CAN
Somerset House'u gördüğümde aklımdan geçen herşeyi unutmuş çoktan hayran olduğum muhteşem neoklasik yapıya doğru yürümeye başlamıştım.Binaya yaklaştığımda elimde olmadan durup her zaman ki gibi mimarisini inceledim burası gerçekten beni rahatlatıp, bütün stresimi alıyordu, her geldiğimde yeni bir şeyler öğrenip, galerilerini gezerken tüm hayatımı unutuyordum, hatta belkide burayı unutturduğu için seviyordum.
Ayaklarım binanın içinde nereye gideceğini sanki benden daha iyi biliyormuş gibi çoktan gideceği yeri tayin etmişti, The Courtauld Galeri'ye gidecektim daha önce gezmeye vakit bulamadığım Egon Schiele'nin sergisine doğru ilerlerken, sanatçının bildiğim eserlerini zihnimde canlandırmaya çalıştım, kendi emeklerimle kurduğum yaratıcılık ajansına sahip olmamda, sanata olan merakımın çok büyük bir etkisi olmuştu.
Schiele'nin pornografik içerikli oldukça fazla eseri vardı.Tablolara bakarken bir kadının kıvrımlarını nasıl bu kadar yuvarlak ve belirgin çizgilerle tasvir edebildiğini düşündüm.Çoğu eserinde olduğu gibi erotik kırılgan bir figürü resmettiği tablolarından birini incelemeye giderken koskoca salonun bir anda dolduğunu hissettim hemde tek bir kadının varlığı ile...
Baştan sona siyah giyinmiş, kuzguni saçlı kadın sergiye olan bütün dikkatimi dağıtmakla kalmayıp aynı zamanda da içimde inanılmaz bir tanışma isteği oluşturmuştu.Az önce incelemek istediğim tabloya içinde kaybolmuşcasına bakıyordu ona yaklaşmak için bahaneyi çoktan bulmuştum, vücudum istemsizce ona doğru ilerlerken aklımdan geçen fantezileri uzaklaştırmaya çalıştım.
Asla normal bir hayatım, normal bir ilişkim ve normal zevklerim olmamıştı.İşimde bu kadar başarılı olmamı da zaten bu anormal yaşam biçimime bağlıyordum.Bu kuzguni saçlı kadın çoğu eserimde yarattığım, o hayali kadına, benim kadınıma o kadar çok benziyordu ki yaratıcı ben olsam;bütün hatlarını kendim çizsem, ellerimle şekil versem ancak bu kadar benzeyebilirdi diye aklımdan geçirdim.
Yanında durup tabloya bakarken nereli olabileceğini düşündüm.İngiliz kadınlardan çok farklıydı minyon fakat belirgin kıvrımlara sahipti.Hafif çekik gözlerinden Asyalı olabileceğini tahmin ettim.
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
YASMİN
Uzun zamandır bu kadar güzel bir sergiyi gezme fırsatı bulamamıştım.Schiele'nin acı ve erotizmi aynı resimde toplamayı başardığı tablolarından birine o kadar dalmıştım ki yanıma birisinin geldiğini sonradan fark edebildim.Geniş yüzücü omuzları,koyu kumral saçları, delici kahverengi gözleri ile gerçekten etkileyici bir adamdı.Üzerinde ki gri Tom Ford takımdan ve kolundaki Rolex'den boş bir insan olmadığını anlayabiliyordum.Kolay etkilenen bir insan olmadığım halde bu adam değişik bir şekilde beni tahrik etmişti.
"Sen de kimsin?" diye kendi kendime konuşurken söylediklerimi anlamayacağını biliyordum.
"Ben Can Sarıkan, peki ya siz kimsiniz hanımefendi" dediğinde şok geçirmek üzereydim. Londra'da, Somerset House'da , hatta Schiele'nin sergisinde bir Türk ile karşılaşmak hayal gücümün de ötesindeydi.
"Yasmin" dedim. "Elizabeth Yasmin Doğan"
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
CAN
Benimle Türkçe konuşuyordu.Düşüncelerimle yarattığım kadın benimle Türkçe konuşuyordu, artık emin olmuştum, kesinlikle ona sahip olmak için herşeyi yapacaktım.Yasmin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YATAKTA SANAT
Romanceİki ateş , iki dominant karakter, iki yatak, bir sanat... İki baskın karakter birbiri üzerinde hakimiyet kurabilir mi? İki ateş, alevleriyle birbirini yakabilir mi? NOT:Bu kitapta fazlasıyla yetişkinlere yönelik içerik bulunmaktadır. Cinsel içerikli...