→Müzikle okumanızı tavsiye ederim.Karanlık siyahın dansıdır insanla. İnsan ürker karanlıktan. İçini karartan, mutsuz eden bir şey vardır karanlıkta. Yalnızlıktır karanlık. Sonunu bilmediğin, önünü göremediğin bir yolda ilerleyip durursun. İçinde hep "ya düşersem?" kaygısı kol gezip durur. Kalbinde ki o korkuyla yürümeye devam edersin. Ve sonunda düşersin canın çok yanar. Gözyaşların akar hiç durmadan amansızca. Beklersin, birinin gelip elinden tutup seni kaldırmasını beklersin. Ama sessizliğin sesinden başka bir şey duymazsın. Ayağa kalkarsın nihayet. Işığı bulmak için yürümek zorundasın bunu biliyorsundur. Nefes alış verişlerinden başka hiç bir ses duyamazsın. Ve tekrar düşersin hemde defalarca her yerin yara bere içinde kalır. Ama artık eskisi kadar korkmazsın ayağa kalkıp yürümekten. Çünkü bilirsin insan ne kadar çok düşerse o kadar çok güçlenir. Artık koşmaya başlarsın hemde hiç tereddüt etmeden düşmekten korkmadan. Ve ileride bir ışık gözükür işte bu dersin sonunda kurtuldum. Çocuksu bir heyecan kaplar içini. Aceleyle oraya doğru koşarsın. Işık hüzmesinden geçtiğin an ise karanlık artık yok olmuştur. Ama bu seferde eline geçen tek şey koca bir boşluk... Tek değişen şey etrafın aydınlık olması. Yine her yer bomboş. Uçsuz bucaksız yollar vardır. Nereye dönsen hep aynı şeyler. İşte ben hep derim ki bazen aydınlığı karanlığa tercih etmek gerekir. Belki karanlık ürkütücü olabilir fakat aydınlığın çaresizliğinden iyidir. Bazen gerçekleri görmemek daha iyidir...
Not: KARANLIĞI SEVİYORUM ÇÜNKÜ EĞER KARANLIK OLMASAYDI YILDIZLARI HİÇ GÖREMEZDİK.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARESİZLİK
ChickLitHayatında bir takım olaylar senin isteğin dışında gelişir. Bunu yapmak istemezsin ama elinden bir şey gelmez. O istemediğin şeyi yapmaya mecbur bırakılmışsındır. Hani her derdin bir çaresi vardı..? Yokmuş işte. Tamda bu zamanlarda büyüdüğün için lan...