Kırmızıydı, kıpkırmızı. Kadehin içinde bütün asilliğiyle yudumlanmayı bekliyordu. Onu bekletmeye devam ederken titreyen elim sayesinde hafif hafif sallanıyordu. Bir sağa, bir sola ve bir daha sağa... Ona eşlik eden, koyu kırmızıyı dört bir yana yansıtmak isteyen bilmem karatlık yüzüğümse göz kırpmaya başlamıştı, bulanık kafama. Kadehi, açık olan bacak aramdan zemine koydum. Sağ elimle, sol elimdeki yüzük parmağımdan yüzüğü çıkarıp yavaşça ortamızdaki sehpaya koydum. "Bunun da yeri artık burası değil, öyle değil mi ?"
"Bak, ne diyeceğimi bilemiyorum. Sadece, işleri daha fazla zorlamadan bitirmek istiyorum." Diyerek arkasında çalan, varlığını unuttuğum romantik müziğin sesini bastırdı.
Cevap vermek yerine eğri duran sırtımın ağrısını umursamadan dirseklerimi bacaklarıma yaslayıp yüzümü avuçlarıma bıraktım. Yavaş yavaş ovalarken böyle olmasını istemediğimi sadece içimden dile getirebiliyordum. İçimde birden fazla kadın olduğunu bu gece bir kez daha anlamıştım. İçimdeki kadınlar susmuyordu. En utangaç olanı bile ona sorular sormam için yalvarıyordu. En kadınsı olan ise seksin her şeyi çözebildiğine inandığı için beni cesaretlendirmeye çalışıyordu. En mantıklı olan ise koltuğuna oturmuş, Niall'ın söylediği her cümleye farklı anlamlar taşıdığını ve bunları anlamam gerektiğiyle ilgili öğütler veriyordu. İşin enteresanı ise, hepsi bir arada bunları yapıyordu. Ben mi? Ben hala bu gecenin böyle olmaması gerektiğini savunuyordum. Hemen arkamızda iki kişilik yemek masamızın bazı şeyleri konuşarak çözmemiz için mükemmel bir ortam olduğunu düşünüyordum. Biraz samimi, biraz ateşli ve biraz da ciddi. Ortamın böyle olmasını beklerken, şuan ki gibi gerim gerim gerileceğim aklımın ucundan gelmezdi. Ama gel gör ki hayaller ile hayatlar arasında yine bir uçurum vardı.
" Bu geceyi çok farklı hayal etmiştim." Çatlayan sesim bana kesinlikle yardımcı olmuyordu ama engel olabilecek bir konumda da değildi, şu durumda.
"Sorunlarımızın bu kadar büyük olduğunu fark edememek... Bunun beni ne kadar yıktığı hakkında fikrin olmadığına eminim.Üstesinden gelebileceğimizi düşünüyordum. Baş başa iki-üç günlük bir tatil ile sorunumuzun kalmayacağını düşünüyordum. B-ben ebeveynliğin sana ağır geldiğini düşünüyordum, üzgünüm." Boğazımdaki yumru büyüdükçe büyüdüğü için daha fazla konuşamamıştım.
"Chelle, bu çocuklarla ilgili değil. Ben sadece, daha fazla yapamıyorum. Evliliğin kolay olacağını sandım. Aramızdaki şeyin hep güçlü kalacağına inanıyordum. Birbirimizi yalnız bırakmayacağımıza, aranın zaman girmesini engelleyeceğimize inanıyordum. Turlarımda hep yanımda olacağını düşünüyordum. Tamam, çılgınlığımızı indirgeyeceğimizi tahmin ediyordum ama bu şeyler benim istediğim gibi gitmedi." Gözlerimiz birbirine kilitlenmişken ne diyebilirdim ki, 'Devam et' demekten başka.
" Tabi işler istediğim gibi olmayınca hata yapmaya başladım. Başta küçük şeylerdi. Sözleri unutmak gibi ya da seni aramalarımı azaltmak. Ama sonra bi bakmışım, bir elimde Marijuana, bir elimde de kaçıncısını içtiğimi bilmediğim bir bira. Bu tabi ki de kariyerime yansıdı. Yere çakıldım, Chelle ve en acısı olan şeylerden biri ise bunlardan senin haberin olmaması. Yanımda o kaltaklar olmamalıydı. Yanımda sen olmalıydın, Chelle. Beni yerden kaldırmalı, bana destek olmalıydın, ama olmadın."
"Olmadım."
"Olamadın."
"evet, olamadım."
" B-ben bu yüzden büyük hatalar yaptım, Chelle. Evliliğimize zarar verecek, yüzüne bakamayacağım hatalar. Ben yapamıyorum. Ben sadece bir şeye odaklanabiliyorum. Onda da başarılı olursam ne iyi. Ama olamazsam işte o zaman sıçtım."
Ne zaman dolduğunu bilmediğim gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Sesimin nasıl çıkacağını önemsemeden ayağa kalkan bedenine bakarak konuşmaya çalıştım.
"E-evliliğimize zarar verecek hatalar? Oh,hayır."
Gözlerini yere çevirirken sadece "Üzgünüm,Chelle." Diyebildi. Gözlerimi tavana dikip ne kadar oraya baktım,bilmiyorum. Ama bu süreçte içimdeki sesler susmuştu. Onlar da kabullenmişti, tıpkı Niall gibi. Şimdi sanırım sıra bendeydi.
Gözlerimi yumup açtıktan hemen sonra akan ve kurumak için yüzümde yer edinmeye çalışan yaşları sildim ve zemine koyduğu kadehime uzandım. Bu gece için özellikle seçtiğim siyah tulumumun altında gizlenen stilettolara ağırlığımı vererek koltuktan kalktım. Yüzüğüme bakmamaya çalışarak önünden geçerken, hala zemine bakan Niall'a hiçbir şey söyleyemedim. Omuzlarımdaki yüklerimle ağır ağır merdivenleri çıkarken, evde duyulan tek ses yüklerimin ağırlığının yankısıydı.
****
Merhaba !
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Are My Sunshine (Niall Horan) -Askıda-
FanfictionEvliliğin mutlu son olacağına inanan iki genç sonunda hayallerine kavuştu. Peki evlilik cidden mutlu bir son muydu ?