1. Bölüm

92 9 7
                                    

"Kızlar hadi bavullarınızı çıkarın. Biletlerimiz hazır." diyerek İzmir yolculuğunu başlattım.

Yok bordo kazağı al, yok siyah hırkayı al, yok mavi çorabı al derken bavullarımız hazırdı. Her ne kadar anne ve babamdan nefret etsem de ağabeyim için hala çok üzülüyordum. Çünkü o benim canım. Yaşama sebebimdi. Acaba onsuz nasıl yapabilirdim ki? Bunları düşünürken gözlerimden hızla yaşlar akıyordu.

"Ya yine mi ağlıyorsun sen? Yeter artık, bak gidiyoruz! Artık bitiyor her şey. Yeni bir hayatımız olacak. Mutlu olacağız. Tamam mı? Artık bunu anla. Ağlama." dedi Eylül. Bunu duyduktan sonra yatağın köşesine oturup daha şiddetli ağlamaya başladım.

"Dayanamıyorum. Olmuyor. Ağabeyimi bırakmak istemiyorum ama bu eziyeti de daha fazla çekmek iste-" derken ağabeyim odaya girdi. "Madem öyle ben de geliyorum." dediğinde "Ciddi misin?" diyip, cevap vermesini beklemeden boynuna atladım. "Evet, evet ciddiyim Alara. Benim de seni bırakmaya gönlüm elvermedi. Sensiz yapamam. Benim tatlı küçük kardeşim.". "İnanamıyorum! Sen gerçekten ciddisin." derken gözümden yaşlar süzülmeye devam ediyordu. "Ya ama halâ ağlıyorsun. Kızacağım artık sana." dedi ağabeyim. "Bunlar sevinç gözyaşları ağabeyciğim." dedim ve ağlamaya devam ettim.

Bir anda aklıma uçak bileti geldi. O olmazsa gidemezdik. "Ağabey. Uçak bileti aldın mı sen?" dedim ve merakla cevap vermesini bekledim. "Aldım, aldım sen merak etme." dedi sırıtarak. O sırada Gamze, "Hadi ama hazırlanın, bu kadar duygusallık yeter!" dedi. Hemen gözyaşlarımı silip, gülümseyerek, "Evet haklısınız. Ee, ağabey hadi sen de hazırlan!" dediğimde ağabeyim, "Doğru söylüyorsun, benim de bir kaç eksiğim kaldı zaten." diyerek odadan çıktı.

Benim de ağabeyimin odadan çıkmasıyla beraber sevinç çığlığı atmam bir oldu. Gamze ve Eylül'e sarıldım. Bir an duraksayıp saatime baktığımda uçağın kalkmasına elli dakika kaldığını gördüm. "Kızlar! Uçağın kalkmasına elli dakika kalmış. Hadi çabuk olun!" dedim telaşla.

Bir süre sonra hepimiz hazırdık. Annem ve babamın o iğrenç bakışlarıyla birlikte önceden çağırdığımız taksiye bindik. Yaklaşık 45 dakika sonra havalimanındaydık. İçeri girdik. "Merhaba, 15.30, İzmir, dört kişi..." dedim ve bizi uçağa yönlendirmesini beklerken etrafa göz gezdirdim.

"Uçağınız biraz önce kalktı hanımefendi." dediğinde gözlerimi ona çevirip kocaman kocaman baktım. Sonra ağabeyime bakarak ne yapacağız anlamında kafa salladım.

Tam o sırada omzuma bir el dokundu. Ödüm patladı. Arkamı döndüğümde bana gülümseyen bir çift göz gördüm. Bu da kimdi? Neden bana öyle bakıyordu? Neden omzuma dokunmuştu? Kafamda binlerce hatta belkide milyonlarca soru varken bir de bu eklenmişti. Ağabeyim hemen müdahale etti. "Hop! Birader. Bir sorun mu var?" dedi sertçe. Ben de ortamı yumuşatmak amacıyla "Pardon ama siz kimsiniz? Bir sorun mu vardı?" dedim meraklı bakışlarla. "Beni bırakıp nereye küçük hanım?" dedi ve arkasından pis pis sırıttı. "Sizi tanımıyorum. Hayatımda da hiç görmedim, bana böyle bir soruyu sorma cesaretini nereden buluyorsunuz? Dalga geçiyorsanız hiç hoş değil bu yaptığınız. Şimdi gidin buradan lütfen. Zaten kafam yeterince karışık!" dedim ve sırtımı döndüm. "Kaç yıldır sürekli yanındaydım ve beni tanımıyorsun ha?" dediğinde şok olmuştum. Kaç yıldır yanındaydım derken? Neler oluyordu?

"Ne diyorsunuz siz? Ne kaç yıldır yanımda olması ya! Kafanız mı güzel sizin? Gidin buradan lütfen!" dedim sinirli bakışlarla. Elim ayağım titriyordu. O sırada tekrar konuşmaya başladı.

"Sevgilim beni nasıl tanımazsın? Ayıp ama ar-" derken, zaten iyice köpürmüş olan ağabeyim adamın gözünün ortasına bir yumruk patlattı.

"Lan! Sen kimsin benim kardeşime sevgilim deme cesaretini buluyorsun? Kimsin lan sen?" dedi ve hemen cevabını aldı "Oo ağabeyin atarlı çıktı ha. Olsun sevgilim atlatırız bunları. Güzelim benim." dedi yüzsüz yüzsüz. Dayanamayıp tokatı patlattım suratına. Bütün havalimanında yankılanmıştı ses. Bir anda herkes bize baktı. Ama o hala suratıma aval aval bakıyordu.

Sanırım adamdan rahatsız olduğumuzu anlayan iki polis yanımıza geldi. "Bir sorun mu var?" dediler bana bakarak. "Evet memur bey. Bu adamdan şikayetçiyim." dediğimde hemen adamın kollarından tuttular. "İfade için bizimle gelmeniz gerekiyor hanımefendi." dediğinde "Ama bizim uça-" derken sözümü kesti. "İtiraz etmeyin lütfen. Gelmeniz şart."

...

Karakoldan çıkarken, "Bu işi hallettik ama şimdi ne yapacağız?" dedim. Gamze, "Uçacağız. Hiçbir şey bitmedi ki.. Doğru havalimanına!" dediğinde yüzümdeki tebessümle taksiye doğru koştum ve ön koltuğa oturdum. Bizimkilere baktığımda merdivenlerden kıpırdamayıp sanki ben deliymişim gibi bana bakıyorlardı.

Kapıyı açıp "Hadi gelsenize! Diğer uçağı da kaçırmayalım." diye bağırdım. Gamze ile Eylül birbirlerine kısa bir bakış attıktan sonra arabaya koştular. Ağabeyim de babayiğit tavrıyla, bizi sinir etmek istermişçesine ağır ağır yürüdü. Ama sonunda arabaya vardı.

Kızlar arka koltuğa geçmişti. O da mecburen oraya geçmek zorunda kaldı ve koltuğa otururken bana gözlerini pörtletti. Anlamıştım ama anlamamış gibi başımı iki yana salladım. Aslında bana arkaya geç ben öne geçerim demeye çalışıyordu ama ben ön koltuğa oturmayı çok seviyordum, yani buna izin veremezdim. Bir süre sonra havalimanındaydık. Bir sonraki uçağa yetişebilmeyi umuyorduk. Hemen içeri girip 17.00'a dört bilet aldık. Ve işlemleri hızlıca halledip, koşa koşa uçağa yetiştik. Uçağın önüne geldiğimizde bir dakika durup baktım. Kafamda milyarlarca soru vardı ama sonuçta yepyeni bir hayata adım atıyorduk. Artık mutlu olmalıydım. Mutlu olacaktım. Biraz sonra uçakta yerlerimizi almıştık. Gamze'yle ağabeyim, Eylül'le de ben oturdum. Ağabeyim bu durumdan rahatsızdı ama zorunda kalmışlardı. Güzel bir yolculuk geçiriyorduk. Ben biraz müzik dinledim daha sonra da kitap okudum. Neyse yaklaşık kırk beş dakika bilemedin bir saat sonra İzmir havalimanındaydık. Birkaç adım attıktan sonra:

"Yeni bir hayata hazır mısınız? " diye bağırdım. Hepsi aynı anda bağırarak bana karşılık verdi:

"EVET! EVET! EVET!"

SON KATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin