Bu bölümü Turna10' a ithaf ediyorum klgjdfşhgdfh
***
Korku, hiç kaçmayan bir kelebeğin yakalanması kadar basit, o kelebeğin ölümü kadar acı.
Korku, bir gece evinden kaçmış olan bir kızın ansızın kaçırılmasından daha berbattı. Bir, ruh dehşetiydi.
Peki, ben kimdim? O kelebeğin ölüm sebebi mi? Avcısı mı? Yoksa ben, o kelebek miydim?
Buradan kurtulabilecek miydim? Evden kaçmak çok saçmaydı. Birkaç saat önce bana çok cazip bir fikir gibi gelse de şimdi oldukça saçmaydı.
Bir anda titreyen telefonumla korkum artık tavana erişmek üzereydi. Hayır, sadece bir mesaj gelmişti. Korkmamalıydım.
GÖNDEREN; iDİOT
-ara beni.
Telefonumu tamamen kapatıp cebime attım. Mesaj Biray'dan gelmişti. Bana başı dertte olmadığı sürece mesaj atmazdı. Kesinlikle başı dertteydi. Fakat şuan benden saha kötü bir durumda olamazdı. Ne olabilir diye düşündüm bir an. Yine annesi onu bir erkekle görmüş ve o da 'Ezgi'nin kuzeni anne' demiş olabilirdi. Onu tanıyordum ve az çok tahmin edebilirdim.
''Buraya gel!''
Bu pislik bana ne hakla emir veriyordu? Tamam, yani ondan 'Buraya gelir misin?' demesini falan beklemiyordum ama bunu bağırarak söylemesi ona sinir olmama sebepti.
Yavaşça oturduğum yerden kalktım ve yanına gittim. ''Aç mısın?'' dedi sert bir ifadeyle. Yüzünde maske vardı. Olmasaydı ne mi yapacaktım? Aslında, şuanda boğazımda biriktirdiğim tükürük topunu tam suratının ortasına isbet ettirebilirdim.
''Bana ne yapacaksın?'' dedim korkarak.
Aslında sinirliydim. Korktuğum için sinirlenmiştim. Neden korkuyordum ki? Ölsem, kimin umrundaydı? Neden yaşıyordum? Neden korkuyordum? Veya bu kadar korkmama rağmen neden hiç ağlamamıştım.
Yere doğru kayarak oturdum ve bir plan kurmaya başladım. Tamam ölsem kimsenin umrunda olmazdı ama yine de ölmek istemiyordum. (izem matematik dersinde ben kldghjdfhbçfşgh)
Ayrıca ellerim ve ağzım bağlı değildi. Issız bir yerde değildim. Bir marketteydim. Tamam, biraz karanlık olabilirdi. Ama bu kaçmama engel olamazdı değil mi?
Adam çoktan üst kata çıkmıştı. Şimdiye kadar elinde hiç silah görmemeiştim. Bana ne yapacaktı ki?
Ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve çikolataların olduğu tarafa gittim. 5-6 çikolatayı cebime doldurdum ve planımı uygulamaya başladım.
Kapıları kontrol etmeme gerek yoktu. Çünkü bu kadar aptal olacağını sanmıyordum. Kasaya gittim ve birkaç hamlede üzerine çıktım. Şimdi üst kat daha iyi gözüküyordu en azından. 2 tane yanyana olan küçük pencereler görüş alanıma girdi. Oradan kaçamazdım. Çünkü her tarafı gri bantlarla sıkıca kaplanmıştı. Orası pek de mantıklı değildi.
Kaçacak başka yer bulamayınca, bu planın negatif taraflarını düşünürken aklıma gelen ikinci bir fikri yapmaya koyuldum. Biraz eğlenmek fena olmazdı :)
''Ahh! Fare var! Faree! Koşun!''
Bana nah çeken iç sesim şimdi de gülmeye başlamıştı.
İçeriye telaşla giren adam aynı hızda benim yanıma geldi. Tam o sırada adamın üzerine öyle bir atladım ki yere nasıl düştüğümü bilmiyordum. Bunu da becerememiştim. Ama komikti. Güldüğümü gören adam daha da fazla sinirlendi. Bana 'nereye sıçacak bu millet' demişim gibi baktı ve gitti.
Bende üst kata çıktım peşinden. Belki biraz kendimi acındırabilirdim.
''Bana ne yapacaksın?'' diye sordum tekrardan.
''Aç mısın?'' dedi o da yine.
''Hayır.''
Tamam, acıkmıştım ama kesinlikle iştahım yoktu. Hatta şuan onun yediği lahmacundan bile midem bulanmıştı. Önce buradan kurtulmalıydım.
''Saat kaç?'' dedim bir umutla. Karşımdaki adam bana telefonun saatini gösterince bir an ona teşekkür edeceğimi falan sandım. Saçmalıyordum.
Ekranda 01.38 yazısını gördüm ama ondan çok telefonun markasına dikkat etmştim. Benimkinin aynısıydı.
Buraya nasıl gelmiştim? Nasıl çıkacaktım?
Tam o sırada karşımda bana gülümseyen küçük bir pencere gördüğümde biraz heyecanlanmıştım. Tamam, o pencerenin nereye çıkacağını bilmiyordum. Ama denemekte fayda var değil mi?
Ve en öenmlisi, ben o pencereye sığabilecek miydim?
-BÖLÜM SONU. OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER <3
+20 voteden sonra yeni bölüüüm<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI
RandomKaranlık. Her taraf karanlık. Sokaklarını sadece ay ışığı aydınlatan bir mahallemiz vardı. O gece yine bağırıyordum anneme;