bi işte pek başrılı oldugumiz söylenemezdi. Colin bizi sürüklemeye  devam ederken bizde gülüyorduk. Bakışlarım bir an Nate'e kaydı. O da bize bakanlar arasındaydı. Ona bakarken bayan O'connell'ın sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Bayan O'connell Colin'e bize yaptıgı sey yüzundem kızarken bizde ona gülüyorduk. Sonunda Colin pes etti ve bizi sürüklemekten vazgeçti. Önümüzde egilerek referans yaptı ve bizden özür diledi. Tabi bunu şaklabanlıkla yaptıgı için kafedeki bir kac kişi bize güldü. Colin'de bizi kollarımızdan  çekerek dışarı çıkardı. Evlerimiz birbirine yakındı. Bu yüzden beraber gittik.

Beni eve kadar bırakmışları. Onlarla vedalaştiktan sonra gülümseyerek eve girdim. Ve kendimi yataga attım.  Tavanı izlerken bu günü düşünüyordum. O sırada dışarı da sesler duydum. Pencereden çaprazımızdaki eve bakarlen birilerinin tanşındıgını gördüm. Arkası dönük bir çocuk annesi ile tartışıyordu. Çocugun birden benden tarafa dönmesiyle agzımın " o " şeklini alması bir oldu. Çünkü taşınan kişi Nate'di.

HastalıklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin